
Kadınlara her fırsatta “müjde” vermek isteyen AKP hükümeti bu kez de önümüzdeki on yılı kadınların burnundan nasıl getiririzin peşinde. AKP’nin esas müjdesi, kadınların yaşamlarına müdahale, güvencesiz ve en ucuza çalıştırma hiç şüphesiz. “Aile on yılı” ise iktidar için bu süreci pekiştirecek en güzel kılıf. Kadınlar doğuracak ama devlet, doğan çocukları koruma altına almayacak, insan gibi yaşam şartları sunmayacak. Bu süreçte kadınlara “dizini kır evinde otur” demenin yanı sıra “dizini kır, ucuza kölece çalış” da diyor iktidar.
Özellikle Şimşek Programı'yla kadınların güvencesiz çalışma koşullarına itilmesinin somut örnekleri var. Salcomp bunlardan biri. Bu örneği, Salcomp metal fabrikasında çalışan ve adeta sendika-hükümet iş birliği ile zamanla işten atılan kadınlardan dinleyelim.
“Biz kadınlar birlikte durabilirdik”
Filiz daha önce tekstil atölyelerinde çalışmış, Esenyurt'a geldikten sonra düzenli bir iş ve geliri olsun diye bu fabrikada çalışmaya başlamış. Fabrikanın kurulduğu zamandan beri tüm zorluklara rağmen çalışmaya devam ettiklerini ancak günler, aylar geçtikçe koşulların daha da ağırlaştığını ve daha sonra işten çıkarıldığını anlattı: “Fabrika ilk kurulduğunda, daha prefabrik haldeyken, doğru düzgün yemekhanesi bile yokken çalışmaya başladım. Uzun zamandır iş bulamıyordum ve burada çalışmaya başlayınca biraz ekonomik olarak nefes alırız diye düşündüm. Daha sistem yeni yeni oturuyordu ki sendika girdi fabrikaya. Biz de sendika ile beraber çalışma koşullarımızın daha iyi olacağını ve emekli olana kadar burada çalışabileceğimizi düşündük. Ama böyle olmadı. Sendikanın tutumu, kadın işçilerin her fırsatta daha da ezilmesinin koşullarını oluşturdu. Hükümetin kadınlar üzerindeki politikaları bizim fabrikaya da sirayet etti. Sendika ve patron tam da durdukları yere göre hareket ettiler, ediyorlar da. Esas biz kadınlar içeride daha güçlü ve birlikte olmalıydık.”
“Tuvalete gitmeyelim diye sebiller uzağa taşındı”
Gülcan evli ve iki çocuklu bir işçi. Çocuklarının biri üniversitede okuyor. Daha önce hiç çalışmamış ve bu fabrika ile birlikte çalışma hayatına atılmış. "En azından sigortam yatsın" diyerek girdiği fabrikada yaşadıklarını şöyle anlattı: “Sürekli baskı, sürekli mobbing, sürekli tehdit ile yürütmeye çalıştıkları bir sistem vardı içeride. Su içip tuvalete gitmeyelim diye sebilleri bile uzağa koymaya başladılar. Bizi giriş çıkışlarda arayıp adeta hırsız muamelesi yaptılar. Bir sürü arkadaşımız işten atıldı. Tüm bunlara bakınca sendikalı bir iş yerinde olmaz diyorsunuz değil mi? Peki sendika ne yaptı? Hiçbir şey. Zaten istenen de buydu, ilk başlarda günlük üretim sayımız bin civarıyken ustabaşlarının, takım liderlerinin baskısıyla 3 bin 500’ün üzerine çıktı. Ama bu kadar şeyi üretirken bizim yaşam koşullarımızda hiçbir değişiklik olmadı. Aldığımız maaş eridi gitti, toplu iş sözleşmesinden zaten bihaberdik, sorsak da yarım ağız cevaplar aldık hep. İş ve ev arası mekik dokurken gördüğümüz psikolojik şiddet, işten atılma tehditleri de cabasıydı. Kadınlar çalışıyor da bir sorun bakalım nasıl çalışıyor? O yüzden bizim müjdeye filan ihtiyacımız yok. Bizim insan gibi çalışmaya, çoluk çocuğumuz bir şey istediğinde gönül rahatlığıyla almaya ve güvenceye ihtiyacımız var.”
“Tazminatınız artmasın diye işten atıyoruz”
Sohbet ettiğimiz kadınlar işten atılma süreçlerine ilişkin birçok yer açısından örnek teşkil edecek önemli vurgular yaptılar. İşten atma süreçlerinde takım liderlerinin raporlarının önemli olduğunu söyleyen bir kadın, “İşten atmalar ekonomik durum gerekçe gösterilerek yapılıyordu veya küstahca, ‘Sizin burada çalıştığınız süre uzuyor ve tazminatınız artıyor o yüzden işten çıkarıyoruz’ deniliyordu. Ama işten çıkarma önceliği çalışma süresinin uzunluğu, yaş ve asıl olarak fabrikanın içinde kim haksızlıklara karşı ses çıkarıyorsa ona göre düzenleniyor" dedi. Kadınlar işten çıkarmaların Mehmet Şimşek ve hükümetin programlarının yürürlüğe girmesiyle yoğunlaştığını söyledi.
“İşsiz kalma baskısıyşa çalıştırılıyoruz”
Serpil sendikalaşma sürecinden sonra fabrikaya girmiş ve sendika ve işveren eliyle kadınların iş güvencelerinin ellerinden nasıl alındığını anlatıyor. “Ya çok genç kadınlar ya da orta yaşlı kadın arkadaşlar çalışıyordu bizim fabrikada. Hızlıca para biriktirip kendine bir gelecek kurma kaygısıyla genç kadınlar yoğunlukta çalışıyor. Özellikle pandemiden sonra da yoksulluğun artmasıyla orta yaşlı kadınlar en azından emekli olabilmek için girip çalışıyorlardı.
Evinde yaşadığı geçim sıkıntısı, zor hayatları, çoluk çocuk derdine bir de fabrikadaki ağır çalışma koşulları eklendi. Bizde zaten her ay bir maaş krizi vardı. Ya eksik, ya mesailer verilmemiş, ya kesintiler yapılmış oluyordu. Sürekli kadın istihdamından dem vuranlar, bir gün gelip görsünler kadınlar hangi koşullarda, hangi tehdit ve baskılar altında çalışıyor. Patron istediği zaman istediği gerekçeyle işten atıyor bizi; ne yiyeceğiz, ne içeceğiz kimsenin umrunda değil.”
Hükümetten patrona İŞKUR fırsatı
Serpil hükümetin “kadın istihadımını artırıyoruz” müjdelerine karşı gerçek koşulların altını çizdi: “Bir tutturmuşlar kadın istihdamı diye. Bu model kadın istihdamı ancak patronlara yarıyor. İŞKUR üzerinden işçi alıp altı ay dolunca, sorgusuz sualsiz işten atıldı bir sürü arkadaşımız. Sözleşmeli olmayan arkadaşlarımızı da attılar topluca kaç kez. Aylarca işsiz kaldım ben de diğer arkadaşlar gibi. Öyle kolay değil kiranı faturanı ödeyebileceğin maaşlı bir iş bulmak. Nereye girerseniz girin asgari ücret veriyor. Asgari ücretle ne ödeyeceğiz? Esenyurt’ta kiralar olmuş 15-20 bin, hangi parayla karnımızı doyuracağız? Bu koşullarda işten atılmamak için kadınlar çokça şeye boyun eğiyor. Kimse kalkıp da ‘kadınlara iş güvencesi, esnek çalışma’ getiriyoruz filan demesin.”
Salcomp, memleketin dört bir yanında patronlara teşviklerle, İŞKUR üzerinden sağlanan ucuz ve güvencesiz iş gücünün sadece bir örneği. Şimşek programının tahribatının sonuçlarını ise bundan sonra daha net göreceğiz gibi duruyor.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.