21 Şubat’ta, okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek verilmesi için Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneğimizin MEB’e açtığı dava görüldü. Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar ses yükseltti, pankartını alan sokağa döküldü. Destek için farklı illerden Ankara’ya gelenler oldu. Ne için? Her çocuğun sağlıklı yemeğe bir öğün de olsa erişebilmesi için! Çocuğu olan, olmayan fark etmeksizin kadınlar alana indi, davaya sahip çıktı.
Mahkeme salonunu dolduran anneler, gözlerinde umut, korku, çaresizlik ve en çok da öfkeyle çıkacak kararı beklediler. Bir nefes dahi tahammülü kalmadı kimsenin. Açlık bu, beklemeye gelir mi?
MEB kendini nasıl savundu peki? Zengin, varlıklı aileler okullarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek verilmesini istemiyorlarmış. Böyle bir sebep sunulabilir mi?
Ayrıca talebimiz sadece çocukların karınlarını doyurabilecekleri ücretsiz yemek değil, sağlıklı yemek! Yani, uzman kontrolünde, hem hijyenik hem besleyici hem de doyurucu niteliği olmalı.
ÇOCUKLARIMIZ AÇLIĞI DÜŞÜNMEDEN DERSİ DÜŞÜNEBİLSİN
Halkın yarısının açlık sınırının altında bir asgari ücrete tâbi tutulması, çocuklarımızın sağlıklı gıdaya erişimine ket vuruyor. Çocuklar, okula aç gidiyor. Evlerde de yarı aç bir yaşam sürüyorlar. Karnı aç çocuk dersi dinleyemiyor, dinlese de anlamıyor. Çünkü iyi beslenen bir çocuk kadar kafası çalışmıyor.
Almanya, sözde bizi kıskanıyor ama okullarda ücretsiz, sağlıklı yemek verilmesi konusunda Avrupa’da başı çekiyor. Kıbrıs’ta da bu uygulama sürüyor. Bizde de geçen yıl, sadece yarım dönem (seçim öncesi) okul öncesinde uygulama başlatıldı. Ana sınıflarında, belli ki göstermelik uygulamaya konulan ve bütün okullara yayılması beklenen uygulama, gerekçesiz bir şekilde sonlandırıldı.
HASTALIKLAR ARTIYOR
Bodurluk hastalığı Türkiye’de ayyuka çıkmış. Neden? Çocuk, hayvansal gıdaya erişemiyor. Et, süt, yumurta, peynir tüketemeyen bir çocuk, nasıl fiziksel bir gelişim gösterebilir? Bizim çocuklarımız, torunlarımız bizlerden daha mı kısa olacak? Biz, nasıl ki ana babalarımızın boyunu geçtiysek, onlar da bizim boyumuzu geçmeli!
MEB’in yemeğe ayıracak bütçesi yok diyorlar. Veliler olarak karşı durduğumuz ÇEDES projesine kaynak var, çocuk işçiliğinin önünü açan MESEM’e kaynak var ama gıdaya kaynak yok öyle mi?
‘İHTİYACIMIZ YOK’ DİYENE RASTLAMADIK
İki yıldır çocuklarımıza bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek verilmesi için mücadelemiz sürüyor. Sokaklarda röportajlar yaptık, birçok kesimden insanla görüştük. “Bizim ihtiyacımız yok, çocuğuma dört dörtlük beslenme koyuyorum” diyene rastlamadık. Tüm gün ders veren okullarda, öğle arasında veliler okula yemek taşımak zorunda kalıyor. Çalışan anneler, işlerinden izin alıp çocuklarına yemek götüremiyor. Akşamdan koyulan beslenmeyi, çocuk yemek istemiyor. Yemek ya bayatlıyor, ya ekşiyor. Hiçbiri olmasa soğuyor, buz kesiyor. Beslenmede kuru simit var, diyemiyorum. Çünkü aileler simit almakta bile zorlanıyor.
ÜLKENİN AÇ ÇOCUKLARI MEB’İN AYIBIDIR
Nasıl ki okullarda giyilen formalar zengin-fakir ayrımının önüne geçerek, yoksulun çocuğunu dışlanmaktan koruyor, beslenme de aynı şekilde sosyal statüyü belirliyor. Çocuk, açlığına yenilip o bayatlamış ekmeğini, arkadaşlarından utana sıkıla yemek zorunda kalıyor ya da direnip açlıktan bayılıyor. Çocuklar açlıktan bayılıyorsa okullarda, bu en çok MEB’in ayıbıdır.
“Yer yok” diyerek bahane üretilmemeli. Nasıl ki, belediyeler seyyar yemekhaneler kuruyor, gerekiyorsa MEB de öyle çalışmalı. Çocukları gıdaya, sağlıklı bir şekilde kavuşturmalı. İstediğimiz sadaka değil. Halkın parası halka, halkın çocuklarına harcanmalı. Vergi ödüyorsak, hesap da sormalıyız. Davadan çıkacak kararın, çocukların yüzünü güldürmesi ve karnını doyurması en büyük temennimiz!
Fotoğraf: Evrensel
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.