‘Çocuklarımıza taş mı yedirelim?’
İnsan onuruna yakışır bir ücret ve parasız, bilimsel eğitim için tüm gücüyle işçilerin, emekçilerin mücadele etmekten başka çare yok!

Uzun zamandır ülkenin her yerinde okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı beslenme talebi herkesin gündeminde. Bir dönem önce yürütülen etkili kampanyadan sonra MEB okul öncesi öğrencileri için ücretsiz öğle yemeği uygulamasını başlatmış, mücadelemiz sonuç vermişti. Tüm devlet okullarında, tüm öğrencilere sağlıklı, ücretsiz bir öğün yemek verilmesi için daha fazla çalışma yürütmemiz gerektiğini biliyoruz. Bunun en somut örneklerini emekçi ailelerin yaşamından görüyoruz. Eğitimin neredeyse paralı hale geldiği şu zamanlarda zaten geçinemeyen ailelerin yükü iki katına çıkmış durumda.

Gülay, 3 çocuk annesi. En küçük çocuğu bu yıl ana sınıfına başlayacak. Gülay, “Hayırlısıyla küçük ana sınıfına başlarsa ben de yarım gün çalışacağım” diyor. Gülay’ın eşi fabrika işçisi ve tek başına hiçbir şeye yetişemiyor. Evine konuk olduğum Gülay’ı, bahçede elinde iğne iplik bir şeyler dikerken buluyorum. Selamlaştıktan sonra elindekine gözüm takılınca “Bu büyük oğlanın okul forması. Hızlı büyüyor. Daha geçen yıl aldım ama küçük geldi. Ben de ikinci sınıfa başlayacak çocuğum için tamir ediyorum” diye açıklıyor. Sırada geçen yıl ucuza bulup aldığı çanta var tamir edilmeyi bekleyen. Sohbetimiz sırasında oğlu çantayı getirdi ve sitemkar bir şekilde annesine “Bunun neresi dikilecek anne?” dedi. Gülay mahcup ve üzgün bir şekilde “Ben sana onu eskisinden daha güzel hale getiririm” diyerek hem kendini hem çocuğu teselli ediyor.

YOKLUK EĞİTİM HAKKINI ENGELLİYOR

Eşinin çalıştığı fabrikada ek zam istemiş işçiler ama patron vermemiş. Bu günlerde işçiler eylem yapmayı konuşuyorlar: “Eşim de çok korkuyor ya işten çıkartılırsa diye. Bakalım, sendikaları var. Sahip çıkar inşallah” diyor Gülay. Çok uzun zamandır çalışmamış Gülay çocuk bakmaktan. En küçük çocuğunu ana sınıfına kaydetmiş ancak pahalı olduğunu ifade ediyor: “Aylık 600 lira istiyorlar. Daha bunun kırtasiyesi var. Çevremde görüyorum birçok kadın ana sınıfları çok daha pahalı olduğundan çocuklarını yazdırmıyorlar ama ben mecburum. Çünkü çalışmam lazım.”

Bir de bunun beslenme kısmı var. Gülay da yarım dönem verilen bir öğün ücretsiz yemekten faydalanmış. Halen bu hakkın devam ettiğini düşünüyormuş. Mahallemizde bu kampanyayı yürütürken Gülay okul önünde denk gelip imza veren kadınlardan. Bu nedenle Gülay’a nasıl bu hakkı aldığımızı ve nasıl gasbedildiğini anlatınca çok öfkelenip soruyor: “Biz çocuklarımıza taş mı yedirelim?” diye. Gözleri dolu dolu, “Eskileri dikip çocuklarıma giydirmekten bıktım” diye isyan ediyor. Ana okullarına verilen yemeğin, işlerine ne kadar çok yaradığını uzun uzun anlatıyor.

ÜNİVERSİTE GERÇEKTEN HAYAL

İşçi ailelerinin durumu bu. Ya ek işler yaparak ya da fazla mesailere kalarak kıt kanaat geçimini sağlamak zorundalar. “Bunu reva görenlerin çocukları en güzel okullarda okuyor, en güzel yiyecekleri yiyorlar” diyen Gülay bu sözleri hem kendi ailesi hem de başka gördüğü aileler için söylüyor. Eşi, her akşam iş yerinden arkadaşlarının dertlerini anlatıyormuş. Bir iş arkadaşının kızı güzel bir üniversite kazanmış ama arkadaşı bu yıl gönderemeyecekmiş. Çünkü ne okul harcını yatırabiliyormuş ne de yurt parasını verebiliyormuş. Bir başka işçi de çocuklarının okul ihtiyacı için arkadaşlarına dayanışma çağrısı yapmış. Çünkü evi kira ve sadece 19 bin lira alan yeni bir işçi. Sendikadan destek istemişler fakat sendika “Binlerce üyemiz var, hangisine yardım edelim” demiş ve destek olmamışlar.

İşçiler her alanda yalnız bırakılıyor ve çocuklarını okutacak halleri bile kalmamış durumda. Parasız eğitim talebi dünden daha fazla, tüm yakıcılığıyla önümüzde duruyor. İnsan onuruna yakışır bir ücret ve parasız, bilimsel eğitim için tüm gücüyle işçilerin, emekçilerin mücadele etmekten başka çaresinin olmadığını bilmememiz gerekiyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Mahalle anketinin gösterdikleri

İkitelli’de Küçükçekmece Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği’nin anket çalışması yürüttüğü kadınlar...

Zorluklardan güce ve şiire

‘Haykırmak istedim ve kalemimle çığlıklar atmaya başladım. Amacım şiir değildi. İçimdeki savaşları,...

Korksak da korkumuza bakakalmadan…

Çıkartılan yasalara, kanun hükmünde kararnamelere rağmen inandığımız bir kolektifin parçası olmak…