Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2024-2028 stratejik planını geçtiğimiz gün yayımladı. Planda 4-6 yaş çocuklara verilecek dini eğitimin önemine dikkat çekilirken, eğitimin verilebilmesi için gerekli bütçe artışının yapılması isteniyor. Özellikle üniversiteli gençlere ulaşılamadığından yakınılan strateji planında, yurt açma izni verilmesi, cami derneklerinin Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanması talep ediliyor. Planda risklerin başında ise sekülerleşme, kadın ve LGBTİ hareketi sayılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın strateji planını Evrensel'e değerlendiren Siyaset Bilimci Doç. Dr. Cangül Örnek, “Diyanet, reformlara kafa tutan bir kurum haline geldi” dedi.
"SEKÜLERLEŞME KELİMESİ ÖZELLİKLE KULLANILMIŞ"
Diyanetin strateji planını bir önceki planla karşılaştıran Doç. Dr. Örnek, “Orada da dünyevileşmenin, dinin etkisinin toplumda azalması açısından bir tehdit oluşturduğu, bir risk faktörü olduğuna dair bir değerlendirme var” dedi. Örnek, “Yeni stratejik plana bakıldığında kavramsal bir tercih farkı var. Modernleşme denebilir, başka bir şey denebilir ama doğrudan sekülerleşme tercih edilmiş ki bu çok bilinçli bir tercih gibi görünüyor. Diyanetin Anayasa’nın laik karakterini bir tehdit olarak gördüğünü fark ediyoruz. O yüzden ben kavramın böyle rastgele tercih edildiğini değil, tam da Türkiye'de yürüyen tartışmaların bir parçası olarak, politik bir tercih olarak, sekülerleşme kavramının tercih edildiğini görüyorum” ifadelerini kullandı.
Diyanetin hem Türkiye'nin laik karakterine hem de çeşitli toplumsal kesimlere, onların yürüttüğü mücadeleye kafa tutan bir kurum olduğuna değinen Örnek, “Ali Erbaş'ın bireysel tutumu da bu konuda çok net. Kılıçla çıkması, yaptığı açıklamalar vs. Sadece işini yapan bir kurum değil, aynı zamanda gündem oluşturmayı seven, gayet gözdağı veren toplumdaki bir takım önemli cumhuriyet reformlarına kafa tutan bir tavrı var zaten Ali Erbaş’ın ve bu kurum olarak da stratejik plana kadar yansımış durumda” dedi.
"HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA SEVK EDİYOR"
Planda geçen “Bir takım sapkın ideolojiler” tanımlamasına değinen Örnek, “LGBT'ler hedef gösterilmiş, yine ailenin zayıflamasının bir tehdit olduğu, bir risk olduğu söylenmiş. Bu da son dönemdeki tartışmalarla ilgili. Aslında bir önceki strajetik plan dönemine baktığımızda Türkiye'de LGBTİ hareketi çok daha kuvvetliydi. Hatta onur yürüyüşü düzenlenebiliyordu. Buna rağmen bu şeyi risk olarak göstermeyip, bugün göstermediği yine çok bilinçli, çok politik, tam da iktidarın diline paralel bir dil oluşturduklarını gösteriyor. Bir defa herhangi bir toplumsal kesimin sapkın ya da işte şey olarak sapkın diye nitelenmesi ve hedef gösterilmesi halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek demektir. Bu insanların yaşayabileceği her türlü ayrımcılık ve kötü muamelelerin birinci derecede sorumluluğunu almak demektir. Diyanet bunu göze almış görünüyor” şeklinde konuştu.
Diyanetin anayasal sınırların dışına çıktığına dikkat çeken Örnek, “Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasasına her yönüyle aykırı bir yapılanma haline gelmiş olduğunu görüyoruz. 4-6 yaş eğitimi, çocukluk dönemi eğitimi varken Milli Eğitim Bakanlığında Diyanet paralel bir şekilde bir şey yürütüyor. Kur'an eğitimi verme gibi örgün eğitime paralel bir eğitim ağı kurmaya çalışıyorlar. Bu eğitimin birliğine aykırı. Türkiye Cumhuriyeti'nde tüm eğitim faaliyetleri Milli Eğitim Bakanlığına toplandı ve bunun bir anlamı var. Bu Türkiye'nin aslında 100 yıllık tartışması. Eğitimdeki laiklik için çok önemli. Diyanet şu an paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı gibi davranıyor. Anayasa’nın, kanun kaidelerin dışına çıkmış durumda. Bu noktada konuşulması gereken şey ise Anayasa’yı açıkça ihlal eden ve Anayasa dışı bir kurum haline gelen Diyanetin meşruiyetidir” dedi.
"ÇOCUKLARIN GELİŞİMİ RİSKE ATILIYOR"
Türkiye’de dini eğitimin zorunlu olduğunu, sadece dini eğitim veren okulların bulunduğunu hatırlatan Örnek, “Dini eğitim tek mezhebin öğretisini ve Diyanetin buna dair yorumunu aktarıyor. Aslında bu din eğitiminin içeriğinde de biz farklı dinlerin kaidelerini, kurallarını öğrenmiyoruz. Sünni İslam öğretisinin devlet tarafından formüle edilmiş halini öğreniyoruz. Bu zaten tartışmalı bir konuyken paralel bir eğitim ağı oluşturursanız bu çocukları örgün eğitiminden koparırsınız. Mesela 4-6 yaş arasında çocuklara anaokullarında yaşına uygun, zihinsel ve motor becerilerini geliştirecek eğitim vermek yerine kız çocuklarının saçlarını kapatarak, kızları erkekleri ayrı okutarak onların yaşına uygun olmayan kavramlarla tanıştırarak ve burada da hiçbir pedagojik eğitimi olmayan insanları çalıştırarak bu çocukların gelişimini riske atarsınız” ifadelerini kullandı.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.