Çöl Çiçeği: Somali’den İngiltere’ye göçmen bir kadın
Çöl Çiçeği filminden söz ediyorum. Waris Dirie’nin kendi hayat öyküsünü yazdığı aynı isimli kitaptan uyarlanmış 2009 yapımı bir film.

Film çölde küçük bir kızın görüntüleriyle açılıyor. Çölde ilgilendiği sürüde yeni doğan bir yavruyu mutlulukla kucağına alan ve karşıdan gelen kardeşlerine yavruyu sevinçle gösteren bir kız çocuğu görüyoruz. Göçebe yaşayan ailesini izliyoruz sonra. Zorlu hayat koşullarına karşın eğlenmeye, bir kuru ekmekten ibaret öğünle karın doyurmaya çalışan çocukları izliyoruz. Sonra film birden yıllar sonrasına Londra’daki genç Somalili bir kadını gösteriyor.

Çöl Çiçeği filminden söz ediyorum. Waris Dirie’nin kendi hayat öyküsünü yazdığı aynı isimli kitaptan uyarlanmış 2009 yapımı bir film. Çokça ipucuna ve filme dair bilgilere yer vermek durumunda olacağım filmi anlatırken ama aksi çok mümkün değil.

Çünkü Waris Dirie hâlâ Afrika’daki kadın sünnetine karşı mücadele eden bir kadın. İzlediğimiz de kendi hikayesi. Üç yaşında maruz kaldığı kadın sünnetini hayatını değiştiren gün olarak anlatan, döneminin ünlü modellerinden biri olmasına rağmen göçmen bir kadının çöllerden podyumlara uzanan “başarı” öyküsü üzerinden hayatını var etmek yerine kadın sünnetinin engellenmesi için hâlâ mücadelesini sürdüren bir kadının öyküsü.

Filmin de önce bu şekilde gideceğini hızlıca düşünebiliyor insan. Çölden bin bir zorlukla İngiltere’ye giden, tek başına kendini yeniden var eden ve çok başarılı olmuş bir kadın. Şansı da yaver gidip ünlü bir fotoğrafçı tarafından keşfedildiğinde başarının kapıları açılıyor. Ama öyle ilerlemiyor film.

Göçmen bir kadının yaşadıklarını izliyoruz bir yandan. Çok küçük yaşta yaşlı bir adamın dördüncü karısı olmak üzere para karşılığı evlendirildiğinde, bir gece annesinin göz yummasıyla çöldeki çadırdan kaçıyor Waris. Büyük zorluklarla çölü geçip başkente anneannesinin yanına gidiyor. Anneannesini ilk kez gördüğünü anlıyoruz sonra; annesi, babası ile ailesine rağmen evlendiği için. Babası onu gelip almasın diye Londra’ya eşi büyükelçi olan teyzesinin yanına temizlikçi olarak gönderiliyor.

Böylece elçilik binasında yıllarca hizmetçilik yapan, binadan bile çıkmayan Waris’i izliyoruz filmin geriye gidişlerinde. Somali’de iktidar değiştiğinde birden boşaltılan büyükelçilik binasından tek başına çıkan Waris’in bir göçmen kadın olarak yaşamını izliyoruz.

Genç bir kadının kız kardeşliği ile hayata tutunan, iş bulan, kalacak bir yere sahip olan Waris, göçmen bir kadın olarak itilip kakıldığı İngiltere’de, yaşamış olduğu kadın sünnetinin bir şiddet olduğunu da bu arkadaşı sayesinde anlıyor ve tüm kadınların başına gelmeyen bir şey olduğunu acı bir şekilde fark ediyor.

Çalışma izni için evlenmek zorunda kaldığı erkeğin, göçmen bürosu kontrollerini gerekçe göstererek onu kendisiyle aynı evde yaşamaya zorlayıp, şiddete maruz bırakması göçün nasıl bir şey olduğunu gösteriyor hepimize.

Kadın sünneti hâlâ Afrika’nın birçok yerinde uygulanan ciddi bir saldırı. Pek çok kız çocuğu bu nedenlerle hayatını kaybederken birçoğu hayatın ilerleyen dönemlerinde sağlık sorunları yaşamaya devam ediyor.

Waris hastaneye gidip bu nedenle ameliyat olmak zorunda kaldığında bunu açıkça görüyoruz. Hastanede Somalili çevirmenin çeviri yapmak yerine Waris’i İngiliz bir doktorun önünde olduğu için azarlaması, zorunlu olan ameliyatı olmaması konusunda tehditvari konuşmalar sergilemesi de önemli bir an. Afrika’nın kadın sünneti geleneği İngiltere’de yaşayan Somalili kadınlar için devam ediyor ve çevirmen Waris’i bununla yaşaması gerektiğine ikna etmeye çalışıyor.

WARİS’İN SEÇİMİ MÜCADELEDEN YANA

Waris’in annesi, anneannesi en azından engel olmayarak yeni bir hayat kurmasını sağlayan figürler olarak filmde yer alırken modellik yapmaya başladıktan sonra ajansın sahibi kadını da görüyoruz. Waris’i yaptığı büyük bir yatırım olarak görüp onun üzerinden kazanacağı paraları planlayan kadın, Waris’in modelliği bırakıp girdiği mücadeleyi de aşağılayıp Afrikalı olmasını küçümseyerek yaklaşıyor meseleye. Mücadeleyi herkes alkışlamıyor yani gerçek hayatta da olduğu gibi.

Milyonlarca kız çocuğunun yaşadığı bu şiddeti engellemek için mücadeleye devam eden Waris’i, filmin finalinde sokakta kalmış bir göçmen kadınken onunla kaldığı tek göz odayı paylaşan Marliyn’le görürüz.

Şansı yaver gittiği için sınıfları birer birer atlamış ve bambaşka bir hayat yaşama olanakları önüne serilmiş bir kadının bu hayatı değil, mücadeleyi seçmesini izliyoruz. Hem mücadeleyi hem de ona yol arkadaşlığı yapmış kız kardeşini seçiyor.

Hiçbirimizin azade olmadığı şiddete karşı ettiğimiz mücadele gibi tıpkı. Kız kardeşlerimize tutunarak yaşayan, kadın dayanışması ile ayakta duran kadınlar olarak nasıl da bildiğimiz bir dünyayı anlatıyor bir yandan diye düşündürdü film. Kız kardeşlerimiz kadın cinayetleri ile aramızdan alındıkça “Birbirimize emanetiz” diye kol kola girip dayanışmamızı haykırdığımız gibi.

Fotoğraf: Prime video

İlgili haberler
Taciz dediğin film değil, ama filmi de var...

Müvekkillerim hayır dediler efendim. Bu erkekler bilmelidirler ki hayır, hayır demektir. Tanıdık, ar...

GÜNÜN BİLGİSİ: Beden ve hazzı sakatlayan ‘kadın sü...

Çoğu ülkede değişik formlarda uygulanan kadın sünneti, genel olarak 4-8 yaş aralığında yapılıyor.

Kadın sünnetine karşı mücadele eden ilk siyahi mod...

Kendi de mağduru olduğu genital organ sakatlamasına karşı kampanya yürüten Katoucha Niane 30 Aralık...