Bu yazıyı yazarken sosyal medyada rastladığım bir videoda liseli akranları tarafından şiddete maruz kalan özel gereksinimli bir çocuğu izledim... Henüz yazıyı bitirmemiştim ki bu zorbalığı kayıt altına alan gençlerden birinin feci bir şekilde dövülerek fotoğrafının “Adalet sokakta” yazısıyla paylaşıldığını gördüm. Adaletin şiddetle “sağlandığı”, şiddetin “çözümünün” yine şiddetten geçtiği bir sarmal… Günden güne artıyor böyle görüntüler. Yakın tarihlerde “12 yaşında bir çocuğun sınıf arkadaşını öldürdüğü” haberlerini okumuştuk örneğin. Olayın ardından MEB bu konunun “takipçisi” olacağını ve “şiddete karşı sıfır tolerans” göstereceklerini açıklamıştı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın akran zorbalığına dair bilgilendirme broşürlerine baktığımızda çoğunlukla zorbalık yapan ve zorbalığa uğrayan çocukların ailelerine, öğretmenlere ve okula yaptığı önerileri görüyoruz.
Çocuğun, zorbalığı bir arkadaşını öldürmeye kadar vardırabildiği bir gerçeklik var ortada. Ki bunun toplumsal bir karşılığı var. Dolayısıyla okulların güvenlik sorunu ya da okuldaki şiddet sadece okulla ilgili bir sorun değil. Çocukların geleceği, şiddet sarmalıyla örülü gündelik hayatın içinde böylesine toplumsal bir mevzu olarak tek bir kişinin, ailenin ya da okulun inisiyatifine bırakılamayacak kadar mühim.
Okullarda yaşanan akran zorbalığını, şiddet olaylarını önleyebilmek için okul iklimini etkileyen tüm ortamlardaki şiddet olaylarının önlenmesi veya azaltılması gerekir. Aileye, öğretmene ve okula sorumluluk yükleyen Bakanlığın ve nihayetinde tüm şiddet olaylarında konunun sadece takipçisi olan devletin nasıl sorumluluk aldığı mühim.
1000 ÖĞRENCİYE 1 REHBER ÖĞRETMEN
Müdahale edici bir mekanizma olarak rehberlik faaliyetlerini düşününce; 1000 kişiye 1 rehber öğretmenin düştüğü okullar var. “Riskli gruplar” olarak kategorize edilen çocukların riskli durumlarını yaratan koşullara dair ne yapıyor devlet? Öğretmen olarak müfredatı yetiştirme telaşından dolayı çocuğun okulda yaşadığı herhangi bir soruna dair bir şey yapamıyoruz. Herhangi bir çatışmasında, duygusal ve sosyal gelişimini etkileyecek herhangi bir sorunda anlık bir müdahaleye bile imkân tanımayan kaygılar yüklüyüz. Ne müfredat kapsamındaki dersler işe yarayacak şeylerle dolu ne de öğrenme şekline uygun bir öğretme ortamı sağlayacak vakit ve imkân var.
Bugün bir dolu uzman eğitim-öğretimde “çağdaş” alternatif yöntemlere dair bir sürü şey anlatıyor; oyunla, drama yöntemiyle öğrenme vs. Ama eğitim sistemimiz çocuğun nasıl öğrendiğini umursamıyor. Gerçekte çocuklar boş bir müfredatla durmadan bir üst kurumun sınavına hazırlanırken kayboluyorlar. En doğal hakları olan oyun oynama hakları ellerinden alınıp, harala gürele ders stresiyle, rekabet kültürüyle baş başa bırakılıyorlar. Bugün teneffüste, yaşadığı ve belki kişisel alanını ihlal eden bir örnekle karşılaşan öğrencime 10 dakikalık arada nasıl müdahale edebilirim? 1600 kişilik okulda 1 rehberlik öğretmeninin tamamen formaliteden doldurduğu formlarla çocuklar nasıl korunacak?
Bu kadar derinlikli bir sorun sadece “farkındalık”larla çözülemez. Çocuklar şiddet görüyor. Şiddet de uyguluyor. Fakat devlet ne yapıyor? Bir çocuğun zorbalığa uğrayıp uğramadığını nasıl anlarız, anlatmış Bakanlık da; tek başına öğretmen tek başına aile hatta tek başına bir okul bununla başa çıkabilir mi? İşte bu yüzden sorunun ortaya çıkmasına sebep olan koşulların değişmesine yönelik geniş bir çözüm arayışına ihtiyaç var.
Görsel: Canva
İlgili haberler
Cinsel İstismar, Rıza ve Akranlar Arası Cinsel İli...
"Cinsel İstismar, Rıza ve Akranlar Arası Cinsel İlişki Tartışmaları"nı Av. Leyla Han Tüzel ve İstanb...
Umarım bir gün hiçbir akranım ‘Bir şey değişmez’ d...
Sürekli akranlarımla güvenli alanları oluşturmak hakkında sohbetler ediyoruz, üretmeye çalışıyoruz....
Çocuğumun gelişiminde akranlarına göre gerilik his...
Çocuğunuzda gelişimsel olarak akranlarına farklılık gözlemliyorsanız mutlaka çocuğunuzun gelişimini...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.