Daha önce çalışma koşullarını konuştuğumuz market çalışanı kadın arkadaşlarımızla bir kafede buluştuk. Çağla ile başlıyoruz sohbete. Çağla daha önce de aynı marketin başka şubesinde çalışıyormuş. Bir arkadaşıyla aynı evde kalıyor. Kaldıkları evde fare ve hamam böceği olduğunu anlatıyor. Uzun saatler ve ağır çalışma koşulları karşılığında aldığı ücret, düzgün bir evde barınmasını sağlayamıyor. “Her şey çok pahalı, yaşamak çok pahalı. Hiçbir şey alamıyorsun. Bir yere gidip gezemiyorsun, oturup bir şeyler yiyip içemiyorsun” diyor. Çağla çayını yudumlarken Selma kafeden içeri giriyor. Birbirlerine bakıp bir gülüşme... Selma başlıyor konuşmaya. Eşi çalışıyor ama aldığı ücret yetmiyor onlara. Evlendikleri yıl tatil yapmalarının bedeli ağır olmuş. “Biz de insanız. Güzel bir tatil yapmak istedik. Çok borçlandık. Öde öde bitmedi. Hala eksideyiz” diyor. Selma hamile. “Bir de bebek olacak şimdi. Böyle planlamamıştık. Bezi, maması zor olacak” diye ekliyor.
‘ÇALINAN ÜRÜNLERİN BEDELİNİ BİZ ÖDÜYORUZ’
Sıra müşterilerle yaşadıkları olayları anlatmaya geliyor. Yüzlerine fırlatılan ürünler, alkollü müşterilerin bakışları, müdürlerine yapılan haksız şikayetler…En önemlisi de kasa açığı olduğunda market yönetiminin çalışanlardan para kesmesi. Çağla da Selma da hiçbir zaman maaşını tam alamıyor. Çağla, “İnsanlar ne yapsın? Yok ki çalıyorlar. Ama market sahipleri yine rahat. O çalınan ürünlerin parasını da bizden kesiyorlar. Çok gücüme gidiyor” diyor.
MONT BİLE KREDİ KARTIYLA
Asgari ücrete yapılan zamma geliyor konu. İkisi de bu kadarını beklemediklerini, yeni asgari ücretin bir kira parası bile etmediğini söylüyor. Selma, “Bu parayla ne yapılır? İnsanlar yakında yağmaya falan başlayacak” diyor.
“Hem yoksulluk var diyorlar hem de millet alışverişlerde” söylemine çok kızdığını anlatıyor Selma: “Herkes kredi kartlarına yükleniyor. Üzerimdeki mont kaç yıllık. Yenisini alma gücüm yok diye almıyorum. Kredi kartlarıyla millet zorunlu ihtiyaçlarını alıyor. Bir de her alışveriş merkezinde dolaşan alışveriş yapmıyor ki. Geziyor, bakıyor. En ucuz gezme yöntemi bu.”
‘SUSMAMAMIZ LAZIM’
Çağla sanat tarihi mezunu. Kendi işini yapma hayallerini anlatıyor. Mesleğini yapabilmesi mümkün olmadığı için, yaşayabilmek için garsonluk yaptığını ve daha sonrasında market çalışanı olarak çalıştığını anlatıyor: “Bu kadar çalışıyorum ama insan gibi yaşayamıyorum.” Gözü dışarıya takılıyor. Eliyle tam karşıdaki vali konağını gösteriyor. “Bak, konak manzarasında yoksulluk muhabbeti yapıyoruz. Neden bunlar böyle lüks konutlarda yaşıyor? Milletvekilleri, bütün yönetenler neden bu kadar yüksek maaşlar alıyor?” diyor Çağla.
Bir şeylerin değişmesi için hak aramanın önemli olduğunu vurguluyor Çağla. Daha önce çalıştığı kafede bir gün klima bozulmuş. Bir çalışan, klima tamir edilmezse soğukta çalışmam deyip oturmuş ve çalışmamış. “Hakkını aradığında her şey farklı oluyor. Gerçekten o klima hemen yapıldı” diyor Çağla. Selma, “Bunlar gitse ne olur?” diyor iktidarı kastederek. “Yerine gelecek de aynı. İnsanların birlik olup haklarını araması lazım. Susmamamız lazım. Hayal bile kuramıyoruz artık. Ben arabam olsun istiyorum. Hakkım değil mi? Tofaş bile 300 bin lira olmuş. Nasıl alalım?” diyor.
Fotoğraf: Canva Pro Kolaj
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.