18. yy ve 19. yy’ın başlarında Amerika’nın kapitalist çocukluk dönemlerindeyiz. Dokuma ve tekstil en temel üretim alanlarından. O dönemler sadece liflerden iplik yapma işi fabrika içerisinde yapılıyor. Patronlar aileleri köylerden kentlere göç ettirip. Fabrikalarda üretilen iplikler şirket evlerine dağıtılıyor ve dokuma işi evlerinden ve ailelerinden uzakta yaşayan işçiler tarafından bu evlerde yapılıyor. Amerikan kapitalizminin ve işçi sınıfı tarihinin literatüründe ilk defa “mill girls” diye bir terim beliriyor, yani “fabrika kızları”.
1820’de, Amerikan Sanayi Devrimi’nin baharında, Francis Cabot Lowell diye bir işadamı, Boston Manüfaktür adında bir şirket kuruyor ve yeni fabrikalar inşa ediyor. Ham pamuğun kıyafetlere aynı bina içerisinde dönüştürüldüğü fabrikalar. Patron Lowell öldükten sonra ortakları bir arazi satın alıp Marrimack Manüfaktür’ü kuruyorlar. Tamamen tekstil üretimine ayrılmış bu kasabaya Lowell adı veriliyor. Yirmi yıl içerisinde 10 ayrı şirketin bu kasabada inşa ettiği 32 adet tekstil fabrikasına çoğunluğunu 16-35 yaşları arasında kadınların oluşturduğu yaklaşık 8 bin işçi yerleştiriliyor. Kapitalist rekabetin dünya çapında giderek kızıştığı bu dönemde, Avrupa’dan birçok iktisatçı, hatta bazı yazarlar bile Amerikan Sanayi Devrimi’nin odak noktası haline gelen bu fabrika-kasabasını ziyaret ederek gözlem yapıyorlar.
DÖKÜLEN TER, SOLUNAN PAMUK
Bir işçinin ortalama 4 yıl çalıştığı bu fabrikalarda, genelde bir yıllık sözleşmeyle giren yeni işçiler daha çok ayak işlerini yapıyor ve günlük yevmiye alıyorlar. Daha deneyimli tezgah işçilere ise parça başı ücret ödeniyor. 10-15 yaş arasında başlayan her ortacı deneyimli bir işçiyle eşleştiriliyor ve ortalama 14 saatlik iş günü içerisinde işi öğreniyor. Her bir odadaki 80 kadın işçinin başına 2 tane erkek ustabaşı konuyor ve bu şekilde emek denetimi sağlanıyor. 10 yaşından 35 yaşına kadar 80 tane kadın, yazın cehennem sıcağında üretimi en yüksek seviyede tutmak için kilitlenen bu odalarda havada uçuşan pamuk ve iplik tozlarını çekiyorlar ciğerlerine. Elleriyle bir elbise üretirken, bir elbiselik iplik ve pamuk da ciğerlerinde birikiyor her gün.Her birinde 25 kadının kaldığı yüzlerce pansiyondan oluşan Lowell kasabasında gece ondan sonra sokağın yasak olduğu bu genç kadınlara her pazar kilise yoklaması çekiliyor. Hatta 1848’de basılan Lowell El Kitapçığı’nda kiliseye gelmeyen ve ‘ahlaki olarak uygunsuz bulunan’ kızların işten çıkarılacağı ya da işe alınmayacağı ilan ediliyor. Gözünüzde o kadar da insafsızca canlanmasın; bu kadınlara eğitim serbestisi tanınmıyor değil. Ama gelin görün ki, nedense bir ailedeki bütün kadınlar o ailedeki bir erkeğin eğitim masraflarını çıkarmak üzere çalışıyorlar.
‘RAHİBE OLMAYACAĞIM’
İlk başta bir fabrika-kasaba yaratmak için cazip kılınan ücretler 1830 ekonomik buhranıyla kırılmaya başlıyor. 1834 şubatında ilk yüzde 15’lik kesinti geliyor. Birçok genç kadın, o zamana kadar bankada biriktirdikleri üç beş kuruşa güvenip iş bırakıyor. Fakat sayıları çoğalmayınca yenik düşüp tekrar çalışmaya başlıyorlar. Patronlar, iş bırakan kadınları kadınlığın kurallarına uymamakla suçluyor, insanların gözünde itibarlarını bu şekilde zedelemeye çalışıyor. Buhranın ikinci dalgasının bir sonucu olarak, 1836 yılında işçi kadınlardan kaldıkları fabrika pansiyonlarında kendilerini denetleyenlerin kirasını ödemeleri isteniyor. İşte dananın kuyruğu burada kopuyor. İşçiler derhal “Fabrika Kızları Birliği”ni kuruyorlar. Kadınlara seçme ve seçilme özgürlüğünün henüz tanınmadığı bir ülkede, patronlara ve yasalara meydan okurcasına kurulan ilk – ve belki de tek- sadece kadınlardan oluşan bir sendika. Ve bu Birlik, Ekim 1836’da ilk büyük grevi patlatıyor. 1200 ila 1500 arasında fabrika işçisi genç kadın sokaklara dökülüyor ve neredeyse kasabayı işgal ediyor. Deneyimsizler ama ne yaşadıklarını herkesten daha çok biliyorlar. Politik sloganları ya da pankartları yok, kendilerine dayatılan yaşamı ve sömürüyü doğaçlama şarkılar söyleyip dans ederek protesto ediyorlar. Fabrika Kızları’nın sokaklarda yazdığı parodilerin patronların iliklerini titrettiğini dönemin gazete haberlerinden öğreniyoruz. Azimli ama deneyimsiz bu genç emekçi kadınların direnişi bir süre sonra bastırılıyor. Patronlar sadece sömürülmüş emeğe el koyanların sahip olabileceği bir aptallıkla bu fırtınayı geçti zannediyorlar, kısa bir süreliğine tedirgin de olsa bir nefes alıyorlar. Ta ki on binlerce işçi kadın 8 Mart 1857’de New York sokaklarını inletene dek.
“Rahibe olmayacağım” şarkısı:
Benim gibi genç bir kızı Eriyip solsun, ölsün diye /Yollamak bir fabrikaya /Ah! Yazık değil mi? /Ah! Köle olamam /Ben köle olamam /O kadar özgürlük düşkünüyüm ki /Ben köle olamam
Boston Transcript Gazetesi, 1834’teki ilk eylemlerde:
Sayıları kısa zaman içerisinde yaklaşık 800’e yükseldi. Bir aylaklar ve oğlanlar çetesinin gönül eğlencesine tören alayı oluşturuldu ve kasabaya kadar yürüdüler, ve eklediğimize üzgünüz ki hepsi de Yankee kızlarına mahsup değil… Liderlerden birinin bir kütüğün üzerine çıkıp, dinleyicileri üzerinde güçlü bir etki yaratan, kadın hakları ve ‘paralı aristokrasinin’ haksızlıkları üzerine ‘Mary Wollstonecraft’vari* ateşli bir konuşma yaptığı, ve ölümüne kendi mücadelelerine sahip çıkmaya karar verdikleri haberini aldık. * İngiliz kadın hakları savunucusu filozof ve yazar.
İlgili haberler
GÜNÜN BELLEĞİ: Artyuşina Kadın Komünü
Yüzyılların getirdiği alışkanlıklarla toplumsal yapıların değişimi o kadar kolay olmuyor. Sovyet Rus...
GÜNÜN BELLEĞİ: Kurtarılmaya değmeyen Elisabeth Kas...
24 Mayıs 1977’da yani 40 yıl önce Arjantin’de askeri cunta tarafından öldürülen Elisabeth Kasemann’ı...
GÜNÜN BELLEĞİ: Bursalı ipek işçisi kadınların grev...
Bursa, koza sayesinde bir işçi kenti olmuştu. Köylerde on binlerce aile kozalıkla geçinirken, şehird...
GÜNÜN BELLEĞİ: Danimarka Kadın İşçileri Sendikası
Hem kadınların sendikalarda örgütlenmelerinin hem de kadın erkek birlikte mücadele etmesinin gereğin...
GÜNÜN BELLEĞİ: Noel arifesinde Calumet katliamı
Michigan tarihinin en büyük toplu katliamının kısa tarihi: 1913 yılının madenciler daha iyi çalışma...
GÜNÜN BELLEĞİ: Grev yasaklarına mücadeleyle yanıt...
Evet, yasaklar çok ancak yasaklara karşı hakları için mücadele edenler de çok! İşte yasağa rağmen 15...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.