Biz eğitimciler eşitsizlik uçurumunun bire bir tanığı olduk
Eğitim emekçisi Duygu Erdoğan 1 yıl boyunca pandeminin öğretmen ve öğrencilere bilançosunu özetledi: ‘Uzaktan eğitimle uçurumun ne kadar derin olduğu gözler önüne serildi.’

Dünya ölçeğinde hızla yayılım gösteren koronavirüs salgınının ülkemiz içinde de yaygınlaşması biz eğitim emekçilerini yüz yüze eğitimden, uzaktan eğitime geçiş yapmasını zorunlu kıldı. Bir yıla yakın bir süreçte devam eden uzaktan eğitim, öğrencilerimizi, velilerimizi ve biz eğitim emekçilerini etkileyen birçok sorunla baş başa bıraktı. Bulunduğum bölgede de öğrencilerimin birçoğunun ekonomik durumlarının düşük olmasından dolayı, bilgisayar, tablet ya da internet alt yapısının olmamasından kaynaklı uzaktan eğitim süreci içerisinde var olmaları engellendi. Derslerime genelde sınıf mevcudunun 3/1 oranında katılımı sağlandı. Öğrencilerimin çoğu uzaktan eğitime uygun araç gereç eksikliğinden ya da teknik sebeplerle derse giremedi. Giremeyen öğrencilerimin bazılarını da okulumun yanındaki yolda arabalara su satarken görüyorum. Çelişkilerle dolu yaşamın bir gerçekliği bu. Bana ulaştıklarında “Öğretmenim bizim durumumuz yok, bilgisayarım, tabletim yok, annemin telefonunda da internet yeterli değil” diyenler, “internet alt yapımız yok” ya da birden çok kardeşi uzaktan eğitime katıldığı için bazen derslere katılamayacağını ifade edenler, “beni tablet sırasına koyar mısınız, derslere katılamıyorum bu yüzden” diye serzenişte bulunanlar… Elimiz kolumuz bağlı öğrencilerimize derman olamamak bizleri daha çok kaygılandırdı hep bu süreçte.

UÇURUMUN EN DERİN HALİNİ GÖRDÜK

Bu süreç apaçık ortaya koydu ki zaten fırsatların eşit olmadığı bir eğitim sorunuyla karşı karşıyayken, uzaktan eğitimle uçurumun ne kadar derin olduğu gözler önüne serildi. Eğitimciler olarak okullara gittiğimizde bizler içinde durumumuzun ne kadar vahim olduğunu görüyoruz. Temizlik ve hijyene gerekli önemin verilmediği, sadece dezenfektanla bunun sağlandığını gördük. Haberlerde izlediğimiz özel okulların temizliği ve hijyeniyle bizim ki gibi devlet okulları arasında dağlar kadar fark olduğu ortada. Eşitsizlik burada da bize yüzünü gösterdi. Okullara gittiğimizde öğretmenler odasının kalabalıklığı, seminerlerin ve kurul toplantılarının 50-60 kişiyle kapalı alanlarda yapılması, durumu bizler için daha vahim hale getirdi. Okul idarelerinin de önceki süreçten daha fazla olarak alınan kararları biz eğitim emekçilerin görüşlerini almadan üsten dayatmayla uygulaması, zaten bir yandan salgının tedirginliği bir yandan da bu şekilde bizleri görmezden gelinerek alınan kararların uygulanması ve angarya iş yükünün artması bizleri oldukça yıprattı. Mesela hafta içinde cuma günü herkesin ders yükünün boşaltılarak cumartesi gününe derslerin konulmasına çoğu eğitimcinin karşı çıkmasına rağmen maalesef bu şekilde uygulanmaya devam edildi. Üstelik o günlerde zümre öğretmenlerin okula gelmesi istenerek aynı anda çok fazla eğitimcinin yan yana bulunmasına istendi bu da virüse davetiye çıkarmak demekti. Biz eğitimcileri kukla misali nereye çekerlerse oraya sürüklenmekteyiz. Ancak yaşanan bu kadar sorun içerisinde, yan yana gelmekten -sadece Eğitim Senli öğretmenler olarak değil- bu süreçten muzdarip olan birçok eğitim emekçisiyle bir araya gelmenin köprüleri de atılmış oldu.

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Esenyalı halk pazarında kadınlarla uzaktan eğitim...

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği üyeleri halk pazarında uzaktan eğitimin yarattığı sorunlarla ilgili...

Uzaktan eğitimde mahalle dayanışması: Komşular int...

İzmir’in Bornova ilçesi Naldöken Mahallesi’nde dayanışarak internet ve bilgisayarlarını paylaşan mah...

Salgında kadın eğitim emekçisi olmak…

Eğitim emekçisi Dilek Mercan ‘26 yıllık meslek hayatımda hiç bu kadar sıkıntılı yorucu bir dönem yaş...