Hacer’in yavrusundan, Birgül’ün bebeğine Tüm çocuklar için birlikte mücadeleye!
‘Gebze Belediye Meclis toplantısında CHP grup sözcüsü “Okulda 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek” teklifini sunduğunda, Gebze Belediye Başkanı bunu ‘solcuların’ uydurduğunu söylemiş.’

“Her gün öğle saatinde evde küçük çocuğumu bırakıp okulun önüne geliyorum, geçen gün evde bıraktığım küçük çocuğum prizlerle oynamış eve gittiğimde şalterler atmıştı, yangın tehlikesi atlattık…”

Bu sözler Körfez’de yaşayan Hacer’e ait. Okula giden çocuğunun beslenme saatinde aç kalmaması için küçük çocuğunu evde tek bırakmak zorunda kalan Hacer’in evinde; o gün yangın çıksa Hacer’in ‘anneliği, kadınlığı, insanlığı, ihmalkarlığı’ yerden yere vurulacaktı. Çocuk ve yaşlı bakımı, çocukların eğitimi, beslenme ihtiyacı ve ev işlerinde yaşanan her türlü aksaklığın faturası açlık, yoksulluk ve belirsizlik koşulları altında tüm bunları karşılamakla yükümlü kılınan kadınlara kesiliyor hep.
Aylardır pazara gidememiş, marketlerin çıkma tezgahlarından alışveriş yapmak zorunda kalan, sofraya konan yemeğe harcanacak yağın, doğalgazın bile hesabını yapar hale getirilen kadınlar için hayat her gün daha da ağırlaşıyor.

BİZİ KUŞATAN TEK ŞEY YOKSULLUK
Hükümet ise ‘en iyi işleyen, en kuşatıcı sosyal destek sistemi’ne sahip olduğumuzu öne sürerken; rakamlar iktidara geldikleri günden bu yana kadınları kuşatan tek şeyin daha fazla yoksulluk olduğunu gözler önüne seriyor. Örneğin, 2002 yılında 1,6 milyar lira olan sosyal yardım bütçesi, söküğün artık yama tutmadığını görmüş olacaklar ki 2023 yılında 258 milyar liraya çıkarılacakmış. Bu sosyal yardımlardan yararlanabilmek için kadınlar yoksulluğunu ispatlamak, onur kırıcı sorulara ve ev ziyaretlerine de katlanmak zorunda.
İktidarın politikaları sadece yoksulluğumuzu derinleştirmekle kalmıyor aynı zamanda bu koşullar karşısında hakkını arayan, itiraz eden, yan yana gelenleri baskıyla kontrol altına almak, kendisine yönelecek tepkileri dağıtmak üzere her türlü yolu da mübah sayıyor. Örneğin son olarak yürürlüğe giren sansür yasasının hem haber alma hakkımızın engellenmesi hem de kadınların şiddete, yoksulluğa karşı yükselen sesini bastırmanın da bir aracı olacağını biliyoruz.
Bu kuşatılmışlığı aşmanın tek yolunun aynı talepler etrafında yan yana gelmek, tüm baskılara rağmen bütün imkanları seferber etmek olduğunu, talebimizin haklılığıyla, yan yana durmanın gücünü tekrar tekrar yaşayarak öğreniyoruz.

‘OLMAZ’DAN ‘YAPABİLİRİZ’E
Mayıs ayında “Okullarda 1 öğün ücretsiz, sağlıklı yemek her çocuğun hakkı” diyerek başlattığımız kampanya tüm hızıyla sürüyor. Bu talep ülkenin dört bir yanına yayıldı, mecliste soru önergeleri ve kanun teklifleriyle gündeme getirildi, ulusal basında yer buldu. Bu söz herkesçe sahiplenildi.
Ülkenin farklı kentlerinde, mahallelerde, okul önlerinde, pazar yerlerinde açtığımız stantlara ilgi oldukça yüksek. İlk başlarda “Olmaz, hayatta yapmazlar”, “Bunlar çocuklarımızı zehirler”, “Biz her şeyi cebimizden veriyoruz, bunu da bizden alırlar” gibi tepkiler; ısrarlı çalışma ve kampanyanın da gündem olmasıyla yerini “Kampanya için ben ne yapabilirim?”, “Kendi okulumda ben de imza toplayabilirim” sözlerine bıraktı. Kampanya sürecinde çeşitli yerel yönetimlerin okullarda bir öğün yemek için girişimde bulunması da bu talebin hayata geçirilebilirliğini ortaya koydu, “Evet, olabilir” sözü güçlendi.
Sosyal medya hesaplarımıza mesaj atan kadınlar imza föylerine ulaşmak istiyor, örneğin Kocaeli’de hiç ilişkimizin olmadığı bir mahallede bize ulaşan kadınlarla mahallelerinde imza topladık, mahalledeki okul önüne de gideceğiz. Kampanyamıza destek vermek isteyen Diyetisyenler Derneği Kocaeli Temsilcisi Ercan Kaplan ile imza toplamak için gittiğimiz okullarda, okul önlerinde beslenme üzerine etkinlikler gerçekleştireceğiz. Görüştüğümüz İzmit Belediyesi kampanyamıza destek sunarken, belirlediği okullarda da bir öğün yemek dağıtımına başlayacağını duyurdu.

ÜLKE GERÇEĞİNE UZAK YÖNETİCİLER
Gebze Belediye Meclis toplantısında CHP grup sözcüsü Saide Aslan Çalışkan “Okulda 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek” teklifini sunduğunda, Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz çocukların aç olmadığını, bunu ‘solcuların’ uydurduğunu söylemiş. Büyükgöz oturduğu deri koltuklarda istediği kadar gerçekleri inkar etsin. Gerçek bu! Kendisine de bir kez daha sesleniyoruz: Bir gününüzü ayırın, okul önlerini gezelim birlikte; veliler anlatsın size uydurma dediğiniz gerçekleri.
Okulda 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek talebinin çocuklarımızın sağlığı için olduğu kadar, kadınların üzerine yıkılmış olan beslenme yükünün biraz olsun hafiflemesinin ne kadar hayati olduğunu her gün daha iyi anlıyoruz. Ve biliyoruz ki bu hak elde edilecekse bizlerin mücadelesiyle olacak. ETF işçilerinin haklarının gasp edilmesine karşı fabrika önünde günlerce sürdürdüğü direnişi hatırlayacaksınızdır. ETF patronu işçilerin talebine kulak tıkayıp, “Çocuğumun psikolojisini bozuyorsunuz, eylemleri bitirin” demişti. ETF işçilerinin çocuklarının hissettiği, ETF işçisi Birgül’ün karnındaki bebeğinin geleceği onların umurunda değil! ETF işçileri mücadeleleri ve kararlılıklarıyla kazandı.
O zaman biz de diyoruz ki Hacer’in yavrusundan, Birgül’ün bebeğine tüm çocuklar için birlikte mücadeleye!

TUVALETTEN SU İÇEN ÇOCUKLAR
Bazı okullarda kadınlar karda, kışta, yağmurda çocuklarına beslenme çantası götürüyor, okula girmeleri yasak olduğu için okulun önündeki parklarda, kaldırımlarda çocuklarını beslemeye çalışıyor. Her gün o çantayı neyle dolduracağını düşünmek, çocuğunun iyi şeylerle beslenmesini istemek ama buna uygun ücretin eve girmemesi kadınların çaresizliğini arttırıyor. Bir okul önünde konuştuğumuz kadın gözleri dolarak anlatıyor: “Bugün çocuğum tuvaletten su içmiş. Harçlık verememiştim, su 4 lira, bazı gün oluyor evde ekmek parası olmuyor.”

SENDİKALAR GÖREVE
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir öğretmenin derste açlıktan başı ağrıdığı için ağlayan öğrencisini anlattığı paylaşımına yorum yapan başka öğretmenler de kendi okullarındaki manzaranın benzer olduğunu ortaya serdiler. Bu çalışmayı ülkenin dört bir yanında yürüten arkadaşlarımız, okul önlerinde ve öğretmen odalarında yürüttükleri tartışmalarda öğretmenlerin de bu kampanyayı sahiplendiğini, çünkü çocukların bu halini her gün görmenin hem duygusal yüklerini hem de sorumluluğunu taşıdıklarını gösterdi. Sendikalardan da bu konuyu daha çok gündem ederek, çalışmanın bir parçası yaparak bu çalışmayı sahiplenmesi gerekiyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül