Ülker Abla çaresizliğin, güvensizliğin, hayatta kalmanın romanı. İçinde, konuştukça içimizde bambaşka noktalara değen, bazı yaraları kanatan konular var. Yeldeğirmeni Ekmek ve Gül ekibi olarak okuduğumuz, Seray Şahiner’den Ülker Abla, tek bir konuyu ele alıyor gibi görünse de birçok konunun ustalıkla işlendiği bir eser.
Ülker Abla’nın hikayesini okuyup üzerine konuşurken hem güldük hem burkulduk. Başına gelen her musibetten bir nükte çıkarmayı başaran bir kadın Ülker Abla. Yıllardır gördüğü koca şiddetinden, oğlunun askere gitmesiyle kaçan ancak sığınacak bir yer bulamayınca hastaneyi evi yapan Ülker Abla; yaşamaktan değil, diri olmaktan bahsediyor sık sık. Yaşamak ile diri olmanın arasındaki farkı düşündürüyor bize.
Zeki, çalışkan, kimseye minnet etmeyen, kimseye acımayan ve kendisine de acınmasını istemeyen, bir miktar deli ama dik duruşundan asla ödün vermeyen bir kadın Ülker Abla. Kocası tarafından bulunmaktan çok korkan, askerdeki oğlunun iyiliğini isteyen, onun kendi yüzünden elini kana bulamasından endişelenen, dostluğa aç, sevmeye hazır, yaralı ve ürkek bir kadın aynı zamanda.
Roman boyunca Ülker Abla’da hissettiğimiz üç temel korku var: Diri kalmamak, kimliğinin kayıt altına alınması ve tecavüze uğramak. Romanda koca ortaya çıkmıyor ama Ülker Abla için hep bir tehdit unsuru. Bugün, kadınlar olarak büyük tehlikelerle karşılaşmasak bile o tehlikeyi hesaba katma hali aslında sorunun kendisi. Taksiye bindiğimizde plakasını arkadaşımıza gönderiyoruz, eve yemek sipariş ettiğimizde evde biri daha varmış gibi yapıyoruz. Sürekli tetikte olma hali. Bu hali en iyi kadınlar bilir.
Eser; sığınma evleri, kayıt dışı çalıştırılan işçiler, cinsiyet rolleri gibi birçok konuya değiniyor. Barınma, sağlık, eğitim hizmetlerini sağlamak gibi sorumlulukları dururken hak aradığımızda karşımıza dikilen devletin romandaki rolü de manidar. Ülker Abla kocasından şiddet görüp polise, savcıya gittiğinde onun güvenlik, barınma gibi en temel ihtiyaçlarına cevap vermeyen devleti, son sahnede sokakta kimliğini sorgulayan polisle görüyoruz.
Kitap namus kavramına, küfürlerle ve diyaloglardaki don vurgusuyla yaklaşıyor. “Bu âlemde donun yoksa yaşatmazlar” diyor. Kadın olarak dünyaya geldiysen cehenneme ne gerek, dünya zaten kadınlar için cehennem.
Şimdilik diri olan kadınların hikayesi ile çevrili dört bir yanımız. Ülker Abla için, kendisi gibi başka bir kadın, Çiğdem onun en büyük umudu oluyor. Umuyorum bizlerin de birbirimizin umudu olduğumuz daha güçlü birlikteliklere…
Fotoğraf: Kitap kapağı
İlgili haberler
‘Daha önce başarmıştım, tekrar başarırım’
‘Yıllardır verdiğim yaşam mücadelesinin küçük bir kısmını Ekmek ve Gül dergisinde paylaşmak istiyoru...
Ülker abla nasıl kurtulur?
Eserlerinde hayatın içinden kadın karakterlerin hikayelerini esprili, akıcı bir dille anlatan Seray...
Cehennemi anlatmak için 5 dakika
‘Evlatları ile tehdit edilen, dayak yiyen kadınlar mahkemede kendini ifade etme fırsatı bulacak sanı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.