Depremin üzerinden 50 günü aşkın süre geçti. Deprem bölgesinde yaşayanların barınma, beslenme, hijyen ihtiyaçları hâlâ tam olarak karşılanmış değil. Kadınların ped, bebek bezi, hasta bezi ve hatta su ihtiyacı sürüyor. Atık su karışma riski bulunan suları tüketmek, bu sularla yıkanmak zorunda kalan kadınlar ve çocuklar arasında hastalıklar yaygınlaşıyor. Hastalanınca gidilecek hastane ise bir elin parmaklarını geçmiyor. Deprem bölgesinde işsizlik ve geçim derdi zaten temel bir problemdi, depremle birlikte bu problem daha da derinleşmiş durumda. İhtiyaçların ulaştırılmasında sıkıntılar sürüyor, kadınlar temiz suyun bile adil dağıtılmadığından dem vuruyor. Yani deprem bölgesinde değişen çok bir şey yok.
Ama değiştiğini bildiğimiz bir şey var o da her gün daha çok kadının katılımıyla büyüyen dayanışmamız.
Ekmek ve Gül’ün çağrısıyla “Kız Kardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuruyoruz” diyerek çıktığımız yolda 50’yi aşkın günü geride bıraktık ve müthiş bir deneyim kazandık hep birlikte.
Cebindeki son parasıyla ped alan, bir günlük yevmiyesini ayıran, 10-12 saat mesai sonrası kız kardeşleri için dikiş makinesinin başına oturan, bölgeye gidip gönüllü çalışmalara katılan kadınların ilmek ilmek ördüğü dayanışma ağı her geçen gün büyüdü.
Elbette yalnızca bölgeye gönderilmek üzere ihtiyaç malzemeleri hazırlamadık, aynı zamanda depreme dayanıklı güvenli kentler talebini bulunduğumuz her yerde örgütlemek için de harekete geçtik.
Deprem bölgesinde olmayan devlet diğer kentlerde de yoktu. Haliyle kentimize gelen depremzede kadınlara hayat kurabilmek için de seferber olduk. Kimi yorgan yatak, kimi masa sandalye, kimi kap kacak gücü neye yettiyse...
DAYANIŞMAYLA BULUŞAN ELLER
Biliyoruz ki bu çaba boşa değil! Ne kadar engellemeye çalışırlarsa çalışsınlar inşa etmeye çalıştığımız şey onların kâğıttan evlerine bezemiyor!
Hatay’dan İzmir’e gelip yerleşmiş bir depremzede kadının hediyemizin içindeki kremi görünce “Bir krem ne kadar basit, hatta biraz lüks geliyor insanlara. Oysa toz ve kuru soğuktan ellerimiz, yüzlerimiz paramparça olduğunda o krem merhem olmuştu yaralarımıza, sadece yüzümüzdekilere değil içimizdekilere de. Bize bu acıları yaşatanları olduğu kadar bunu da unutmam” sözleri boşa söylenmiş sözler değil!
Ya da İskenderun’daki Mustafa Kemal Mahallesi çadır alanından söküp atılırken kadın, çocuk ve sağlık çadırımız; sosyo-psikolojik etkinlikler, hukuk söyleşileri, hijyen eğitimleri ile buluştuğumuz bir depremzede kadının “Bu dayanışma sayesinde yeniden gülebilmiş, kendimizi hayata karşı daha güçlü hissetmiştik. Ama yıkmak istediler. Bunun da hesabını soracağız” sözleri de öyle...
İşte kız kardeşlik köprüsüyle kurduğumuz dayanışma ağının deprem bölgesindeki kadınlarda böylesi bir sağaltıcı etkisi var. O yüzden dayanışmayı bütün zorluklarına rağmen sürdürmek, kız kardeşlerimizin yaşadıklarının kaydını tutmak, görünür kılmak, devletin sorumluklarını yerine getirmesini sağlamak için çalışmaları kesintisiz sürdürmek önemli.
Psikolojik destekten eğitim desteğine, gebelerin rutin kontrollerinden lohusalara danışmanlık hizmetine, yaşlı ve hasta bakım hizmetlerinden kira desteğine çok sayıda talep karşılanmayı bekliyor. Kız kardeşlik köprüsünün her iki ucundaki kadınlara büyük iş düşüyor.
Çünkü bu köprü sadece yardımları toplamak ve ulaştırmak için kurulmadı, örgütlü bir dayanışmayı sürekli kılmak, bir daha bu acıları yaşamamak için yeni bir hayatı kurmanın olanaklarını yaratmak için de kuruldu.
KIZ KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ KADINLARIN ÖRGÜTLÜ SESİ
Bunca yıkıma, bunca ölüme, bunca acıya sebep olanların, deprem bölgesinde yaşayanların beslenme, barınma, sağlıkla ilgili talepleri orta yerde dururken sırf oy için dalga geçer gibi Hatay’da taşınabilir (!) hastane temeliyle yarattıkları mizansene tonlarca para harcanmasına, kurduğumuz dayanışma ağlarını söküp atmaya çalışmalarına, çocuklarımızın kafasına oyuncak fırlatılmasına, halktan topladıkları vergileri sermayeye peşkeş çekmelerine bir sözü olmalı elbet kadınların!
Kız kardeşlik köprüsüyle kurduğumuz bu dayanışma ağı işte bu sözü örgütlemek için de var.
BİRLİKTE MÜCADELE
Şimdilerde bize bu hayatı reva görenler bir seçim vaadi olarak sunuyor karanlık planlarını. Tek adam iktidarı, HÜDAPAR, Yeniden Refah Partisi gibi partilerle kadın haklarının gaspı üzerinden gerici ittifakını ve iktidarını güçlendirme peşinde.
Zaten hedefe koydukları nafaka hakkı dahil pek çok hakkımız, kadına şiddeti önleme yasası olarak bilinen 6284 sayılı yasanın kaldırılması veya “aile” temelli şekillendirilmesi, çocuk evliliklerinin teşvik ve meşrulaştırma politikaları cumhur ittifakı anlaşmasında zabıt altına alınmış durumda.
Yani bu düzen ve en gerici burjuva siyaseti bize diyor ki:
Kadınsan yoksun,
Eğitim hakkın yok
Sağlık hakkın yok
Eşitlik hakkın yok
Boşanma hakkın yok
Güvenli barınma, insanca yaşama hakkın yok!
Sokakta yok, evde yok, işyerinde yoksun!
Bu düzen ve en gerici burjuva siyaseti biz kadınlara diyor ki; Size nefes almak dahi yok!
Senin, çocuğunun, o çok kutsadıkları ailenin önemi yok!
Nefessiz bırakıldığımız bu ortamda haklarımızı korumak, taleplerimizi elde etmek için mücadele olanaklarını da yaratmak üzere kurduğumuz bu köprünün her iki ucundaki kadınlar olarak ancak el ele verirsek bizi yıkıma, ölüme, acıya, yoksulluğa ve şiddete mahkum eden bu düzeni değiştirebiliriz. Ancak hep birlikte sokak sokak mahalle mahalle örgütlenirsek gerçekten değişime olanak sağlayabiliriz.
Toplumsal yaşamın her alanında cinsiyet eşitliğinin sağlanması, salgında, depremde krizde daha da ağırlaşan çocuk ve yaşlı bakımının kadınların sırtında bir yük olmaktan çıkarılması, depreme karşı dayanıklı kentler, güvenli binaların inşa edilmesi için eşit, özgür, şiddetsiz ve insanca bir hayat için sadece tek adam rejimini göndermeyecek aynı zamanda yeni bir yaşamı hep birlikte inşa edeceğimiz birleşik mücadeleyi de öreceğiz!
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.