2024’te güvencemiz örgütlü mücadele!
Yoksullaşmayı, vergi yükünü artırmaya dönük önümüze konan bu politikaların kadınlar için de özel sonuçları olacak. Neler mi, buyurun…

2023 yılını arkamızda bırakmamıza çok az kaldı. Ama 2023 yılında ortaya konan pek çok politika, program 2024’te peşimizi bırakmayacak. 12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program, 2024 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Planı, strateji belgeleri, Aile Şurası sonuçları, genelgeler… Yoksullaşmayı, vergi yükünü artırmaya dönük önümüze konan bu politikaların kadınlar için de özel sonuçları olacak.

Orta Vadeli Program, bir önceki sayımızda da Satı Burunucu’nun yazısında daha detaylı yer verdiği 12. Kalkınma Planına bakıldığında ne görüyoruz?

■ Halkın üzerindeki vergi yükü artacak,

■ Bakım hizmeti özelleştirilecek, bakım sigortası getirilecek,

■ Tamamlayıcı emeklilik sigortası ile kıdem tazminatlarının gasbedilmesinin önü açılacak,

■ Özelleştirmeler teşvik edilecek,

■ “Kadınlar, gençler, engelliler başta olmak üzere çalışma hayatına kalıcı katılımı sağlamayı teminen esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştırma” hedefiyle güvencesiz çalışmanın önü açılacak,

■ Kamu harcamaları azaltılacak,

■ Halkın tüketimi azaltılacak (Yani ücretler düşük tutulacak).

AİLEYE KUL SERMAYEYE KÖLE OLMANIN ADI: ESNEK ÇALIŞMA

Gerçekleştirilen aile şurası ve aile çalıştaylarının da ana gündemini bu güvencesiz çalışma oluşturuyor. Tabii adına güvencesiz çalışma denmiyor, hatta bir müjde, kadınlar için büyük olanak olarak dillendirilerek olumlanıyor. Adına da aile ve iş yaşamının uyumu için güvenceli esnek çalışma deniyor. Ve bu “uyum” da hep kadın üzerinden oluyor. Neden? Çünkü aile ve iş uyumu, çocuğun bakımının, ev içinde kadının sırtına binen yükleri kamusal bir hizmete dönüştürerek kadınların istihdamını artırmaya dönük atılmıyor. Kadının hem bakım yükünü üstlenip hem ev işlerini yapıp hem de istihdama bir şekilde “esas görevi ev işleri olarak” dahil olabilmesi üzerinden bir “uyum” yaratılmaya çalışılıyor. Kadını hem ucuz emek olarak istihdamda yer ettiriyor hem kendi bütçesini ayırmadığı hizmetlerin sorumluluğunu yıkıyor bir de bedeninin denetimi üzerinden genç işçi nüfusu “en az 3 çocuk” diyerek yaratmaya çalışıyor. Bugün “ailenin güçlendirilmesi” söyleminin bir dayanağını bu ihtiyaçlar oluşturuyor. Bu uyum da “güvenceli” olduğu iddia edilen esnek çalışma ile sağlamayı öneriyorlar, tartışıyorlar. Ama bu ne demek kadınlar için? Sosyal güvenlik haklarından sınırlı olarak yararlanmak demek, istihdama bağlı sosyal güvenlik konusunda evli olduğu “iş aile uyumu” sebebiyle esnek çalışmaya mahkum edilmeyen eşine sadece çalıştığı zaman değil emekliliğinde de bağımlı olmak demek. Emeklilik primini ve gün sayısını dolduramamak demek. Düşük ücret almak demek. Geçinememek demek. Tek başına ekonomik olarak var olamamak, “aile işleri” için aileye bağımlı olmak demek.

2023 süresince -tabii daha öncesinden de var olan- kadını aileye sıkıştırmaya dönük yoğunlaştırılmış söylemlerin, çalıştayların, sempozyumların, Medeni Kanun’u değiştirme cüretinin, boşanmaları engellemek için tedbir kararını bile tartışmaya açıp kadınları şiddete mahkum etme çabaları tam olarak kadının ucuz emeğe dönüştürülmesi, güvencesiz çalıştırılması ve kamunun üstlenmesi gereken yükü sırtlanmasını sağlamayı amaçlıyor. “Kadın çalışmasın, çalışacaksa evde çalışsın” gibi kimi tarikat ve cemaatlerin dini saiklerle öne çıkardığı muhafazakar söylemler de esasında neoliberalizmin ekmeğine yağ sürmek üzere kullanılıyor. Kadın çocuğa bakacakken neden kreş, bakım evi gibi kamusal hizmetlere bütçe ayrılsın (!) Kadın eve ek gelir getirirken neden eşit ücret alsın (!) Kadın sosyal güvencede eşine bağlıyken neden kendi sosyal güvenlik hakları olsun (!).

‘3 ÇOCUK AMA KİM BAKACAK?’

En az 3 çocuk söylemi yıllardan yıla dillere pelesenk edildi iktidarca. Enflasyon almış başını gidiyor. Bir haneye birden fazla maaş girmesine rağmen bir meyve yemek artık ancak rüyalarda mümkün olabiliyor. Kiracı-ev sahibi kavgaları şiddetleniyor. Yaşamak için çalışmak değil, çalışmak için yaşamaya hatta borç ödemek için yaşamaya başladı emekçiler. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezinin yayımladığı bültenlere göre ülkedeki borçlu sayısı ile sigortalı çalışan sayısı örtüşüyor. 15-16 milyon civarında sigortalı çalışan var, ihtiyaç kredisi kullanan kişi sayısı 14 milyon, konut kredisi kullanan 2 milyon, 569 bin kişi de taşıt kredisi almış. Yani sigortalı çalışanların neredeyse tamamı borçlu. Kadınlar çocuklarını kreşe gönderip çalışayım mı yoksa maaşımın tamamı zaten kreş masrafına gidecek, o zaman kreşe para harcamayalım diyerek günübirlik, parça başı, yarı zamanlı, esnek işlerde çalışmak durumunda kalıyorlar. Çocuğun bakım, eğitim masrafının tamamı ailelerce karşılanır ve devlet çocukları ve ailelerini kendi haline bırakmışken 3 çocuğa kim nasıl bakacak?

Orta Vadeli Programdaki kamu harcamalarında yapılacak kısıtlama da tam bu noktaya oturuyor. Kasım ayı, önümüzdeki yıl bakanlıklara ayrılan bütçelerin Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü bir aydı. Bu ay da ay da Meclis Genel kurulunda bakanlık bütçeleri görüşülecek. Örneğin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinin toplam bütçeden aldığı pay yıllar yılı gittikçe düşmüş. Bu ay yoksulluğun sarmaladığı yaşamların bütçeden hakkını talep etme ayı. Muhafazakârlıkla soslanmış, derinleştirilen eşitsizliği kendine temel almış özelleştirmelerin karşısında gerçek bir aile ve iş uyumu, kadın istihdamının güvenceli artırılması için yeterli sayıda ücretsiz kreş, okullarda 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek, güvenceli yaşam için olanakların yaratılması talebinin devlet bütçesinden talep edilmesi gereken ay. Çünkü biliyoruz ki bütçe var, yok değil. Orta Vadeli Programda ifade edilen vergi yükü patronlara değil. Sen milyon milyar ne yaptın? Patronlara teşvik verdin, vergi indirimi yaptın. Peki bu yük kimin yükü olacak? Vergi kimden daha çok alınacak patrona indirim yapılıyorsa? Bütçe var, halkın ürettiği zenginlikten oluşan bütçe, halkın sırtına bindirilen vergilerle oluşturulan bütçe halkın ihtiyaçlarına harcansın. Halkın özellikle de kadınların daha ucuz, güvencesiz çalıştırılmasına payanda edilmesin.

PATRONLARI KORKUTAN BİRLİK
Güvencesizleştirme çabalarının karşısında 2023’te kölelik düzeyine varan çalışma koşullarına ve aç bırakan düşük ücretlere karşı sendikal mücadelelere de şahit oluyoruz. Bir yanıyla güvencesizleştirilmeye çalışılan kadın emekçiler kimi yerlerde sendikalaşıp yaşam koşullarını iyileştirme mücadelesine giriyor. Sendikalaştıkları, haklarını istedikleri, insanca çalışma koşulları talep ettikleri için işten çıkarılan Agrobay işçisi kadınların direnişi 100 günü aştı. Dikili’de Avrupa’nın en büyük serasını kuran Agrobay, işçilerine güvenceli çalışma sağlamayı reddetti, hakları için mücadele eden işçileri işsizlikle cezalandırdı.

Sendikalaşma çalışmasını sadece patronlar engellemiyor. Öte yandan Urfa OSB’de bulunan Özak Tekstil’de yetkili olan Öz İplik-İş’ten istifa ederek BİRTEK-SEN’de örgütlenmeye başlayan işçilerin BİRTEK-SEN üyesi bir kadın işçinin işten atılması sonucunda üretimi durdurarak başlattıkları direniş devam ediyor. Yine geçtiğimiz haftalarda Malatya’da BİRTEK-SEN üyesi tekstil işçisi iki kadının babası ve eşi emniyetten aranarak hukuksuzca sorguya çağırıldı. Hiçbir suçlama, resmi evrak olmadan kadın işçilerin sendikal faaliyetleri, yaptıkları buluşmalar hukuksuzca sorgulanıyor, işçilerin örgütlenmesinin, haklarını talep etmesinin önüne korku yaratarak geçilmek isteniyor. Sadece sendikal faaliyete katılan kadın işçilere değil, hakları için sendikalaşmayı, hakkını talep etmeyi aklından geçiren her kadın işçiye göz dağı vermek için yapılmış bir uygulama bu. Yaşanan bu olay devlet ile sermaye arasındaki ilişkiyi de net şekilde ortaya koyuyor. Kadın işçileri “makbul kadın” sınırı içinde tutmaya çalışan, eş-baba denetimine sokarak kontrol etmek isteyen, hakkını almasının önüne geçen, kölelik koşullarında çalıştırmak için tüm güçlerini seferber eden düzene karşı kadınlar mücadelenin bugün insanca yaşam için bir zorunluluk olduğunu yeniden gösteriyor.


ASGARİ ÜCRET ZAMMI DERDİMİZE DERMAN OLUR MU?
Devletin Orta Vadeli Programını uygulayabilmesi için kullanacağı yollardan biri de halkın tüketimini azaltmak, ücretleri düşük tutmak. Aralık ayı asgari ücret görüşmeleri ile sürecek. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Türk-İş tarafından hesaplanan ve ekim ayı itibarıyla, mevcut 11 bin 402 liralık asgari ücretin 2 bin 282 lira fazlası olan “açlık sınırı”nın 13 bin 684 lira, “yoksulluk sınırı”nın 44 bin 573 lira olduğu koşullarda toplanacak. Dergimizin sayfalarında kadınların geçimini sağlamakta nasıl zorlandıklarını anlattıklarını göreceksiniz. Kara kış kapımıza dayanmışken doğal gaz açma, açmama korkularını, çocuğu aç kalmasın diye kendini nasıl aç bıraktıklarını, eve iki maaş girse bile nasıl geçinemediklerini, işsizlik kaygısının nasıl büyüdüğünü, patronlar tarafından iş yerinde nasıl bir sopa gibi kullanıldığını… Aldığı ücret vergi dilimine girdiği için kuşa dönen emekçiler açısından asgari ücretin nasıl belirleneceği önemli bir yerde duruyor.

AĞZIMIZDA SIKILACAK DİŞ KALMADI!

Sermaye temsilcilerinin, iktidarın işçi ve emekçilere yönelik “dişinizi sıkın, sabredin, fedakârlık yapın” söylemleri karşılık bulacak noktayı geçeli çok oldu. Ağzımızda sıkılacak diş, fedakarlık yapabilecek en ufak bir bolluk, “lüks” kalmadı. Tüm işçi ve emekçilerin asgari ücretin yoksulluk sınırının üzerinde olması talebini yükseltmesi, masaya oturan güya işçiyi temsil eden sendika yöneticisini de patronu da işçilerin talebini karşılayacak şekilde baskılamak gerekiyor. Asgari ücret 4 kişilik bir ailenin ihtiyaçları temel alınarak belirlensin, insanca yaşayacak düzeye, yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın. 2024’e devredecek yoksulluk, hoşnutsuzluk ve örgütlenme ihtiyacı düşünüldüğünde 2024’ün işçi emekçi kadınlar açısından mücadele etmenin kaçınılmaz bir yıl olacağını söyleyebiliriz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
2024’ün mottosu: Saldırılara karşı dayanışmayı ve...

Yeni bir yıla girerken 2023 yılında yaşadıklarımız, kaybettiklerimiz, mücadelemiz kazanımlarımız; ye...

2023’te kadınların mücadelesi dört bir yanı sardı

2023’ü geride bırakırken dünyada öne çıkan olayların ve umut veren direnişlerin bazılarını hatırlaya...

OVP'nin kadın yüzü: Güvencesiz çalışma, derinleşen...

Türkiye'nin önümüzdeki üç yıla dair ekonomik hedeflerinin yer aldığı Orta Vadeli Programın kadınlara...