Türkiye’de kadınların Ohal’i bu raporda: Durum kötü!
Temel haklar tehdit altında, meclis iyice erkek mekanı haline geldi, o meclisten çıkan yasalardan kadınlara hiç hayır gelmedi, şiddet arttı, istismarı önlemek yerine istismarcılarla işbirliği yapıldı!

HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Eşitlik ve Ayrımcılığa Karşı Komisyona Türkiye’de Kadın Hakları İhlallerine ilişkin bir rapor sundu. Rapor; OHAL döneminin bilançosunu, sokağa çıkma yasakları süresince kadınların yaşadığı hak ihlallerini, belediyelere atanan kayyumların özellikle kadın çalışmaları yapan kurumları nasıl hedef haline getirip, çalışamaz durumda bıraktığını, kadın vekillerin tutuklanmasının meclisteki kadın temsiliyetini nasıl etkilediğini ve son 5 senedir mecliste kurulan komisyonlarla, yapılan yasalarla, hükümetin ısrar ettiği ama kadınların engellediği yasa önerileriyle kadınların en temel haklarının nasıl hedef tahtasına konduğunu ortaya koyuyor. İşte Filiz Kerestecioğlu’nun sunduğu rapordan notlar:

OHAL’İN KADINLARA ETKİSİ:
EN TEMEL HAKLAR TEHDİT ALTINDA!
Rapor “Türkiye’de kadınlara yönelik eşitsizlik ve ayrımcılık son yıllarda daha da derinleşti. Bugün, kadın hakları alanında kazanılmış haklar ciddi bir tehdit altında” diyor. Özellikle OHAL ile birlikte kadınların yaşamının olumsuz bir biçimde etkilendiğini şu verilerle ortaya koyuyor:
* KESK’e bağlı 11 sendikadan ihraç edilen toplam 3100 çalışanın 600’den fazlası kadın.  
* Yurtdışı bursu iptal edilen 226 öğrencinin üçte biri, üniversitelerden ihraç edilen 4811 akademisyenin beşte biri kadın.
* İhraçlar nedeniyle yıllarca ekonomik bağımsızlığını kazanmak için mücadele eden kadınların ekonomik özgürlüğü ellerinden alındı. Kadınlar ailelerine dönmek zorunda kaldı, aile/mahalle baskısına, dışlanmaya ve nefrete maruz kaldılar.
* Kadınlar, işlerini kaybettikleri için kötü giden evliliklerini sonlandıramıyor, aile içindeki hiyerarşik ilişkileri tekrar kabul etmek zorunda kalıyor, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını yitiriyor.
* Kamu üniversitelerindeki Kadın Çalışmaları Merkezlerinin bir kısmı Rektörlüklerce işlevsiz hale getirildi. OHAL döneminde 11 kadın derneği, 1 çocuk hakları derneği kapatıldı.
* OHAL ve ihraçlar, kadına yönelik şiddete karşı kamu kurumlarının da görevlerini aksatmasına neden oluyor. Şiddete uğrayan kadınlar karakola gittiklerinde “yeterli personel olmadığı” gerekçesiyle saatlerce karakolda bekletildiklerini söylüyor.

* 3 AKP, 1 MHP ve 81 DBP belediyesine kayyım atandı. 35 kadın belediye başkanı tutuklandı. Kadınların yerel yönetimlerdeki başarıları, kayyımların uygulamalarıyla yok edildi.
* 864 kadın hakim ve savcı ihraç edildi. İhraçlarla yargı içindeki kadın varlığı daha da zayıfladı.
* Birçok ilde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü ile 8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü etkinlikleri yasaklandı ya da engellendi.
* En az 30 kadın gazeteci gözaltına alındı. 16 kadın gazeteci tutuklu olarak cezaevinde. Türkiye’nin ilk ve tek kadın haber ajansı Jin Haber Ajansı (JINHA) ve yerine yeniden kurulan ŞÛJIN Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı. Yine muhalif bir televizyon kanalı olan Hayat TV ve İMC TV gibi TV kanallarının kapatılması sonucu kadın haklarıyla ilgili Ekmek ve Gül ve Mor Bülten gibi TV programları yayından kalktı.
* Gözaltına alınan ve tutuklanan kadınlar işkence ve kötü muamele gördüklerini ifade ediyor. Hem askeri darbeye teşebbüs ettikleri şüphesiyle gözaltına alınan kadınlar, hem de tüm tutuklu kadınlar, OHAL gerekçe gösterilerek insan haklarına aykırı muamelelere maruz kalıyor.
* Darbe girişiminin ardından bazı dini liderler ve hükümeti destekleyenler tarafından cinsiyetçi söylemler kullanılıyor. Bir yandan meydanlarda darbeye karşı çıkan kadınların görüntüleri yayınlanırken, diğer yandan kimi dini cemaatler, “kadınların evde oturup dua ve zikirle meşgul olmalarını, erkeklerin hükümeti darbecilere karşı destekleyeceğini” söylüyorlar. Yine darbe ile ilişkili olduğu iddia edilen ve Cemaat örgütlenmesi içinde bulunduğu suçlamasıyla gözaltına alınanların ve tutuklananların eşleri için, “Darbecilerin eşleri ganimetimizdir” gibi söylemler kullanıldı.

SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARINDA KADINLARIN DURUMU:
SAVAŞIN ERKEK YÜZÜ İŞKENCE VE TACİZLE ORTAYA SERİLDİ
Rapor, ülke genelindeki kadın hakları ihlallerinin yanı sıra, özellikle Kürt kadınların yaşadıklarını da değerlendirmeye alıyor. 2015’in Temmuz ayından itibaren başlayan çatışmalar ve sokağa çıkma yasaklarının kadınların yaşamını nasıl etkilediğini şöyle ortaya koyuyor:
* Yüzlerce yurttaş yaşamını yitirdi, yaralandı, işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. Sokağa çıkma yasakları boyunca, yurttaşların barınma, beslenme, sağlık ve eğitime ulaşmaları engellendi ve insanlar adeta ölüme terk edildi.
* Bu dönemde öldürülen kadınlardan, bedenleri kolluk kuvvetlerince teşhir edilen, cesetleri günlerce sokak ortasında bekletilenler oldu; cenaze törenlerine ailelerin katılımı engellendi, yasaklı ilçelerin sokakları ile evlerin duvarlarına cinsiyetçi yazılamalar yapıldı. Sokağa çıkma yasakları sonrası evlerine dönen yurttaşlar, yatak odalarına girildiğini, kadınların iç çamaşırlarının bilinçli biçimde sergilendiğini ve kullanılmış prezervatiflerin yatak odalarına bırakıldığını beyan ettiler.

MECLİS İYİCE ‘ERKEK MEKANI’ HALİNE GELDİ
TBMM’de kadın milletvekili oranı yüzde 14.29 ile zaten yeterince düşüktü. Özellikle son dönemde HDP’li vekillerin tutuklanması ve vekilliklerinin düşürülmesi ile bu düşük oranın daha da düştü. Rapor, kadınların meclis kürsüsünde sesinin nasıl kısıldığını şöyle ortaya koyuyor:
“Bugün, cezaevinde bulunan HDP’li 9 vekilden 5’i kadın. 21 Şubat 2017’de, HDP’nin eş başkanlığını yapan Figen Yüksekdağ’ın, 9 Mayıs 2017’de Nursel Aydoğan’ın parlamento üyeliği de kaldırıldı. Oysa HDP’li kadın vekiller olarak, bugüne dek kadın hakları mücadelesinin Meclisteki sesi olmaya çalıştık. Diğer partilerden de kadınlarla ilişkiler geliştirmeye çalışmıştık, hatta Meclisteki tüm kadınların ortak sorun ve taleplerini bir arada tartışabilmek için TBMM tarafından resmi olarak tanınmasa da bir Kadın Meclis Grubu kurduk.”

KAZANILMIŞ HAKLAR KOMİSYONLAR ELİYLE HİÇ EDİLİYOR
Rapor, son dönemde hükümetin değiştirmeye çalıştığı pek çok kanunun kadınların yasal hakları açısından nasıl olumsuz sonuçlar yaratacağını da madde madde ortaya koyuyor. Özellikle mecliste boşanmaları önlemek için kurulan komisyonun önerilerinin kadınların haklarını nasıl olumsuz etkileyeceği şöyle anlatılıyor:
* Komisyon kadınların şiddete uğraması durumunda koruyucu tedbir kararı için delil veya belge aranmaması kuralını değiştirmek, 15 günden uzun koruma kararları için delil veya belge aranmasını istiyor.
* Şiddet uygulayanlar için de sığınak uygulaması öneriliyor. Oysa Türkiye’de şiddete uğrayan kadınlar için bile sığınaklar çok yetersiz.
* Şiddet uygulayan ve bu nedenle mahkeme tarafından haklarında evden uzaklaştırma kararı verilen kişilerin, çocuklarıyla kişisel ilişkilerini devam ettirebilmeleri için düzenleme yapılması isteniyor.
* İstanbul Sözleşmesi ve Arabuluculuk Kanununa göre, şiddet vakalarında arabuluculuk yöntemi yasaklanmış olmasına rağmen; komisyon, çocuk kaçırma durumlarında, boşanma davalarında, dava süreci sırasında ve boşanma öncesinde arabuluculuk öneriyor.
* İstismar ettiği çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz ve başarılı” evlilik sürdüren kişinin denetimli serbestlik ile serbest bırakılması önerildi. Bunun için bir kanun tasarısı da hazırlandı; fakat çocuk istismarına af niteliği taşıyan bu tasarı kamuoyunun tepkisi neticesinde rafa kaldırıldı.
* Cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayan kişilerle cinsel ilişki suçlarını işleyenlere hadım uygulanması önerildi.
* Hükümet, ayrıca geçtiğimiz yıllarda kürtajı yasaklamaya çalıştı, istismarcıların istismar ettikleri çocuklarla evlenmeleri haline serbest kalmalarını sağlayacak bir yasa tasarısı hazırladı, kadınların gece mesaisi saatlerini artıran bir yönetmelik değişikliği yaptı. Şimdi ise, müftülere nikah kıyma yetkisi veren bir tasarı kanunlaştırılmaya çalışılıyor. Bu yasa değişikliği, laiklik ilkesini ihlal ediyor ve özellikle toplumsal hayatımıza ilişkin konularda dinsel kurumların yetkilendirilmesi suretiyle çok hukuklu bir hukuk sistemine geçilmesi tehlikesini doğuruyor.

ŞİDDET ARTIYOR, BAKANLIK BAKIYOR
* 2017’nin ilk yedi ayında erkekler 170 kadın ve kız çocuğunu öldürdü, 50 kadına tecavüz etti, 126 kadını taciz etti, 215 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu ve 237 kadına şiddet uyguladı. Temmuz ayında en az üç kadın kıyafetleri bahane edilerek tacize/şiddete maruz kaldı.
* Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının açıkladığı rakamlara göre, Türkiye’de 132 sığınaktaki toplam kapasite 3402. Yani yaklaşık her 23 bin kişilik nüfus için sığınmaevlerinde bir kişinin kalabileceği yer vardır. Türkiye gibi kadına yönelik şiddetin yoğun biçimde yaşandığı bir ülkede, ulaşılabilir sığınak sayısının minimum standardın üzerine çıkarılması gerekir. Fakat Türkiye’de, Belediye Kanununun eski halinde yer alan 50 bin nüfuslu belediyelerin sığınak açmasını öngören madde, yeni Belediye Kanunu ile 100 bin kişiye çıkarıldı. Belediyeler bu zorunluluğa da uymuyor ve Türkiye’de sığınak sayısı oldukça yetersiz.
* Ayrıca, ASPB’ye bağlı sığınaklarda kalan kadınlar, güvenlikleri gerekçe gösterilerek kısıtlandıklarını, sığınaktan sonra yeni bir hayat kurabilmek için hiçbir şey yapamadıklarını, sığınak çalışanlarının ihtiyaçlarını keyfi olarak karşıladığını ve kendilerine hakarette bulunulduğunu ifade ediyor. İlk adım merkezleri de yetersiz sayıda. Halen tecavüz kriz merkezleri ve ALO Şiddet Hattı yok.
* Yargı ise kadına yönelik şiddete ilişkin yeterli bilgi ve duyarlılığa sahip değil. Kadına yönelik şiddete ilişkin davalarda en önemli sıkıntılardan biri de kadın örgütlerinin kadın cinayetleri davalarına müdahil olarak katılamaması.
* Türkiye’de kadınlar, siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin cinsiyetçi ve ayrımcı sözlerine maruz kalıyor. Bu söylemler, özellikle son dönemlerde gündelik hayatta, sokakta, kamusal her türlü alanda, kadınlara yönelik erkek şiddetinin ve tacizin fütursuzca artmasına neden oldu. Minibüste ve metrobüste iki genç kadın “şort giydikleri” bahanesiyle; hamile bir kadın ise parkta spor yaptığı için saldırıya uğradı.

DEVLET, ÇOCUKLARIN İSTİSMAR EDİLDİĞİ KURUMLARLA İŞBİRLİĞİ YAPIYOR
Türkiye’de çocuk istismarı ciddi bir sorun. Özellikle dini cemaatlere ait veya Kuran kurslarına bağlı pek çok okul ve yurdun hızla açılmasıyla, çocuk istismarına karşı hiçbir önlemin alınmaması neticesinde birçok istismar vakası yaşandı. Onlarca çocuğun ENSAR Vakfına bağlı bir yurtta istismara uğramasına rağmen, hem Eğitim Bakanlığı hem de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu vakıfla pek çok protokol imzalamıştır. Mülteci çocuklar da ne yazık ki istismara en açık gruplardan birini oluşturuyor. Fakat hükümet, mülteci çocukları istismardan korumak için halen bir politika geliştirmedi.

EĞİTİM, KADINI KÖLELEŞTİRME FAALİYETİNE DÖNÜŞTÜ
- Kız çocuklarıyla erkek çocukları pek çok okulda ayrı eğitim almaya başladı. Bu durum, eğitimin laik niteliğine aykırı. Müfredat değiştiriliyor, yeni müfredatta uluslararası çocuk hakları sözleşmelerine ve medeni hukuka aykırı ve ayrımcı ifadeler yer alıyor.
- Erkek egemenliğine dayalı aile yapısını ve patriyarkayı koruyup yücelten pek çok ifadeye yer veriliyor: “Erkekler güç ve kuvvet yönünden daha ileri olduğundan, ailenin sorumluluğu onlara verilmiştir.” “İslam, erkeğin üstlendiği sorumluluklara karşılık, kadından da kocasına itaat etmesini istemiş ve İslam, bu itaati ibadet saymıştır. Ailede çocukların büyütülüp terbiye edilmesi daha çok anne tarafından yerine getirilir. Erkek, aile içindeki vazifesini yapar ve ailesine karşı güzel davranırsa; kadın da kocasına karşı gerekli olan muhabbet, hürmet ve itaati gösterirse aile içinde düzen ve uyum sağlanmış olur.”
- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise kadınların özgürlüğü ve eşitliği için mücadele etmek yerine tamamen muhafazakar aile yapısını güçlendirmeye ve dini vakıflarla protokoller imzalamaya odaklanmış durumda. Bakanlık, ifade ettiğimiz ihlalleri önlemek için hiçbir adım atmıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Türkiye’de binlerce kadın öldürülürken ve çocuklar istismara uğrarken sorumluluklarını yerine getirmiyor. Avrupa Konseyine bağlı, Eşitlik ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonun bir nevi TBMM’deki muadili olan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu da bu alanda hiçbir faaliyette bulunmadığı gibi, son iki yılda yalnızca 4 toplantı yapmış durumda.

İlgili haberler
OHAL’de kadınlık halleri: Her halde direniş...

Dosyadaki her bir kadın, mesleklerini elde etme çabaları, yaşamları, ihraçların kadınlar için katmer...

Aştığı engeller, OHAL’le yeniden karşısına dikildi

Zeynep engelli bir kadın. Üniversiteyi zorluklarla okudu, memur oldu. OHAL yıktığı engelleri yeniden...

OHAL: Ölüm gibi bir şey oldu ama ölmeyeceğiz

Kadın akademisyenler barış imzacısı oldukları için yıllarca emek verdikleri üniversitelerden uzaklaş...

OHAL’de ihraç edilen kadınlar işte bunları yaşıyor...

Yıllarca emek verdikleri meslekleri ellerinden alındı, geçim derdi büyüdü, aile baskısı arttı, çocuk...

OHAL kadınlara karşı açılan bir savaş!

KHK ile kapatılan Van Kadın Derneğinin (VAKAD) kurucularından Zozan Özgökçe, OHAL’in 1. yılında kapa...

Kadınların sesi OHAL’de de herhalde de susmayacak!

159 gazetecinin tutuklu olduğu 15 Temmuz darbesinin 1. yıldönümünde açıklama yapan Mezopotamya Kadın...

OHAL’le geçen bir yılda 113 kadın işçi yaşamını yi...

İSİG Meclisi 1 yıllık OHAL dönemi boyunca yaşanan iş cinayetlerine ilişkin rapor açıkladı; 1 yılda 1...

Kadınların OHAL ile değişen hayatları

Çevremde eşleri tutuklanmış ya da işten atılmış onlarca kadın var. Elbette eşleri için de durum zor...

O zaman anladım OHAL’in kime yaradığını

Erdoğan’ın, geçenlerde yabancı yatırımcılarla yaptığı bir toplantıda sarf ettiği, “OHAL’i fabrikalar...