'Elimizi taşın altına koyduk, bırakmıyoruz kız kardeşimizin elini'
'Yeter ki aile düzeni korunsun, boşanmalar azalsın, aile birliği bozulmasın. Ama kadınlar ölebilir; kocası, babası, erkek kardeşi tarafından öldürülebilir. Batsın, böyle aile düzeni!'

Yine değiştirilen, değiştirilmeye çalışılan kazanılmış haklar, kadını koruyan yasalar; yine kadın cinayetleri... Yeni yeni suçlular, suç işlemeye cesaretlendirilenler ve yine mazlumla zalimin savaşı... Biz Tuzluçayır Kadınları Derneği olarak susmayacağız. Kadın cinayetleri son bulana dek, mücadeleye devam edeceğiz. Ediyoruz da...

Geçtiğimiz günlerde Ankara’nın Mamak ilçesinde Abidinpaşa’da henüz iki haftalık evli 24 yaşında bir kadın 5. kattaki balkonundan düştü. Durumu mu, ağır; en az ülkenin kadınlarının üzerlerindeki baskılar kadar ağır...

Bu genç kadın, Selvinaz balkondan düşüyor mu, atılıyor mu ya da intihara mı sürükleniyor; muamma... Ama bildiğimiz, muamma olmayan şeyler de var. Selvinaz düştükten 2 saat sonra hastaneye götürülüyor. Bilinçsiz bir şekilde, sağlık ekiplerini çağırmadan kalp masajı yapılıyor. Eşi Y., kucağına alıyor, yerinden oynatması, taşıması yetmezmiş gibi saatler sonra hastaneye götürüyor. Oysa ki tek yapması gereken 112’yi arayıp yardım istemek ve eşinin yanında olmak... Kendisi günlerdir hastaneye uğramıyor, ziyarete bile gelmiyor. Polis, ifadesini alıp serbest bırakıyor. İntihar deniliyor, bulgular onu gösteriyormuş(!)

'BİRAZ DÜŞÜNEN İNTİHAR OLMADIĞINI ANLIYOR'

Varsayalım ki, intihar! Kim durup dururken hayatının baharında canına kıymaya kalkar? İntihara sürükleyenin suçu yok mu? Cinayete azmettirmek demek değil midir bu? Kadın öyle işkencelere maruz kalıyor ki; aile yakınlarının anlatımıyla son çare belki de hayatına son vermeyi seçiyor. Bu da bir olasılık tabii... Lakin ortada çelişkili açıklamalar varken, azıcık düşünen kimse intihar olabileceğini aklına getirmiyor. Ailesi, “Selvinaz intihar etmedi!” diyor. Her birinin içi yanıyor. Selvinaz, şu an yoğun bakımda.

Selvinaz, eşi Y. tarafından sistematik bir şekilde şiddete uğruyor. Nişan, isteme törenlerinde dahi kollarındaki morlukları örtmek için kapatıcı kullanıp, giyinip süsleniyor ve kutlama yapılıyor. Y. ilk zamanlardan itibaren şiddet uyguluyor. Madde kullanıyor... Sürekli bir çatışma ve kavga hali... Hep düzelir umudu... Kaç kez polis ihbar alıp gelmiş fakat şikayetçi olan olmadığı için tutanak tutulmamış. Balayında bile şiddete maruz kalmış. Şikayet edecek cesareti bulamamış kendine. Ya da düşünememiş, sevdiceğinin kendisine gerçekten kıyabileceğini.

Balkondan itildi mi, düştü mü bilmiyoruz ama Y.'nin ilk günden beri Selvinaz’a yavaş yavaş nasıl kıydığını dinliyoruz en yakınlarından. Nasıl ruhunun da bedenindeki morluklar gibi çürümeye yüz tuttuğunu anlıyoruz gördüğü şiddetten. Şu an yoğun bakımda can çekişiyor kız kardeşimiz Selvinaz. Bugün o yoğun bakımda; yarın sen, ben yoğun bakımda ya da toprağın altında olmak istemiyorsak ses çıkarın kız kardeşlerim. Biliyorum ki bu zulme karşı duranların insan kalbi var. Kadını, erkeği değil!

Her gün bir mahallede, bir kentte, bir köşe başında daha bilmediğimiz nice kadın cinayetleri işleniyor. Öncesinde de dört duvar arasında ne şiddetle mücadele ediyor kadınlar. Birinin çıkaramadığı ses olmak zorundayız. Şiddeti uygulayan kadar ona göz yuman, seyirci kalan da suçludur. İhbar etmekten korkmayın kız kardeşlerim. Onlar, korktukları için şiddete başvuruyorlar. Bizler yan yana geldikçe, suçlulara karşı duvar ördükçe şiddet son bulacaktır elbet. Yeter ki susmayalım.

'ŞİDDETİ BARINDIRAN AİLE, AİLE DEĞİLDİR'

Peki toplumun, kadınların, derneklerin sürdürdüğü mücadelenin yanında durması gereken kurumlar, yetkililer gerekeni yapıyor mu? "Aileyi koruyorum" diyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kadını, çocuğu öteleyip nasıl da erkeklere siper olabiliyor. Yeter ki aile "düzeni" korunsun, boşanmalar azalsın, aile birliği bozulmasın. Ama kadınlar ölebilir; kocası, babası, erkek kardeşi tarafından öldürülebilir. Batsın, böyle aile düzeni! Gerçek aile, sevgi ve saygı temelleri üzerine kuruludur. Şiddeti içinde barındıran hatta kanıksanan bir aile, aile değil; kara deliktir. Her an birinin canına mal olacak güvensiz bir ortam, korunmaz ancak bertaraf edilir. Aile Bakanlığı, haklının yanında yer alsın ve kadını, çocuğu korusun. Bu istek bir lütuf değil; bakanlığın asıl varoluş görevini hatırlatmadır. Öte yandan medyanın şiddeti aklayan yayınlar yapmaları, sürekli şiddetin altında haklı bir sebep aramaları, toplumu git gide çürütmektedir. Şiddette haklı yan aranmaz, nedeni sorgulanmaz, müzakere edilmez; ancak şiddetle mücadele edilir. Aile şiddetten arındırılırsa, toplum da arındırılır.

İşte bu nedenle şiddeti yok etmenin en etkili yolu, kadını korumaktan geçer. Yasaları budamadan, hakkaniyetle uygulamaktan geçer. Caydırıcı cezalardan geçer. Biz kadınlar, elimizi taşın altına koyduk, bırakmıyoruz kız kardeşlerimizin elini. Y. 2 haftalık eşini bu hale getirip arkasını dönüp çekip gidemez. İnsan hayatı bu, kadar ucuz olmamalı! Susma kız kardeşim, sustukça sıra sana gelecek!

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Şüpheli şekilde balkondan düşen Selvinaz'ın tedavi...

Ankara’da şüpheli şekilde balkondan düşen Selvinaz’ın tedavisi sürüyor. Selvinaz Y’nin annesi, kızın...

Mart boyunca 31 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti!

Zonguldak'ta 5. kattaki evinin camlarını silerken düştüğü öne sürülen Ayşe Y. adlı kadın hayatını ka...

İstanbul'da şüpheli kadın ölümü: Kübra Nur Avcı 11...

Son yıllarda şüpheli kadın ölümleri artıyor. İstanbul'da bir stajyer avukat kadın, çalıştığı yerin 1...