Öğrencilerin, gençlerin, kadınların, işçilerin intihar girişimlerinde artış yaşanıyor. Geçtiğimiz haftalarda Sakarya Üniversitesinde bir öğrenci, Eskişehir'de bir hafta da iki üniversite öğrencisi, daha sonra hemen peşinden Çanakkale'de bir üniversite öğrencisi, hemen ardından ise Bartın'da bir üniversite öğrencisi intihar etti. Geçtiğimiz gün ise Hacettepe Üniversitesinden bir sıra arkadaşımızın yaşamına son verdiğini öğrendik. Üniversite öğrencisi gençlerin yaşam koşulları, hayata dair memnuniyetleri de ülkedeki ağırlaşan koşullarla kötüleşiyor. Farklı şehirlerden üniversite okumaya giden öğrenciler, 1250 lira olan KYK kredisi ile geçinmeye çalışıyor. Asgari ücretle çalışan bir emekçinin bu günlerde üniversite öğrencisini geçelim, lise öğrencisini bile okutması çok zor. Öğrencilerin okurken barınmak için kaldıkları koşullar ise insanlıktan uzak. Bunu geçtiğimiz haftalarda ihmaller sonucu yurt asansöründe sıkışarak ölen Zeren Ertaş’ın ardından yurtların Pandora kutusu açılınca gördük. Görüştüğümüz öğrenciler bugünlerinden ve yarınlarından dolayı oldukça stresli ve gelecekten bir beklentileri olmadığını söylüyorlar. Üniversiteli genç kadınlar ile nasıl koşullarda okuduklarını konuştuk.
‘OKULUMUZDA İNTİHAR GİRİŞİMİ’
Sakarya Üniversitesi İşletme Bölümü 4. sınıf öğrencisi bir genç geçenlerde okullarında bir intihar girişimi yaşandığını, sadece yerel gazetelerde haber olduğunu belirtiyor. "Bunu duyan insan bile psikolojik çöküntüye uğruyor. Ki bu olayı gören arkadaşlarım var. Sahada bulunan tellere kendini asmış. Akıl almaz bir olay. Sebebini kimse bilmiyor. İntihar eden kişi Suriyeli asıllı olduğu için belki bir dışlanma sorunu da olabilir" diyerek intihar girişimlerinin arttığını düşündüğünü söylüyor.
KYK yurdunda kaldığını, verilen yemeklerin lezzetsiz olması dışında, kıl, kurt, böcek vb. gibi şeylerin yemekten çıktığını söyleyen genç şöyle ekliyor: “Devlet yurdu diyorlar ama böyle bir yerde bu yemeklerle beslenmemizi istiyorlar. Üniversite öğrencileriyiz. İnternete ihtiyacımız oluyor. İnternet paketlerinin fiyatlarını biliyorsunuz zaten, KYK yurdunda internet var diyorlar ama bağlanmak bile ayrı bir olay. Online bir sınav olsa sınava bile giremiyorum. Yurtta herhangi bir problemi idareye söylediğinde yardımcı olanı zor görürsün. Çalışma odası, etüt odaları, spor salonu diye sundukları yerde hijyen asla yok. Aletler zaten kırık dökük, kısacası genel olarak hiçbir şey yapılmıyor. Bu yurt kötü ama KYK yurdu çıkmayan arkadaşlarım da var. Çıkmasaydı okula nasıl giderdim bilmiyorum. Ailemden sadece yol parasını alıyorum. Kendim hem okuyup hem çalıştığım için birikim yaptım. Onları harcıyorum şu an. Ama hiç arkadaşlarımla eğlence için dışarı çıkıp çıkmadığımı sorarsan çıkmıyorum. Fiyatlar zaten ortada."
‘BUGÜNÜ DÜŞÜNMEKTEN YARINI NASIL DÜŞÜNEYİM?’
İkinci dönem staj yapmak için staj yeri bulup oradan iş olarak devam etme çabasında olduğunu, yoksa iş bulmasının imkansız olduğunu söyleyen genç, "Staj niyetiyle bile olsa 95 ayrı yere başvurdum, dönen 1 yer bile olmadı. Bugünü nasıl atlatacağımızı düşünüyorum. Geleceğimi nasıl düşüneyim?" diye tepkisini dile getirdi.
KARDEŞİM DE HEP ‘ASANSÖR BOZUK’ DİYOR
Düzce Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü 4. sınıf olan genç kadın 5 yıl KYK yurdunda yaşadığını daha önce KYK yurtları fiyatlarının bu kadar fazla olmadığını, yemeklerin ise çok kötü olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Yemeklerin içinden saç çıkıyordu. Bozuk marullar vardı. Ne doyuyorduk ne de dışarıdan söyleyebiliyorduk. Asansörümüz sürekli bozuluyordu. Tıpkı Aydın'da KYK'da olduğu gibi, o yüzden sürekli servis dışı bırakılıyordu. Nevresimleri istediğimiz zaman değiştiremiyorduk bu da ayrı bir sorun. Kardeşim de KYK yurdunda kalıyor. Hep 'asansör bozuk' diyor. Direkt kardeşim aklıma geldi. Benim de kız kardeşim ölebilirdi."
Gelecek kaygıları olduğunu söyleyen genç kadın, arkadaşlarıyla birbirlerine destek olmaya çalıştıklarını fakat intihar edenleri duydukça etkilendiklerini söyledi. Genç kadın, "Bizim yurtta da bir kız bileklerini kesti. Hemen ambulans geldi ve kızı bir daha görmedik. Hiçbir şey demediler. Seçimden sonra bunların artmasının sebebi her şeyde gençlerin kısıtlanması. Biz onlardan kurtulmaya çalışırken yine onlar kazandı. '5 yıl sonra yine onlar kazanacak, kurtuluş yok' diyerek intihar ediyorlar. Seçime herkes çok umut bağlamıştı. Bizim ülkemizden başka ülkelere o kadar çok para gönderebiliyorlarsa o parayla bütün KYK yurtlarındaki asansörler yapılabilir madem bizde bu kadar para var. Umutların tükenmesi çok normal. KYK asansöründe ölen kızın haberini okuduktan sonra arkadaşlarla 'biz ne yapacağız?' diye konuşmaya başladık" diyor.
‘İŞ BULSAM KİRAYI NASIL ÖDEYECEĞİM?’
Temel sorunun ekonomik sıkıntılar olduğunu belirten genç kadın, “Okuyor olmama rağmen işe girdim. Çalışmak zorundayım. Çalışmazsam okuyamam. Barınmam lazım, yemek yemem lazım. Benim arkadaşım da endüstri mühendisi, 1 yıl iş aradı ama bulamayınca fabrikada işçi olarak çalışıyor. Ben normalde Trabzon'da yaşıyorum ama burada iş bulamam. İstanbul’da iş bulsam kira, faturalar derken çok zorlanacağım. Ne yapacağımı bilmiyorum" diyerek gelecek kaygısı olmayan kimsenin olmadığını ifade ediyor.
‘BU DÜĞÜMÜ TEK ÇÖZEMEYİZ’
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Gazetecilik Bölümü 4. sınıf öğrencisi genç kadın ise üniversiteli olmanın bu ülkede tahmin edilenden daha zor olduğunu, sürekli önlerine bir sınav sistemi konulduğunu, öğrencinin psikolojisi, ekonomik sıkıntılarını düşünülmeden hareket edildiğini ve öğrencilerin bir maraton koşusuna itildiklerini söylüyor.
"Kimilerinin bizden daha ileride olduğu, alım güçlerinin de fazla olmasıyla beraber bizden daha iyi eğitim alabildikleri, bizden daha önde olabildikleri, istedikleri üniversiteye bizimle eşit şartlarda girmeyecekleri düşüncesi var. Diğer taraftan da okuduğumuz bölüme ayak uydurmaya, barınma sorunumuzu çözmeye, yeme ve içmeye eğitim ödeneklerimizden kalan parayı yetiştirmeye çalışıyoruz” derken sistemin öğrencileri yaşayan birer varlık olarak görmediğini ve bu düğümü tek başına değil hep birlikte el ele vererek çözebileceklerini belirtiyor.
‘HEP BİRLİKTE YAN YANA GELEREK ÇÖZÜM OLACAĞIZ’
“Bu sıkışmışlıklardan kurtulmanın iki çözümü var aslında, ama temelde bunu bire indirebileceğimizi düşünüyorum. Çünkü birinci seçenek, bu ülkeden uzaklaşmak, yurt dışına çıkmak, kendimizi toplumun içinden soyutlamakla beraber geliyor. Yine de bir şeyi olduğu halde bıraktığımızda, onun dışında kalan biz oluyoruz. İkinci seçenek ise aynı sıkışmışlığı paylaşan insanların bir araya gelmesinden ibaret oluyor, bu sefer olayın ana bölgesinde kalmaya devam ediyoruz, etkilenmeye de devam ediyoruz ama bu sefer değişen kısım şu oluyor: Tek bir kişi olarak değil, hep birlikte çözümün kendisi olmaya başlıyoruz. Bunun en büyük örneği öğrenci toplulukları olabilir, ancak yan yana gelişleri neresinden bakarsak bakalım kısıtlanmış durumda, çünkü yan yana gelirsek üretmeye fırsatımız olacak, sistem bunu istemiyor. Öğrenci temsilciliklerini, öğrenci topluluklarını pasiften aktif konumuna getirmek bizlere düşüyor. Yer yer pasifler ama bunları aktif yaptığımızda yaşadığımız her sorunu kendimiz çözmeye çalışmak durumunda kalmayacağız, yan yana geleceğiz ve böylelikle bize göre çok büyük görünen sorunları, sayımız arttıkça daha kolay çözümleyebilir bir hale geleceğiz” diye konuşuyor.
‘EVİM OLMASINA RAĞMEN HAFTA SONLARI ÇALIŞIYORUM’
Fenerbahçe Üniversitesi Tıbbı Laboratuvar Teknikeri Bölümü 1. sınıf öğrencisi bir genç kadın, öğrencileri kimsenin anlamadığını söylüyor. "Üniversitede ayakların üzerinde durmak çok zor. Gelecek kaygısından daha çok günlük ekonomik sıkıntılar yüzünden sorun oluyor. Dersler çok zor. Bizzat yaşayarak gördüm. Şehir dışı daha zor. Benim evim burada olmasına rağmen hafta sonu çalışmak zorunda kalıyorum. Aydın'da KYK yurdundaki olay bile içimizi acıttı. Bozuk asansör ve ihmaller yüzünden biri öldü. Ve hâlâ kızları suçluyorlar. Bu kadar ileri nasıl gidebiliyorlar anlamıyorum" diye ekliyor.
Bir kuzeninin hukuk fakültesini bitirdiğini fakat iş bulamadığını söyleyen genç kadın, "Kuzenim çok fazla çabaladı, emek verdi ama artık 'benden bir şey olmaz' diyor. 'Boşuna mı okudum' diyor. Kuzenim hukuk fakültesini bitirmesine rağmen sadece yol ve yemek parası veriyorlar. Maaş vermiyorlar. Mecbur girdi o da. Ben de okuyorum ama iş bulma konusunda ümidim yok. Günlük 4 saatlik yol çekiyorum. Ve bu beni çok yoruyor" diyerek isyanını ifade ediyor.
Kocaeli Üniversitesi Kimya Teknolojisi Bölümü 1. sınıf öğrencisi genç kadın ise kaldığı KYK yurduna sürekli ambulans geldiğini söylüyor.
YALNIZLAŞMAYACAĞIZ
İşte bu tabloda tüm bu söylemler bize gösteriyor ki, kapitalist politikalar; kadınları, gençleri, işçiyi geleceksizlik ve çaresizlik girdabına hapsetmeye çalışıyor. İktidarlar örgütlülüğü suç ilan edip, sorunlarımızı tek tek sesimizi çıkarmadan çözmemizi bekliyor. Ekonomik koşulların bize dayattığı savaşın içerisinde yalnızlaştırılarak yaşamaya çalışıyoruz. Fakat bir şeyi atlıyorlar, örgütlü mücadelemiz bizi yaşatacak.
Fotoğraf: Evrensel
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.