Mahsa’nın saç telleri İran halkının mücadelesini birbirine kenetledi
İran’da Molla rejiminin baskı ve şiddet politikalarının yarattığı zorlukları birlikte sırtlayan hareketler birbirini tamamladı.“Jin, jiyan, azadi” sloganı kitleselleşti.

Mahsa Amini’nin İran’da ahlak polisleri tarafından katledilmesinin ardından yükselen harekette kadınların özgürlük ve eşitlik talebi İran’da cereyan eden mücadelenin omurgası haline gelmiş durumda. Bu omurganın etrafında yekvücut olan hareketlerin bu süreçte bu denli iç içe geçmesinin dinamikleri elbette sadece bugüne ait değil.

70’LER VE 80’LER: KÖTÜ VE KÖTÜNÜN KÖTÜSÜ

İran rejiminin mahiyetini tek kelimeyle özetlemek gerekirse “kan” demek abes olmaz. 70’li yıllardan itibaren İran’da kadınlar en insani, en temel haklarından mahrum oldular. İran’da hak arayışı içinde olduğu için tutuklanan veya öldürülen kadınların listesi daha 70’li yıllarda kabarmaya başlamıştı. Ayetullah Humeyni’nin emriyle kurulan “Ölüm Heyeti” olarak bilinen bir kurul tarafından binlerce siyasi tutuklunun idam edildiği dönemde, “şeriat” gereği öldürmeden önce kadınlara tecavüz ediliyordu. Nedeni ise “Ölenlerin cennete gitmemesi” diye açıklanıyordu. O dönemki ölüm heyetinin içinde İran’ın bugünkü Cumhurbaşkanı Ebrahim Raisi de yer alıyordu. (Bunun önemine yazının ilerleyen kısımlarında değineceğim.)

Toplu idamlar sonrası yani 80’lerde İran’da reformlar (!) dönemi başladı. İslami feminizmin yaygın olduğu yıllarda “Aman başörtü meselesini öne çıkarmayalım”, “Örtünme ve başörtü meselesi geri planda kalsın yoksa çok bedel öderiz” gibi söylemler yaygındı. Aslında o dönem bu söylemlerle reformcular hangi hatta olduklarını açıkça belli ediyorlardı. Kadınları “kötü veya daha kötüsü” arasında seçim yapmaya sıkıştırıyorlardı.

Bugün yükselen “Ne reformcu ne de usulcü, bu konu bitmiştir” (usulcü; din usullerine bağlılığı ifade eden, Mollaları işaret eden bir kavram) sloganı bugüne kadar yaşanan değişimin ve bilinç sıçramasının tablosunu tasvir ediyor. Bu sıçrama sürecini neyin doğurduğunu yakın tarihe bakarak değerlendirmeye ihtiyacımız var.

2009 SONRASI: DEĞİŞEN SLOGANLARIN GÖSTERDİKLERİ

İran’da günden güne yolsuzluğun artmasının yanı sıra İran rejiminin nükleer silah hayalleri ekonomik krizi günden güne derinleştirdi. Yoksulluğun artması ise en çok kadınları etkiledi. 2009 yılında yapılan reform eylemlerinden sonra bastırılmış bir İran görüyorduk. 2017 bir dönüm noktasıydı. Meşhed ilinde yoksulluğa ve işsizliğe karşı çıkan isyan şaşırtıcı ve heyecan vericiydi. İran rejiminin dini kalelerinden biri olan Meşhed’de 2017’nin sonlarında halk, “İslam’ı basamak yaptılar, halkı bıktırdılar” sloganları attı. Bu protesto dalgasının bir farkı da sloganlardaki ilerlemeydi.

Ekonomik sorunların sorumluluğunu doğrudan rejim yetkililerine ve politikalarına yükleyen ve çözümü onlardan talep etmekten vazgeçip, reformculara ve usulcülere “bitmiştir” diyen bir dinamikten bahsediyoruz. Daha önce çeşitli iş kollarında örgütlü işçilerin yan yana geldiği konseyler geçim protestolarının ve ortaya çıkan taleplerin “siyasi olmayan” protesto ve talepler olduğunu ileri sürüyorlardı. 2017 sonrası bu değişti.

2017 SONRASI: ‘DEĞİŞİMİN GÜCÜ BİZİZ’

2017 eylemleri kadınların ön saflarda yumruklarını kaldırdıkları bir eylem olmuştu. 2017 sonrası dur durak bilmeden eylemlere “Devrim Sokağı Kadınları” damga vurmuştu. Vida Movahhed başörtüsünü çıkarıp bir sopaya bağlayarak sokaklarda sallamıştı, yani İran rejiminin ta özünü hedef almıştı. Vida Movahhed’in eylemi kadın hareketi için yeni bir dönem başlattı. Bedel ödemeye eskisi gibi açık, “Değişimin gücü biziz” sloganını öne çıkaran bir dönem... Ardından süren zorunlu örtünmeye karşı eylemler daha bireysel ama yaygın devam etmeye başladı. Saba Kord Afşari başörtüsünü çıkardığı gerekçesiyle 24 sene hapis cezasına mahkûm edilmişti. Saba gibi birçok kadın başörtüsünü çıkardığı için uzun yıllar hapis cezasına mahkûm edildi.

İşçi ve emekçilerin grevlerinin yoğun olduğu dönemlerde yine kadınların önemli rolü vardı. 2021 petrol işçileri grevlerinde kadınlar günlerdir eylemde olan işçilerle dayanışma gösterdiler, öğrenci hareketinden Sepideh Gholiyan ve Leila Hosseinzadeh gibi kadınlar 2020’de Yedi Tepe Şeker Fabrikasının grevlerine ve eylemlerine katıldılar ve tutuklandılar.

Öğretmenlerin, sağlıkçıların eylemlerinde de kadınları ön saflarda görüyorduk. Kadın hareketi, öğrenci hareketi ve işçi-emekçi hareketiyle birleşmeler yaşıyordu. Ama genelde bu hareketleri besleyen kadın hareketi oluyordu. Bu süreç “Şimdi başörtüsü meselemiz ve önceliğimiz değil” söylemlerini de silikleştirdi. Mesele İran rejiminin mahiyetini hedef almaktı ve kadınlara yönelik tüm baskılar bu mahiyetin bir parçasıydı.

“Bedel ödemek” artık değişimin gereksinimiydi. Tıpkı İran’da Pehlevi yani tek adam yönetimi olan monarşi dönemindeki gibi. Tıpkı İran rejimine karşı ilk yıllarda yaşanan başkaldırılar gibi...


KORKUYU YENEN KADINLARIN DÖNEMİ

İran hükümeti, kırk yıllı aşkın süredir muhalifleri ağır bir bastırma politikasıyla ezmeye çalışıp, siyasi atmosferi her zaman kontrol altında tutmayı amaçladı. Rejim “Muhalifler geniş bir toplumsal tabanı harekete geçiremezler” tezini bu ağır baskı ve şiddet politikası üzerine inşa ediyordu. Örneğin 2010’da gerçekleşen reform protestolarına katılan Maryam Akbari Monfared, İslam İnkılabı Mahkemesince “ulusal güvenliğe karşı eylem” suçlamasıyla 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Suçu ise kardeşlerinin toplu idamlardan sonra nereye defnedildiklerini sormaktı. Maryam, siyasi tutukluların hakkı olan çeşitli dönemlerde izne çıkma hakkını kullanamadan uzun yıllardır cezaevinde tutuldu ve kızlarıyla görüşmesi çarşaf kullanmadığı için defalarca yasaklandı. İran rejimi, 80’lerde Maryam’ın üç erkek ve bir kız kardeşini Halkın Mücahitleri Örgütü üyesi olduğu için idam etmişti.

Maryam’a yaşatılan baskılar kadın hareketini geriletmeyi amaçlıyordu. Ancak İran’da kadınlar “bıçak kemiğe dayandı” diyerek tekil mücadeleleri değil örgütlü mücadeleyi seçtiler.

2016-2017’den sonra “Cezaevinde tecavüze uğrarsın” tehdidiyle büyütülen korkuyu yenen kadınların dönemi başlamıştı.

MAHSA: BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA

Mahsa Amini’nin öldürülmesi tam da yazının başında vurguladığım gibi “Ölüm Heyeti”nin üyelerinden Ebrahim Raisi’nin Cumhurbaşkanlığı dönemine denk geldi. Raisi hükümeti kuruldu kurulalı ahlak polisinin devriyeleri ve baskıları arttı. İran’dan gelen videolarda kadınların yerlerde sürüklenerek, şiddet görerek zorla devriye arabalarına bindirildiğini görüyorduk.

Mahsa Amini’nin katledilmesi bardağı taşıran son damlaydı. Birike birike bugüne gelen öfke, kadınların dirençli duruşu “Kadın, yaşam, özgürlük” sloganını İran’da ilk kez bu kadar kitleselleştirdi. Bugüne kadarki kitlesel eylemlerde kadınların haklarına yönelik talepler arka plandayken, “Şimdi meselemiz örtünme değil” denirken, “Zan, Zendegi, Azadi”, “Jin, Jiyan, Azadi” sözleri mücadelenin ortak şiarı oldu. Mesele sadece zorunlu örtünme ve ahlak polisi olmaktan da çıktı. Yıllardır ülkedeki baskı ve şiddet politikalarının yarattığı zorlukları birlikte sırtlayan hareketler birbirini meydanlarda, grevlerde tamamladı. Kürdistan eyaleti yani Mahsa’nın doğduğu yerden fitillenen mücadele tüm İran’ı sardı. Öğrenciler kampüslerde eyleme çıkarak dersleri boykot etti, esnaf dükkânları kapattı, işçiler grev kararı aldı ve “Jin, Jiyan, Azadi”, “Zan, Zendegi, Azadi” sloganında birleşti. “Diktatöre ölüm”, “İslam Cumhuriyeti istemiyoruz”, “İş, Ekmek, Özgürlük” sloganlarını daha önceki yıllarda sahiplenen halk, göz ardı edilen meselelerden birini yani kadınların eşitlik ve özgürlük talebinin hayatiliğini daha iyi, daha ileriden görmeye başladı ve sahiplendi. Özellikle 2000 ve sonrası doğumlu genç kadınların sokaklarda cesurca polisin karşısında durması emsal teşkil etti.

Hadis Najafi protestolarda polis tarafından 6 kurşunla öldürülmeden önce yayınladığı videoda “Şu an çok mutluyum. En azından sonradan ‘Bak Hadis, değiştirmek üzere adım attın ve her şey değişti’ diyebileceğim. Ben de bu devrimin bir parçasıydım diyebileceğim” demişti.

Hadis, Minu, Haniyeh, Ghazale ve niceleri devrimin bir parçası olmak için mücadele etti.

“Biz bu ilde yabancıyız, kız kardeşimi götürmeyin” demişti Mahsa’nın kardeşi. Şimdi ise tüm dünya Mahsa’yı tanıyor ve İran’daki kadınların mücadelesini konuşuyor.

Kadınlar dünyanın dört bir yanında yan yana gelerek seslerini duyurmaya, bu mücadelenin bir parçası olmaya çalıştılar.

TÜRKİYE İRANLI KADINLARI KANLI REJİME TESLİM EDİYOR

Türkiye’de yaşayan İranlı kadınlar ise büyük zorluklarla ve risklerle eylemlere katılabiliyorlar. Geçtiğimiz günlerde Mahsa Amini’nin öldürülmesine ilişkin Türkiye’nin farklı illerinde düzenlenen eylemlere polis müdahale etti ve kadınları gözaltına aldı. Kadınlar geri gönderme riskiyle karşı karşıya. Yani kadınlar İran rejimine teslim edilmek üzere geri gönderme merkezlerinde bekletiliyor.

Ekmek ve Gül’ün sohbet odasına katılan İranlı kadınların biri Ekmek ve Gül yayınında “Bizim de saç tellerimiz güneşi görecek mi” sorusunun farklı yaşlardan, farklı kesimlerden İranlı kadınların ortak sorusu olduğunu anlatmıştı. Bir diğeri “Çok öfkeliyim ama bu sefer hissettiğim öfke çok farklı. Bu sefer hissettiğim öfke artık bir şey yapmalısın, korkaklığı bir kenara bırakmalısın diyor. Neresi olursa olsun bu sınırları aşan bir mesele. Birleşmeliyiz, bu sesi duyurmalıyız” demişti. Geleceğe ilişkin kaygılı bir sorunun yerini birleşme, sınırları aşan bir mücadelenin parçası olma tutumuna bıraktığı bu süreç, tüm dünyada kadınların haklarına ve hayatlarına yönelik saldırıların arttığı bir dönemde tüm kadınlar için derslerle dolu. Haklarımıza, hayatlarımıza kastedenlere karşı kadınların eşitlik ve özgürlük talebinin sahiplenilmesi ve birbirini besleyen birleşik bir mücadelenin gerekliliğinin dersleriyle…

Fotoğraf: Sarkhat

İlgili haberler
Masha Amini'nin öldürülmesine karşı İranlılar Taks...

Ahlak polisi tarafından saçının bir kısmı göründüğü gerekçesiyle darbedilerek öldürülen Mahsa Amini...

Eskişehirli ve İranlı kadınlar: Türkiye’den İran’a...

Eskişehir Kanatlı AVM önünde bir araya gelen Eskişehirli ve İranlı kadınlar: İran halkı kazanacak, h...

İran rejiminin ideolojik kalesi: Zorunlu örtünme

İran'da rejimin ilk yıllarından itibaren baskının en yoğun olduğu meselelerden biri ve rejimini inşa...