
Okullar kapandı. Çocuklar evde, kadınlar işte. Devlet yok. Erkekler sessiz. Her yaz aynı soru dönüyor evlerin içinde: “Ben işe gideceğim, peki bu çocuk ne olacak?” Her yaz bu soruya verilen cevap da değişmiyor: “Kadın halleder.”
Ama nasıl?
Kimi gece vardiyasına geçmeye çalışıyor, kimi çocuğunu memlekete gönderiyor gözyaşları içinde. Kimi Kur’an kursuna yazdırıyor çünkü mahallede kreş yok, belediyenin yaz okulunda kontenjan yok, özel kursun taksiti kira kadar.
Bu ülkede yaz tatili, çocuğu olan kadınlar için “Çocuğuna bakacak kimse yoksa çalışamazsın” demek. Çünkü bu ülkede çocuklara bakan tek şey kadınların vicdanı. Sistem değil. Devlet hiç değil. Erkek zaten değil.
Her yaz aynı senaryo.
Bu yıl da aynı yükle baş başa kalan iki kadının hikayesiyle başlıyoruz yaz mevsimine: Bursa’da bir fabrikada çalışan Ayşe ve çocuğunu Diyarbakır’a göndermek zorunda kalan Büşra anlatıyor. Anlattıkları yalnızca kendilerini değil, bu ülkedeki milyonlarca kadını tarif ediyor.
AKLIMIZIN YARISI HEP EVDE
Fabrika işçisi Ayşe, işe gitmek için sabah saat altıda evden çıktığını ve altı yaşındaki oğlunu evde tek başına bırakmak zorunda kaldığını söylüyor: “Kahvaltısını kendisi hazırlıyor. Altı yaşında bir çocuk bu. İçim içimi yiyor. Yangın çıksa ne yapar? Birisi kapıyı çalsa? O televizyon izlerken ben makinelerin başında çalışıyorum. Kadın olmak; aklının yarısını hep evde bırakmak demek zaten.”
Büşra ise beş yaşındaki çocuğunu memlekete göndermek zorunda kalanlardan: “Beni görmesin diye ağlamadan erken çıktım evden. Çünkü kalırsam işe gitmeyecektim. Çocuğum tatilde değil; annesinden ayrı büyümeye zorlanıyor.”
KURS VAR, PARA YOK
Ayşe, çocuğunu gündüzleri evde tek bırakmamak için gece vardiyasına geçmeye çalıştığını ama çocuğa gece de bakacak kimsenin olmadığını söylüyor. Yaz okulu için belediyeye başvurduğunu ama yaz okulu saatlerinin mesai saatleriyle uyuşmadığını belirtiyor. Son çare özel kurslara baktığını ifade eden Ayşe, “Özele baktım, 8 bin lira. Maaşımın yarısı. Bu parayla mont bile alamıyorum. Biz çözüm değil, mecburiyet yaşıyoruz” diyor.
İş yerinin anlayışsız olduğunu belirten Ayşe, müdürünün “Herkesin çocuğu var” diyerek işçi karşıtı tutumunu meşrulaştırdığını ifade ediyor. “Ama herkesin şartı aynı mı? Herkesin çocuğu tek mi? Herkesin annesi başka şehirde mi? Yaz dönemine özel hiçbir düzenleme yok. Gece çalışsam uyuyamam, gündüz çalışsam çocuğum ortada kalıyor.”
Büşra da belediyenin yaz okuluna başvurmuş ama geri dönüş alamamış. Çocuğunu özel bir kuruma da gönderemeyen Büşra, “Patron desen ‘Hallediversin’ diyor. Peki nasıl? Kreşsiz, desteksiz, babasız bu yük nereye kadar taşınır?” diyor.
Büşra bu koşullarda kadınların vicdan azabı, işsizlik ve borç üçgeninde dönüp durduğunu söyleyerek bu döngüye karşı tutum almayan her kurumunda döngüyü yaratan düzenle suç ortaklığı yaptığını vurguluyor.
KREŞ HER MAHALLEDE, HER FABRİKADA OLMALI
Ayşe, gece de açık olan kreşler, yaz okulları, her mahallede çocuk kulüplerinin bulunmasının çalışan kadınlar için kritik olduğunu vurguluyor. Bunların var olmamasını ise “ Kimsenin derdi çocuklar değil; kimsenin derdi kadınlar değil” sözleriyle açıklıyor.
Büşra ise “Çocuğunu iş yerine yakın bir kreşe bırakamayan her kadın yarı zamanlı çalışıyor aslında. Devletin ücretsiz kreşi, belediyenin ulaşılabilir yaz okulu, patronun sorumluluğu yoksa bu yük kadının hayatını yarıya indiriyor” diyor.
Yaz tatili kadınlara neşe getirmiyor. Anneler sabah evden çıkarken içleri parçalanıyor. İş yerinde aslında var olmaması gereken bir suçlulukla çalışıyor. Kadınlar yazın çocuğuna nasıl bakacağına dair çözüm ararken aslında bu sistemin çözümsüzlüğüyle yüzleşiyor.
KUR’AN KURSU TERCİH DEĞİL, ÇARESİZLİKTEN İBARET
Ayşe, işçi ve emekçi kadınların çocuklarını nasıl Kur’an kursuna göndermek zorunda kaldığını şu sözlerle anlatıyor:
“Kimse çocuğunu sabahın köründe Kur’an kursuna zevkinden yollamıyor. Yalnız kalmasın diye mecbur kalıyor kadınlar. O kurslarda ne anlatılıyor, kim var bilmiyorlar bile. Ama başka alternatif yok. Bu sistem boşluğu bilerek bırakıyor. Çocuklar tarikatlara emanet ediliyor, sonra da kadınlara ‘Niye yolladın’ deniyor. Asıl sorgulanması gereken bu düzen.”
Görsel: Canva Pro yapay zeka görsel oluşturma aracı
İlgili haberler
Savunma sanayi işçisi anlatıyor: ‘Kreş yok, eşitli...
Eskişehir Hava İkmal Bakım Fabrikasından bir kadın işçi: Bu sözleşmede örneğin mobbing ile ilgili ma...
Kadınların güvencesi kreşlere sahip çıkıyoruz
Kadınlar, güvenli bir yaşam ve ekonomik bağımsızlık için kreşlere ihtiyaç duyuyor. Küçükçekmece’de k...
Devlet sorumluluğu yine kadına attı | Kreş yerine...
Devletin bakım yükünü kadının üzerine yıkmasının, güvencesiz ve esnek istihdam yaratmasının yeni adı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.