Yaklaşık 14 yıl boyunca Türkiye’de faaliyet gösteren Oleg Cassini markası, “artan maliyetler ve değişen ekonomik koşullar”ı gerekçe göstererek mağazalarını kapatma kararı aldı. Kapatma kararının ardından mağaza çalışanları ve terziler haklarını alamadı, muhatap bulamadı.
Abiyeleri ve gelinlikleri ile bilinen lüks bir marka olan Oleg Cassini ’nin İstanbul (Bağdat Caddesi, Emaar, Mall of Istanbul vb.), Ankara, İzmir, Adana gibi büyük şehirlerde en az 15 mağazası bulunuyordu ancak ekim ayında aniden Türkiye’den çekildi. Marka ayrıca dünya genelinde sektörde en ünlü isimlerden olan David's Bridal ile ortaklıklar kurarak büyümüştü. Oleg Cassini markasının tüm lisanslar ve satışlar dahil yıllık cirosunun 250 milyon dolar ila 500 milyon dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.
Markanın hazır giyim, abiye ve standart gelinlik koleksiyonlarının büyük bir kısmı, ucuz iş gücü nedeniyle Çin, Vietnam ve Sri Lanka gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye’deki tekstil atölyelerinde üretiliyordu.
‘Tazminatımızı ödemeden kaçtı’
Türkiye’de farklı mağazaları bulunan markanın çekilmesinin ardından Adana'da bulunan mağazasının 9 işçisi hem işsiz kaldı hem de toplam 5 milyon liralık tazminatlarını, ayrıca içerideki birikmiş ücretlerini alamadılar.
Evrensel’e konuşan 52 yaşındaki Aysel Yılmaz, 3.5 yıldır mağazanın terzilik ve dikim bölümünde çalıştığını ve içeride biriken tazminatını alamadığını ve şirket yetkililerine ulaşamadıklarını ifade etti: “Mağduruz, firma yetkilileri hiçbir açıklama yapmıyorlar. Bu firma yurt dışında olduğu için muhatap olacağımız hiç kimse yok. Biz de ne yapacağımızı bilemedik.”
İki çocuğu olan ve yıllar boyu tekstilde çalışan Yılmaz, 26 bin lira ücret aldığını ve aniden işsiz kalmasının onu ve çalışma arkadaşlarını çaresizliğe sürüklediğini anlattı: “Bize ‘15 gün içinde sadece Adana mağazasını kapatacağız ama haklarınızı alacaksınız’ dediler ancak söyledikleri tarihten çok daha erken kapattılar. Haklarımızı talep ediyoruz. Türkiye’nin her yerinde Oleg Cassini çalışanları mağdur olmuştur.”

‘Uluslararası sözleşmeler işçileri koruyacak içeriklere sahip değil’
İşçilerin uğradığı hak gasplarını konuştuğumuz BİRTEKSEN’in avukatı İlke Işık, “Yurt dışı merkezli çok bilindik ünlü firmalar üretimlerini çok daha düşük maliyetlerle yapacak ülkelerde yaptırıyorlar. Bu önemli markalardan iş alan çok sayıda şirket var Türkiye’de. Bu şirketler ülke içinde üretimini sürdürürken bir kısmı üretimini Türkiye’den çok daha ucuza üretim yapabileceği Mısır gibi ülkelere kaydırıyor. Bu durum bu şirketlerde çalışan binlerce işçinin ücretleri dahil birçok hakkını alamadığı, bir süre sonra bunun için Türkiye içerisinde muhatap bulamadığı bir sürece dönüşüyor” dedi. Işık, bunun işçileri mağdur ettiğini anlattı: “Dünyanın ünlü firmaları Türkiye’deki işçilik maliyetleri çok daha düşük olduğundan Türkiye’deki firmalar üzerinden üretim yaptırırken, Türkiye’de bu işleri alan şirketlerin işçilik maliyetlerinin daha da düşük olduğu ülkelere fabrikalarına kaydırdığı bir durum söz konusu. Yani işçilerin neredeyse karın tokluğuna çalıştığı, hiçbir hakkının olmadığı bir çalışma düzeni dünyanın her yerine yayılarak kurulmaya çalışılıyor. Türkiye’de sıkça yaşamaya başladık, ülkedeki fabrikasını kapatıp, işçileri işten çıkaran tekstil şirketleri, işçilerin ücretlerini, kıdem ihbar tazminatı gibi haklarını ödemiyor ve dahası işçiler muhatap bulmakta da bir süre sonra zorlanıyor.”
Hukuki açıdan işçileri koruyan bir yasal düzenleme olmadığını söyleyen Işık, “İçi boşaltılmış ama aslında çalışmaya devam eden şirketlerin işçilik alacaklarını ödemekle zorunlu tutulması, buna ilişkin önlemler alınması, bu biçimdeki durumlarda devletin garanti fonları gibi düzenlemelerle işçilerin zarara uğraması engellenebilecekken bu biçimdeki düzenlemeler gündeme alınmıyor” dedi.
“Uluslararası sözleşmeler de işçileri koruyacak içeriklere sahip değil" diyen İlke Işık şöyle devam etti: “İşçiler kendi çalıştıkları ülkenin hukuk sistemi içerisinde haklarını aramaya çalışıyorlar. Şirketlerin içleri boşaltıldığında ise dünyanın pek çok yerinde üretime devam edilse de işçilerin en temel haklarını alabilmeleri mümkün olmuyor. Bu noktada Türkiye içerisinde iş hukuku açısından ciddi düzenlemelere ihtiyaç var. Aynı durum yurt dışı markalarla çalışmayan ama iflas ya da başka biçimlerde içini boşaltan şirketler için de söz konusu. Bir şirketin istediğinde ortadan bu biçimde yok olması şirket sahiplerinin kişisel sorumluluğu gibi düzenlemelerle engellenebilir. Vergi ve SGK borçlarından şirket sahipleri ortaklarının kişisel sorumluluğu söz konusuyken işçi alacaklarında bu biçimde bir sorumluluğun olmaması işçilerin alacaklarına ulaşmasına engel oluyor. Uluslararası markalarla iş yapan şirketler açısından da sözleşmelere bir standart getirilmesi, işçilik alacaklarını garantiye alacak teminatların alınması gibi zorunluluklar kolaylıkla yapılabilecek düzenlemelerdir. Bu kapsamda iş hukuku ve mevzuatta düzenleme ihtiyaçları ve tartışmalarını sürdürmek önemli.”
Fotoğraf: Mağaza çalışanlarının kapanmadan önceki arşiv fotoğrafları- Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN






















