14 Mayıs günü, seçim olacağı belirlendiği günden itibaren hem herkesin sabırsızlıkla beklediği hem de bir yandan kaygılarının arttığı bir gün oldu. Seçim gününe gidene kadar adayların söylemleri, yapılan saldırılar kaygıyı artırdı. Seçim günü sandıkları başında durmak için çabalayanların gayreti bu kaygıyı dindirmede bir nebze olsun etkili oldu. Canhıraş sandığına sahip çıkan, oylar sayılırken tek tek kontrol eden, okulları gezip ıslak tutanakları toparlayanların büyük bir çoğunluğu açısından 14 Mayıs gecesi ve ertesi gün büyük bir umutsuzlukla geçti. Kritik olan bu seçim oy verme oranının yüksekliği, meclis sonuçları ve ikinci tura kalması ile Türkiye tarihine geçecek bir seçim.

 “Yalnız kadınların sahiplenilmesi” ifadesini programında bulunduran, çocuk yaşta evlilikler sorulduğunda “çocuk ama kime göre çocuk?” sözünün sahibi HÜDA-PAR ve “LGBTİ derneklerini kapatacağız” diyerek LGBTİ’leri hedef alan Yeniden Refah Partisi artık mecliste. Gerek söylemleriyle gerek parti programlarıyla çokça gündeme gelen bu iki partinin artık Mecliste olması, kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırılarının artacağının da bir göstergesi.

AKP 21 YILDIR AYNI ARGÜMANLARI ÜRETİYOR

Peki ikinci tura giden süreci genç kadınlar nasıl görüyor? Özellikle kadınları ve LGBTİ’leri hedefe koyan bu iki partinin parlamentoda yer alacak olması korku ve kaygıyı arttırmış durumda. Kadınlara kendi yaşamlarına dair tek bir söz hakkı sunmayan ve bunun açıkça parti programında belirtilmesi kimi genç kadınlar açısından “Afganistan mı olacak burası?”, “Afganistanlı kadınlar gibi mi yaşamaya zorlanacağız?” sorularını gündeme getiriyor. Bu soruları sorarken anlatmak istedikleri şey kadının topyekun yaşam dışına itilmesine dair endişeleri. Bunun bir nedenleri de zinanın yasaklanması, LGBTİ derneklerinin kapatılması gibi söylemlerin doğrudan Meclis gündeminde yer alacak olması.

Her ne kadar AKP iktidarı da 21 yılda “kızlı erkekli kalıyorlar, gerekliği müdahaleyi yapacağız”, “Biz gideceğiz de LGBT’ciler gelecek, tövbe estağfurullah” söylemlerini kullanmış, Mecliste kadınların kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik yasa tasarıları sunulmuş olsa da çok açıktan kadınları yaşamın dışına itmeye çalışan söylemler ya da yasa tasarıları yer almamıştı. Genç kadınlar, kadınların yaşamına yönelik saldırıların 21 yıldır iktidar olan AKP tarafından zaten yapıldığını hatırlatıyorlar bir yandan da birbirlerine. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararname ile çıkılması ve 6284’ün uygulanmıyor olması “Yeni başlamadık, biz zaten bu saldırıları biliyoruz” duygusunu arttırıyor.

KARANLIĞA KARŞI AYDINLIĞI SAVUNAN DA VAR

Burada bir not da düşelim: Mecliste kadınların haklarına yönelik saldırıların artacağı konuşulurken diğer yandan da Mecliste yer alan kadın milletvekilleri de konuşuluyor. Ekmek ve Gül Yayın Kurulu Üyesi Sevda Karaca’nın vekil olması motivasyonu yükselten gelişmelerden biri. Çünkü daha önce Ekmek ve Gül gruplarında yan yana gelmiş, sohbet etmiş, üniversitesinde, lisesinde Ekmek ve Gül’ü okuyup tartışmış kadınlar açısından kendi seslerinin de Mecliste duyulacağı bir süreç olacak. Diğer yandan da kadınların yaşamını etkileyebilecek tek bir karara bile itiraz edeceğinin, itirazını kadınların eylemleriyle buluşturacağının, kadınların eylemini Meclise de taşıyacağının da bir garantisi.

Parlamentoda yer alacak, yasa tasarılarını sunacak partiler belli oldu ancak cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Parlamento içerisinde yer alan partilerin programları, söylemlerinin yarattığı kaygının karşısında ikinci tura dair umut da artıyor. Seçim akşamı başlayan, sonraki iki gün devam eden karamsar tablo Yeşil Sol Parti ve TİP’in sandık sonuç tutanaklarına itirazı ile dağılmaya başladı. İkinci turu kazanamama olarak görenler “biz aslında kazandık ama bak oyları çalmışlar” sözlerini söyler oldu. Özellikle parlamentoda yer alan partilerin yarattığı karamsar hava ve kaygıyı dağıtmanın yolu ikinci tura hazırlanmak oluyor. “Bir kişiyi daha ikna etmem lazım”, “ikinci turda müşahit olmam lazım” gibi sözlerle bir şekilde kendi seçim çalışmasını sürdürme eğilimi yüksek. Özellikle sandıkta yaşanan usulsüzlükler sandığa sahip çıkmam gerek düşüncesini güçlendirmiş duruyor. Diğer yandan millet ittifakı içerisinde yer alan partilerin sandık güvenliği meselesine gereken önemi vermediklerine dair eleştiriler de çokça söyleniyor. Genç kadınlar açısından sandığıma sahip çıkayım, oyumu koruyayım fikrinin daha yaygın olması sadece oyuna değil, geleceğine de sahip çıkmak anlamına geliyor. Elbette bu sandıktan çıkacak bir değişim haberinin ülkeyi tamamen değiştireceği, kadınların eşit ve özgür yaşayacağı anlamına gelmiyor. Ancak parlamentonun bu kadar karanlık olduğu bir tablo karşısında gelecek bir değişim tünelin ucunda görünen aydınlığa gidişi de hızlandıracaktır.

BİZ KAZANACAĞIZ

Şimdi ikinci tura çok az bir süre kalmışken genç kadınlar açısından ortaya çıkan tablo, kaygı ve korku yaşasa dahi değişim için çaba ve geleceğine sahip çıkma diyebiliriz. Bunu diyoruz çünkü kadınlar 21 yıllık AKP iktidarında zaten birçok mücadele vermiş, kazanılmış haklarına saldırıları bir şekilde püskürtmüş, püskürtemediği karşısında da omuz omuza dimdik durmaya devam etmiştir. Bugünün genç kadınları doğduğu günden beri başka bir iktidar görmemiş olsa da bu iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı tek bir adamın kararıyla çekilmesinin sonuçlarını, 6284’ün uygulanmamasının sonuçlarını çok iyi gördü. Bugün hiçbir şey yapamasa bile sandığa değişim için gitmesi için bir kişiyi daha ikna etmeye çalışıyor. Bugün hiçbir şey yapamasa bile verdiği oyun peşinde koşmak istiyor. Şimdi bu değişim talebi karşısında yapacağımız şey çok açık. 14 mayısta güç kaybeden tek adamı 28 mayısta göndereceğiz. Ancak bununla bitmeyeceğini biliyoruz. Gerçekten her bir kadının kampüsünde, lisesinde, mahallesinde özgürce yaşayabildiği günler gelene kadar da mücadele etmeye devam edeceğiz.

Görsel: AI