GÜNÜN PORTRESİ: Hale Asaf; ressam kadın, bohem ve marjinal
Döneminin diğer sanatçılarında rastlanmayan yalınlık, şiirsellik, dram ve duygusallık ve gerçek dışı anlamlar yüklü bir iç dünyası olduğunu eserleriyle gösteren Hale Asaf’ı tanıyalım.

Hale Asaf; 1905 yılında İstanbul’da varlıklı bir ailede doğup, Paris’te 31 Mayıs 1938 de kesin olmamakla birlikte hastalığının getirdiği umutsuzlukla hayatının baharında yaşamını kendi eliyle sonlandırdığı söylenen, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinin ilk mezunlarından olan kadın ressamımızdır. Resme önceleri teyzesi Ressam Mihri Müşfik’in etkisi ile başlayan Hale Asaf; gerçek resim eğitimine 16 yaşında iken Berlin Akademisinde başladığı dönemde hem İstanbul’dan hem de Kadıköy’den ve mahalleden komşu çocuğu, Fikret Mualla’da aynı okulda aynı hocadan ders almaktaydı. Aralarındaki duygusal bağ yalnızca Mualla tarafında var oldu. Fikret Mualla, daha sonra “Hale beni hiç beğenmedi. Biraz havai bir tip idi’ aynı zamanda Hale’nin gözleri hep topal bacağıma takılırdı” diyerek cevapsız kalan aşkının ardından kendini aklarcasına konuşmuştur. Hale Asaf’ın ise o sırada nükseden hastalığı nedeni ile bir göğsü alındı. Daha sonra İstanbul’daki akademiyi bitirmesini takip eden süreçte 1926 yılında Maarif Vekaleti bursu ile yeniden Almanya’ya ve yine bir yıl sonra da Paris’e gidip orada yaşayan Türk ressamlarına katıldı. Paris’te RaoulDufy, Henri Matisse gibi ünlü ressamlarla çalıştı. Bu sırada orada bulunan Seramik Sanatçısı İsmail Hakkı Oygar ile evlendi. 1928’de diğer Türk ressamları ile birlikte yurda döndü ve Bursa Kız Öğretmen Okuluna resim öğretmeni olarak atandı ama Bursa’nın o dönemdeki kapalı yaşam koşullarına uyum sağlayamadı. Arkadaşı Ressam Mahmud Cuda ile görev değişikliği yaparak akademiden hocası olan Namık İsmail’in asistanı oldu. Diğer kadın sanatçılarımız ile birlikte, Türk resminin gelenekselliği dışına çıkarak, tuval resmin Türkiye’de yeni bir zemin oluşturmaya başladığı cumhuriyet döneminin ilk evrelerinde öncü bir rol oynamış ve “ressam kadın” imajı yolunda biraz da bohem yaşamı seçerek ve marjinal bir şekilde mücadele etmiştir.

FRİDA KAHLO GİBİ AYRICALIKLI BİR RESSAM

Frida Kahlo nasıl ki Meksika sanatı için çok ayrıcalıklı bir ressam ise; Hale Asaf da Türk resim sanatında o denli ayrıcalıklıdır. Prof. Dr. Burcu Pelvanoğlu’nun “Hale Asaf, Türk Resim Sanatında Bir Dönüm Noktası” isimli kitabında da belirttiği gibi gerçekten batı tarzı Türk resminde Osmanlı’dan- Cumhuriyet Dönemine ait Art Deco akımının en önemli kadın ressamlarından biridir. Her ne kadar ülkesinde katıldığı her sergide bu nedenle çok eleştirildi ise de Fransa’da yaşadığı son yedi yıl boyunca önemli diğer Art Deco sanatçılarla birçok sergiye katıldı.
Hale Asaf’ın öncelikle varlığı bilinen ama ölümünden bu yana kayıp olan ve 2017 yılında Paris’te bir koleksiyonerde ortaya çıkan otuz yedi resminden, son ameliyatı öncesinde çizmiş olduğu resmi “Çocuk ve Rüya” isimli, dingin bir deniz kenarı peyzajında, gökyüzündeki uçan kuşlar, yüksek bir yerde konumlanmış yataktaki kendisi olması muhtemel kız çocuğu, yatağın altındaki siyah kedi ile döneminin diğer sanatçılarında rastlanmayan yalınlık, şiirsellik, dram ve duygusallık ve gerçek dışı anlamlar yüklü bir iç dünyası olduğunu gösterir. Ressam olarak, kolektif bir bilinçten değil de kendi tekilliğinden beslenir. Sonuçta Hale Asaf; çağının estetiğini yakalayarak kendinden de çok şeyler katarak, kısa yaşamını otobiyografik-günlük tutar gibi resimleyip bizlere iç dünyasını açmıştır.

Gülseren Südor’un Evrensel Gazetesinde yayımlanan yazısından kısaltılarak alınmıştır.


İlgili haberler
Charles Dickens’ın gölgesinde kalmış bir kadın: Öt...

Catherine Dickens bir yazar, aktris ve çok iyi bir aşçıydı ama bütün meziyetleri evliliği yüzünden g...

La viva Frida!

“Ben bir devrimle birlikte doğdum. Gün ışığını görünceye dek isyanın coşkusuyla dolup, böyle bir ate...

GÜNÜN RESSAMI: Yüreğini ayağıyla yansıtan Ayşe Işı...

Elleri yerine ayaklarıyla resim çizen bir ressam Ayşe Işık. Hiçbir şey imkansız olmamış onun için. İ...