Kimse benden yana olmaz diye sustum
Şiddet dolu yaşamını ve neden ses çıkaramadığını anlatıyor Selvi; Bizim köyde eşinin dayağı yüzünden ölen bir kadını duymuştum, ‘Kadının ölüsünü mahkemeler bile savunmamış’ dediler. Korktum, sustum...

Kadın olmak bazı coğrafyalarda çok daha zordur. Özellikle yoksulluk varsa, ne isteklerin ne hayallerin ne çocukluğun bilinir... Gelenekler, kurallar insanların üzerine yapışmış elbise gibidir.
“15 yaşındaydım bir kadın bir gün evimize gelip anneme aşağı köyden birinin beni oğluna istediğini söyledi” diyerek hikayesini anlatmaya başlıyor kadın olmanın güzelliklerini yaşayamamış Selvi Abla. Şimdilerde yaralarını resimle sarmaya çalışıyor. Ama öncesi var. Onu görünce kim bilir daha kaç çocuğun yaşamı böyle çalındı bizim oralarda diye düşünmekten kendimi alamıyorum. “Çocuktum” diyor Selvi Abla, “Evliliğin anlamı ne bilmiyordum.”

Sonra yaşadığı tüm zorluklar bir bir dökülüveriyor ağzından; “Eşimi ilk kez beni istemeye geldiğinde, bir de beni yolda görüp elimi tutup evlenme teklif ettiğinde gördüm; utandım, kaçtım. Babam onunla evlenmemi istemedi, güvenmiyordu. Ama kaçırırlar diye korkup izin verdi. Evlendim, ertesi gün eşim gurbete gitti. Başıma neler gelecek diye düşünürken bir gün kaynanam, eşinin ve kendisinin ayaklarını yıkamamı ve ayak baş parmağını öpmemi istedi, gelenekmiş. Korktuklarım bir bir oluyordu, yok yere dayaklar başladı. Bir gün eşim postaneden para yollamış diye gittim, para gelmemiş. Niye para yok diye kayınpederim beni sopalarla dövdü, kendimi ahıra zor attım. Evin bütün işleri bana kalmıştı; bağ bahçe, mutfak... Kendimden ağır kazanları kaldırıyor yıkıyordum. Eşim, kızım beş yaşındayken döndü. Bir süre sonra Ankara’ya taşındık.”

Eşi dönünce de zulüm bitmemiş; “İkinci çocuğuma hamileyken dayak yüzünden düşük yaptım. Beni babamın evine yolladı. Gittim ama geri döndüm çocuğum vardı, üstelik gene hamileydim. Belki düzelir dedim ama sürekli içiyordu ve hepimizi dövüyordu. Geç geldiği geceler çocuklarla yorganın altına saklanıp ses çıkarmadan uyumasını bekliyorduk. Asabi, dengesiz biriydi. Almanya’dayken bir kadınla yaşıyormuş diye konuşuluyordu sağda solda. Akrabaları biliyormuş, o zaman başlamış içkiye. Ne diyorsa itaat ediyordum. Köyde eşinin dayakları yüzünden hastalanıp ölen bir kadını duymuştum, ‘Zavallı kadının ölüsünü mahkemeler bile savunmamış, onları bile kandırmışlar’ dediler. Korktum ben de bu yüzden sustum.”
Çocuklar da çok etkilenmiş tabii bu ortamdan, “Üç çocuğum da asabi oldu, onlar da hep bana kızdılar. Ama en çok kızıma üzülüyorum en çok o etkilendi” diye anlatıyor çocukların durumunu da.

UMUTSUZLUK YOK!
Çocuklarının üniversite okumasının kendisi için moral olduğunu söyleyen Selvi Abla, “Büyük oğlum mühendis oldu Almanya’da çalışıyor. Küçük oğlum ise ‘sen ne istiyorsun bu kadından’ deyip yumruğunu vurdu masaya ve altı yıldır dayak yemiyorum. Eşim içkiyi de bıraktı ama ne fayda artık” diye devam ediyor anlatmaya.
Maddi durumlarını sorunca ise yanıtı şöyle oluyor; “Artık ne fark eder ki, bir yerde hizmetçi olarak çalışsam da karnım doyardı elbet. Psikolojim bozuldu yıllarca; yemek, uyku yoktu, sürekli ilaç kullanıyordum.”
Resim macerasını konuşuyoruz son olarak da; “Doktor beni resim yapmaya teşvik etti. Oğlumun fırçalarıyla resim kursuna başladım. Resim çizerken en çok da kendimi mutlu aile tablosunda çizmek istiyorum.”
Kendi deneyimleri sonunda kadınlara seslenmek istiyor; “Kadınlar önce kendilerine güvenmeli, ipleri başkalarının tutmasına izin vermemeli. Kadınlara zulmediliyor. Ama kadınlar yılmasın, zararın neresinden dönsen kardır. Umutsuzluk yok, kadınlar direnmeli, mücadele etmeli.”

İlgili haberler
‘2019’u kadınlar sırtlayacak’ öngörüsü doğru çıktı...

2019’da kendini gösteren toplumsal itirazı kadınlar sırtlandı! Ama Erdoğan’ın beklentisi yerine gelm...

Tarım işçisi kadınlar güvenceli çalışmak istiyor

Adana’da güneş altında domates toplarken konuştuğumuz üç genç kadın küçük yaşlarda çalışmaya başlamı...

‘Baştakiler gitmezse bu ekonomi düzelmez’

Akşamüstü, kapı önü sohbetlerine konuk olduğumuz Antep’in emekçi mahallelerinden Düztepe Mahallesi’n...