GÜNÜN PORTRESİ: Nellie Bly
Toplumdaki sıkıntılı her konunun üzerine gitmek gibi bir derdi olan Nellie’ye neden ‘bir deli gazeteci’ dedik?

“Hey sen! Gazeteci misin, gerçekler mi ,araştırmacı gazetecilik mi dedin? Alalım seni de şöyle…” denilen bir dönemdeyiz diye başlamayacağım. Çünkü o dönemden pek çıkmadık, saplandık kaldık. Ama gerçekleri aydınlatma uğraşı veren gazeteciler hep oldu, olacak.
İşte Nellie Bly da böyle bir gazeteci. Amerikalı kadın gazeteci, 57 yaşında zatüre nedeniyle hayatını kaybettiğinde, geride anılacak pek çok şey bıraktı. Hepsini en detaylarıyla buraya yazmak zor olur; biz yine de ille de araştırmacı, sorgulayıcı gazeteciliğinden, deliliğinden bahsedelim.

İSİM İSİM NELLİE BLY
Gerçek adı Elizabeth Jane Cochran olan Nellie’nin hikayesi boyunca ismi değişiyor, onunla ilgili ilginizi çekecek ilk şey bu olabilir. Çocukluk yıllarında Pink (pembe) diye çağırılan Elizabeth’in babası ölünce aile ekonomik sıkıntıya düşer. Evin geçimini annesi sağlamaya çalışır ve başka bir adamla yaptığı mutsuz evliliğini ancak Elizabeth’in yaptığı tanıklıkla sonlandırabilir. İşte bu Elizabeth’in gerçeğin arkasında ilk duruşudur. Bundan sonra da özellikle kadınlarla ilgili çarpıcı haberler peşinde koşar. Bu sırada –e harfini ekleyerek soy ismini Cochrane yapmıştır.
1885’te Pittsburgh Dispatch gazetesindeki bir köşe yazarının, kadınların evlilik ve annelikten başka bir şeyden anlamayacağını yazdığı ‘Kadınlar Neye Yarar?’ makalesine gelen bir mektup gazetecilik tarihinde çeşitli ilklere yol açtı. ‘Yetim Bir Kız’ imzasıyla gelen ve yazarı kadınlara karşı bu görüşünden dolayı topa tutan bu mektubu henüz 20 yaşındaki Elizabeth yazmıştı. Adı lazım değil o yazar tarihe gömülüp kaldı tabi ki, Elizabeth ise mektubuyla gazetenin editörünün dikkatini çekti ve gazetenin ilk kadın muhabiri olarak işe alındı.
İşe başladıktan sonra editörünün de önerisiyle Nellie Bly ismini kullanmaya başladı. Bundan sonra bu isimle tanınacak, bilinecekti.

KİRLİ ÇAMAŞIRLARI KİM DÖKER?
Nellie, haber yaparken, kişisel görüşlerini de ekleyerek ve bolca karakter detayı vererek kendince bir stil geliştirdi. Her ne kadar editörü daha “kadınca” konuları yazması için Nellie’yi işe almış olsa da yazdığı ilk makaleler özellikle yoksul emekçi kadınların yaşamlarını aktarıyordu. Öyle akıcı ve dikkat çekici bir dili vardı ki, okuyucuların okumaktan zevk aldığı bu makaleler, fabrika patronları ve yüksek kademeli memurları rahatsız etmeye başladı. Patronların uyarısı Nellie’ye ulaşmıştı: İlla kadınlarla ilgili bir şey yazmak istiyorsa moda ve toplum üzerine yazması söylendi. Nellie, Pittsburgh Dispatch’teki tam zamanlı işinden ayrılıp aynı gazetede serbest yazar olarak Meksika’daki deneyimlerini yazmaya başladı. Ancak eşitsizliği ve acımasızlığı eleştiren yazılar yazdığı için Meksika’da da fazla kalamadı.
Ülkesine geri dönen Nellie, New York’ta iş ararken kadınların ne zorluklarla işe girebildikleri ve çalıştıklarını bizzat deneyimledi. Bir gazeteciydi ve sadece kadın olduğu için iş bulmakta zorlanıyordu. Bu durumun haberini yapmak yine kendisine kalmıştı… “Ülkedeki tüm kötülüklerle mücadele etme, sahtekarlık ve hileleri açığa çıkarma” gibi bir kampanya yürüten New York World gazetesinin sahibi Joseph Pulitzer’in dikkatini çekmişti ve Nellie’yi işe aldı.


DELİ NUMARASI YAPMAYA NE GEREK VAR?
Nellie’nin New York World gazetesindeki ilk işi, “deli bir kadın” kılığında Blackwell Kadın Akıl Hastalıkları Hastane’sine girip içerideki koşulları gözlemlemek ve “Deliler Evinde 10 Gün” adlı yazı dizisiyle okuyuculara ulaştırmak oldu. Öyle sansasyonel şeyler yazmıştı ki bu sansasyonel dilin tuttuğunu gören Pulitzer’in kafasındaki ampuller birer birer yanmaya başlamıştı. Aynı dille çeşitli haberler çıkmaya başlamış ve hatta ilk çizgi roman kahramanı Yellow Kid’in (Sarı Çocuk) de doğmasına neden olmuştu. Toplumdaki sıkıntılı her konunun üzerine gitmek gibi bir derdi olan Nellie’nin haber dili ile Yellow Kid’in sarı şortuyla başlayan süreç, gazetecilikte şimdi çokça eleştirilen ‘Sarı Gazetecilik’ kavramını ortaya çıkartan tartışmaların da başlangıcı oldu.
Nellie, “Deliler Evinde 10 Gün”de bir bir anlattı, Blackwell’deki Kadın Akıl Hastalıkları Hastanesi’ndeki maceralarını. “Blakwell’deki deliler hastanesinde bir hafta geçirebilir miydim? Düşündüm ki, evet geçirebilirdim. Geçiririm, evet. Ve geçirdim de” diye başladığı yazısında, bilmediği o duvarın ardına geçebilmek için nasıl bir yol izlediğini, orada neler gördüğünü her bir ayrıntısıyla yazdı. Okuması kolay, şaşırması bol bir deliler evi macerası, elbette ki okuyucuları etkiledi…
Bu macerasında Nellie Brown ismini kullanan Nellie, işe ayna karşısına geçip “bir deli” gibi görünmeye çalışarak başladı. Saçlarını, bakışını, gülüşünü, sözlerini “delileştirmeye” çalıştı. Ancak, bu kadar hazırlığa rağmen Blackwell’da normal bir insan gibi davrandı. İşin garibi biri dışında tüm doktorların kararıyla “deli” diye hastaneye kapatıldı. On gün geçirdiği hastaneden, gazetenin avukatının da yardımıyla zorla ama başarıyla çıkmayı başardı. Hastanenin koşulları, hastane personellerinin hastalara davranışları, kendisi gibi hasta olmasa bile duvarların ardına kapatılan birçok kadının durumunu anlattığı yazı dizisi sadece okurların değil devlet görevlilerinin de ilgisini çekti ve bütçeden pay ayrılarak hastanede iyileştirmeler yapıldı.
Nellie’nin, emekçi kadınların yaşam koşullarını incelediği pek çok makale, kadın hakları savunucularıyla yaptığı pek çok röportaj oldu; ama kadınların oy hakkı meselesinde aktif bir savunucu olmadı nedense.

72 GÜNDE DEVR-İ ALEM!
Nellie’nin meşhur Jules Vernes’e kafa tutan dünya rekorundan bahsetmeden geçmeyelim.
Çok bilinmese de Jules Verne’nin 80 Günde Devr-i Alem kitabını bilim kurgu olmaktan çıkarıp gerçeğe dönüştürdü; hatta daha da az bir sürede 72 günde dünya turunu tamamladı.

FİLMİ DE ÇEKİLDİ
Bir de ilgilenenler için, Nellie Bly’ın bu macerasından yola çıkılarak bir bilgisayar oyunu yapıldı ve geçtiğimiz ay Amerika’da ‘10 Days in a Madhouse’ (Deliler Evinde 10 Gün) isimli bir sinema filmi vizyona girdi.

Bu yazı Ekmek ve Gül dergisi Aralık 2015 sayısında yayımlanmıştır.

İlgili haberler
GÜNÜN ÇAĞRISI: Kadınlar #BenDe etiketiyle yaşadıkl...

Kadınlar sosyal medyada bir kampanya başlattı. Yaşadıkları cinsel taciz ve saldırıları #BenDe #MeToo...

GÜNÜN ŞARKISI: Mountain Song

Gürcülerden eşsiz melodi ve muhteşem sesle etnik bir şarkı. Mountain Song (Dağların şarkısı) ile doğ...

GÜNÜN TASARIMI: Kadınlardan oluşan muhteşem tasarı...

Kadınların ilham olduğu, içimizi açacak tasarımlara şöyle bir bakalım mı?