Seçimler bitti, şimdi kadınları neler bekliyor?
Malatya’dan bir okurumuz seçim dönemine ilişkin gözlemlerini ve seçim sonrası için beklentilerini anlatıyor: ‘Bir kurtarıcı gelmeyecek. O kurtarıcı biz kendimiziz.’

İşsizliğin yoksulluğun derinleştiği özgürlüklerin ve adaletin rafa kaldırıldığı bir süreçte yine bir seçim gerçekleşti. Bu süreç aynı zamanda iktidarın temsilcilerinin sürekli esip gürlediği, tehditler savurduğu, kendisin karşısında yer alan herkesimin terörist ilan edildiği de bir süreç de oldu. Üreticilerin ve esnafın da dahil olduğu mafyacı, stokçu yeni düşmanlar terörist listesinde yerini aldı.

Seçimlerde çalışmalar yapan bir kadın olarak bu süreçlerde devlet ve iktidarın hem ekonomik hem de sosyal politikalarının toplumdaki karşılığını yakından inceleme şansına sahip oldum. Kapısını çaldığımız, çarşıda, pazarda, köylerde buluştuğumuz kadınlardan esnafa kadar herkesin ekonomik krizden dert yandığına tanık olduk. Deyim yerindeyse bir söylüyorsun bin ah işitiyorsun. Doğal olarak insanların talepleri sadece yereldeki taleplerle sınırlı kalmıyor. Elbette ülkenin içindeki bu durum en çok kadınları etkiliyor ve en çok da kadınlar feryat içindeler. Zamların üst üste geldiği, domates, biber, patlıcan soğanın çokça konuşulduğu bu dönem, kadınlar için ekmeğin küçülmesi, tencereyi kaynatamamak anlamına geliyor. Kadınlarla yerel yönetimlerle ilgili konuştuğumuzda poşetleri göstererek “Her şeye zam üstüne zam geldi, alışverişe gidiyoruz poşetler boş” veryansınlarıyla karşılaşıyoruz. Bir de yoksulluğu ve çaresizliği iliklerine kadar yaşayan kadınların öyküleriyle. Hani derler ya anlatsam roman olur, işte tam da öyle.

“İki somun ekmekle gün biter mi” diyen kadınla, yine kadın olan muhtar adayı aracığıyla tanıştık ve bu konu Ekmek ve Gül’de yayınlandı. Evliliğinden çocuklarına, yoksulluğa kadar bu kokuşmuş sistemin tüm acımasızlığından darbe almış bir yaşam.

“Bize kimse yardım etmiyor” diyor köyde yaşayan başka yoksul kadın, belediyelerin hiçbir hizmet yapmadığını anlatıyor; “Hani yol yapıyorlardı! Bir senedir uğraşıyoruz 100 metrelik yolu yapmadılar. Çamur içinde kalıyoruz ben bunu çekmek zorunda mıyım!” Yırtılmış kazağını bize göstererek “Ben bu kazakla ilçeye gidiyorsam açımdır” diyor. Ancak birçok kuruma gittiği halde hiçbir yardım alamadığını söylüyor. Belediyenin hizmetleri de orada yaşayanların durumuna, siyasi tercihlerine, inançlarına göre değişiyor. Yoksullara hizmette maalesef “yoksul” oluyorlar.

İşin en ilginç yanlarından biri de bizlerden çocukları için iş isteyen annelerin sayısı azımsanmayacak çok oluşuydu. Kendilerinin yaşamlarını iyi kötü sürdürebileceklerini ama çocuklarına gelecek göremediklerini ifade ediyorlar. Çocuğum üniversiteyi bitirdi. İki üniversite okudu ama iş yok evde oturuyor. Kadından kadına devrolan çocuk bakımı görevi öylesine sorun haline gelmiş ki artık kendileri bakıma muhtaç haldeyken torunlarına bakan yaşlı teyzeler var. Bu nedenle kreş, çalışan kadınların yerel yönetimlerinden talep ettiği en yakıcı talebiydi diyebiliriz.

Kadın ve çocuklara yönelik taciz, tecavüz, cinayetler her kesimden kadının tepki gösterdiği olduğu bir konu.

DERT KADINLARIN KARAR ERKEKLERİN
Dikkat çeken noktalardan biri de şuydu; kadınlar sıkıntılarını hemen anlatıyordu ama hangi partiye oy verecekleri konusunda pek fikir beyan etmiyorlardı. Bu konuda erkeklerin tercihi ön planda ve öyle de karar veriliyor gibi. İnsanlar genel anlamda siyasetçilere güvenmiyor, “seçildikten sonra yine bizi unuturlar, herkes kendi cebine bakıyor” anlayışı çok yaygın bir görüş. İktidara muhalif olan, bu gidişattan rahatsız olan kesim ise sorunların çözümünde kendilerinden bağımsız bir kurtarıcı arıyor, “İyi birileri gelsin ve bizi bu durumdan kurtarsın” beklentisi içindeler.

PEKİ ŞİMDİ NELER OLUYOR?
Her ne kadar hengamesi devam etse de seçimler bitti. Peki seçimlerin ardından işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, ezilen halklar için ne değişti? Seçimin hemen ertesinde art arda gelen zamlar, işsizlikteki artış, dövizin artması, işçilerin iş güvencesi olarak gördüğü kıdem tazminatının fona devredildiği, hakların gasp edildiği yasalar... Artık neredeyse rutine binen ekonomik krizin artan yükünden başka bizlere ne kalıyor? Elektrikten, doğalgazdan beslenmeden, hayatımızdan kısarak günleri tüketmekten başka ne kalıyor! Bu da yetmiyor iktidar seçimlerden aldığı yenilginin acısını halkları birbirine düşman eden kutuplaştırıcı siyasetini daha da sertleştiriyor. Her ağızlarını açtıklarında ölümden, yok etmekten söz ettikleri memlekette maalesef ölüm de halkın çocuklarına düşüyor.

“Çocuklar ölmesin” diyen Ayşe Öğretmen yine cezaevine gönderiliyor. Evlatları için sokağa çıkan kadınlar, anneler tartaklanıyor, yerlerde sürükleniyor, beyaz tülbentlerine savaş açılıyor. Kadınlar öldürülüyor, küçücük çocuklara tecavüz ediliyor... Ama hükümetin en büyük sorunu hâlâ beka sorunu olmaya devam ediyor. Artık bu kadar da olmaz ki dediğimiz hukuksuzluklar yaşanıyor. Linç girişiminde bulunanlar, kadınları, çocukları istismar edenler, öldürenler cezasızlıkla ödüllendiriliyor; hak arayanlar, barış isteyenler cezaevlerini dolduruyor.

KURTARICI BİZİZ
Biz kadınlar iyi biliyoruz ki; işçilere emekçilere halklara yönelik her türlü baskı, şiddet sömürü, saldırı ve savaş önce kadını vuruyor. Biz kadınlar şunu iyi bilmeliyiz ki; insanca, onurlu bir yaşam için; eşitlik, özgürlük için, barış için bir araya gelip örgütlenmekten ve mücadeleden etmekten başka yolumuz yok ve kadınların içinde olmadığı hiçbir mücadele başarıya ulaşamaz. Bir kurtarıcı gelip bizi kurtarmayacak, bunu görmemiz gerekiyor. O kurtarıcı biz kendimiziz.

Sudan’da diktatörlüğü karşı sokağa çıkan halka, kadın göstericinin söylediği şarkıda olduğu gibi “Mermi değil sessizlik öldürür.” Buna bir de umudu eklemek gerekiyor sanırım. Karanlık günlerin bitebileceği inancıyla hareket etmek her şeyi değiştirebilir. Seçimimiz; eşitlik, özgürlük, adalet, emeğimizin hakkı olsun. Seçimimiz örgütlenme, mücadele ve barış olsun.

İlgili haberler
Sandığı aşan taleplerimizle 1 Mayıs’a

Herkesin çözüm için ayrı ayrı fikri var, ancak talepler etrafında birlik olma fikri zayıf. Ama yan y...

Yerel seçim bitti, taleplerimizin takipçisiyiz

Siyasetten uzak durarak değil; halk olarak mahallelerde komisyonlar kurarak, bu komisyonlar aracılığ...

Krizin gölgesinde seçimler ve kadınların ‘seçimi’

Ekonomik kriz seçmenin tercihlerini etkiledi mi? Kadınlar ‘seçimlerini’ neye göre yaptı? ‘Reform Pak...