1 Mayıs’a giderken Bursa'da işçi kadınların sözü büyüyor
'Kolajlarımızda kimi zaman geçinemeyen kadınların sesi vardı, kimi zaman barınma hakkı için mücadele edenlerin…'

“Geçinemiyoruz, yoruluyoruz, dinlenemiyoruz, güvende değiliz ama susmuyoruz, yan yanayız!”

1 Mayıs yaklaşırken Bursa’da kadınlar Ekmek ve Gül’ün çağrısıyla bir kolaj atölyesinde buluştu. Söyleyemediklerimizi, içimizde biriktirdiklerimizi, kimi zaman adını bile koyamadığımız hislerimizi kâğıda dökmek için… Çünkü biliyoruz ki biz kadınlar her gün dert biriktiriyoruz. Geçim derdi bir yanda, güvencesizlik bir yanda, şiddet, baskı, yük… Ama aynı zamanda umut biriktiriyoruz, dayanışma biriktiriyoruz, sözü olanı dinlemeyi, birlikte çözüm aramayı öğreniyoruz.

Kolaj dediğimiz şey tam da burada devreye giriyor: Kesiyoruz, yapıştırıyoruz, yan yana getiriyoruz… Her bir parça kendi başına bir şey söylüyor ama yan yana geldiğinde ortak bir söz, ortak bir itiraz, ortak bir hayal kuruyor. Tıpkı bizler gibi… Hepimiz başka başka yerlerden, başka başka hikâyelerden geliyoruz ama bir araya gelince güçleniyoruz, tamamlanıyoruz.

“1 Mayıs sana ne söylüyor?”, “Bu düzende en çok neye itiraz ediyorsun?”, “Hangi hakkın altını çizmek istersin?” Atölyeye bu sorularla başladık. Kadınların dilinden dökülen kelimeler hiç şaşırtmadı bizi: Eşit ücret, güvenceli iş, barınma hakkı, şiddetsiz yaşam, çocuk bakım hakkı, dinlenme hakkı, özgürlük, barış… Her biri birimizin yaşadığı bir derdin, birimizin özleminin cümleye dökülmüş hali.

Kolajlarımızda kimi zaman geçinemeyen kadınların sesi vardı, kimi zaman barınma hakkı için mücadele edenlerin… Kimi zaman ise sadece bir renk, bir çiçek; ama o kadar çok şey anlatıyordu ki. Çünkü kadınların emeği sadece işyerinde değil, evde, okulda, sokakta, hayatın her yerinde. Ve o emek çoğu zaman görünmüyor, görünmez kılınıyor.


'EKMEK VE GÜL BİR DERGİ DEĞİL, KADINLARIN KÜRSÜSÜ'

Bu atölyenin sonunda bir kez daha anladım ki, bizim derdimiz anlatacak yer bulamamak değil, bazen konuşacak bir omuz, bir kulağa ihtiyaç duymak… Ekmek ve Gül bir dergi değil. Kadınların kürsüsü. Sözümüzü saklamadığımız, derdimizi birbirimize anlattığımız, itirazlarımızı büyüttüğümüz bir alan. Ama belki de en çok; yalnız olmadığımızı bildiğimiz, birbirimize omuz verdiğimiz, eksiltmeden tamamladığımız bir buluşma yeri.

Bir kolajda, kadınların gözlerinden oluşan bir duvar vardı. Her yerde gözler… “Orada özgür olabilecek miyiz?” sorusu tam da bu duvarın üstünde yankılanıyordu. Kadınların her adımda, her mekânda izlenmesi, denetlenmesi, gözetlenmesi… Bir bakışın bile baskıya dönüştüğü o alanlarda, kolajın ortasında duran o soru, hepimizin dilindeki ortak dertti.


Ortada güçlü bir kadın figürü, etrafında “genel grev, genel direniş”, “şiddete karşı” yazıları, bir yanda işçi kadınlar, bir yanda direnen kadınların sesi… Her bir parça, her bir görsel bir isyan, bir söz, bir hayal taşıyordu.

Bu kolajlar sadece bir üretim değil, biriken sözümüzün, itirazımızın, hayalimizin ifadesi oldu. Her bir parça, her bir görsel, her bir cümle hep aynı şeyi söyledi aslında: Bu hayat böyle akıp gitmeyecek. Bu düzen böyle devam etmeyecek.

Bizi izleyen gözlerin, üzerimize çöken o baskının altında değil, birbirimizin gözlerinin içine bakarak, yan yana durarak özgürleşeceğiz. Çünkü biliyoruz: Her söz, yan yana geldikçe direniş olur. Her söz, çoğaldıkça değiştirir.


Fotoğraflar: Ekmek ve Gül