Diyanet İşleri Başkanlığı 2024-2028 stratejik planı: Hedef 4-6 yaş aralığı, engel sekülerleşme
Diyanet İşleri Başkanlığı 2024-2028 Stratejik Planı yayınladı. Üniversiteli gençlere ulaşılamadığından yakınılan planda risklerin başında ise sekülerleşme, kadın ve LGBTİ hareketi sayılıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı 2024-2028 Stratejik Planı yayınladı. Hayatın her alanına girmeyi hedefleyen planda 4-6 yaş çocuklara verilecek dini eğitimin önemine dikkat çekiliyor, eğitimin verilebilmesi için gerekli bütçe artışını yapılması isteniyor. Özellikle üniversiteli gençlere ulaşılamadığında yakınılan strateji planında, yurt açma izninin verilmesi, cami derneklerinin Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanması talep ediliyor. Planda risklerin başında ise sekülerleşme, kadın ve LGBTİ hareketi sayılıyor. Hemen her bölümünde çalışan sayısının ve bütçenin artırılması taleplerinin yer aldığı stratejik planda, son dönemde AKP’li şirketlerle anılan güneş enerjisine de yer verilerek, camilere güneş panelleri kurulmasının hedeflendiği belirtiliyor.

3 MİLYON ÇOCUĞA DİN EĞİTİMİ

Dini eğitim konusunda Diyanet İşleri Başkanlığından beklentilerin arttığı ifade edilen stratejik planda, “4-6 yaş aralığındaki çocuklarımızın değerler eğitimiyle yetişmelerini hedefleyerek, Kur’an kurslarının sayısını artırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirilecektir” şeklinde ifade edildi. Din eğitimi verilen 4-6 yaş çocuk sayısının 1 milyon 322 bin 388 olduğu bilgisi verilen planda, bu rakam 3 milyon 122 bin 388’e çıkarılmak isteniyor.

MİLYONLARCA ÇOCUK VE GENÇ HEDEFTE

Planın Temel Performans Göstergeleri bölümünde faaliyetlerle ulaşılanların ve ulaşılması hedeflenenlerin sayıları ise şöyle:

Yaygın din eğitimi kapsamında yer alan programlardan faydalanan toplam öğrenci sayısı 19 milyon 521 bin 995. Hedeflenen 43 milyon 566 bin 995.

“Aileyi tehdit eden sapkın ideolojilere karşı yapılan seminer, çalıştay ve konferans sayısı” başlığında 1500 etkinlik yapıldığı belirtiliyor. Hedef 6030.

Ceza infaz kurumları, sağlık tesisleri, KYK yurtları ve sosyal hizmet kurumları gibi kurumlarla iş birliği içerisinde sunulan manevi danışmanlık ve rehberlik hizmetleriyle ulaşılan kişi sayısı ise 1 milyon 700 bin. Planda yer alan hedef 11 milyon 700 bin.

Gençlik çalışmalarıyla ulaşılanların sayısı 7 milyonken hedef ise 6 katın üzerinde, 43 milyon.

Manevi danışmanlık ve rehberlik hizmetleri kapsamında ulaşılan göçmen sayısı 341 bin. Hedeflenen 2 milyon 49 bin.

YURT AÇMA İZNİ İSTENİYOR

Planda iktidarın yardımlarla kışkırttığı sadaka kültürünün de geliştirilmesine ve bu konuda eğitimler verilmesi gerektiğine dikkat çekilmiş. Cami derneklerinin Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olması ve idarî ve mali açıdan başkanlıkça denetlenmesi istenen planda, mevzuat çalışması yapılması talep edildi. Ortaöğretim ile yükseköğretimde okuyan öğrencilerin yeme, içme ve barınmalarına yönelik oluşan ihtiyacın karşılanmasında özel vakıf ve derneklerin aktif olduğu ifade edilen planda, Türkiye Diyanet Vakfına ait yurtların bulunmadığı yerlerde, Diyanet İşleri Başkanlığının bu alanda hizmet vermesi gerektiği vurgulandı.

SEKÜLERLEŞME RİSK

Aile ve aile bireylerinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar bölümünde, sosyal medya ve televizyonlar hedefe kondu. “Aile ve bireylerini tehdit eden unsurların, küresel enformasyon kanallarıyla toplumlara dayatılması, aile değerlerini yozlaştıran içeriklerin TV ve sosyal medya aracılığıyla topluma empoze edilmesi” riskler olarak sıralandı. Kadın ve LGBTİ hareketleri gibi tehdit görülen faktörlere yönelik eğitimlerin “bazı marjinal kesimler” tarafından manipüle edilmesinin de riskler arasında sayıldığı planda, risk olarak “sekülerleşmenin toplum üzerindeki olumsuz etkisi” gösterildi. Seküler anlayışın geleneksel değerlerin gelecek nesillere aktarılmasında olumsuz yansımaları olduğu ileri sürülen planda, “sekülerleşmenin getirdiği değişimleri ve etkiler konusunda toplumsal farkındalığın artırılması” hedefine yer verildi. Planda başta üniversite öğrencileri olmak üzere, gençlere ulaşılamadığı itirafı da yer aldı.

DAHA FAZLA ÜCRET, ÇALIŞAN VE BÜTÇE…

Planda yurt dışında sözleşmeli statüde görev yapmakta olan personele ödenen ücretlerin Ekim 2022 itibarıyla yeniden düzenlendiği ancak bu düzenlemenin görevliler arasında beklentiyi karşılamadığı ve 100’den fazla görevlinin istifa ettiği bilgisi verildi. Bu doğrultuda din görevlilerinin maaşlarının yeniden düzenlenmesi talep edildi.

EK DERS ÜCRETİ VE VERGİ MUAFİYETİ TALEBİ

ÇEDES gibi iş birliği protokolleri çerçevesinde görevlendirilen personelin, protokollerde belirtilen süre içerisinde ve genel olarak haftanın dört günü kurumlarda, kalan zamanlarda ise müftülük hizmetlerinde görev yaptığı belirtilen planda, asli görevine ek olarak farklı hizmetlerde ek görev alan personele ilave ücret ödenmediği ve verimliliği olumsuz etkilediğine dikkat çekildi. Personel görevlendirmekte zorluk yaşandığı vurgulanarak din hizmetlerinde farklı alanlarda koordinatör ya da koordinatör yardımcısı olarak görevlendirilen personele ek ders ücreti ödenmesi gerektiği ifade edildi. Aynı zamanda Manevi Danışman Görevlendirmesi bölümünde ise 4/B sözleşmeli personelin manevi danışman olarak istihdam edilebilmesi ve çalışan açığının giderilmesi için kanuni düzenleme yapılması, gençlik hizmet mekanlarına ve gençlere yönelik yapılacak olan faaliyetler için bütçe imkanları oluşturulması, ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki din kültürü ve ahlak öğretiminin etkisini artıracak yatırımların yapılması istendi. Planda, bütçenin personel giderleri haricindeki harcama talepleri için yetersiz olduğu ifade edildi ve personel dışı ödeneklerin artırılması talep edildi.

TRT, TÜRKSAT, RTÜK ve Kule AŞ tarafından sunulan frekans kiralama hizmeti işinin bedelsiz olarak verilmesi talep edilen planda, “Resmi harç vergi ve türevlerinden muaf tutulması gerekmektedir” dendi.

2024’ÜN İLK ÇEYREĞİNDE 24 MİLYAR HARCANDI

Stratejik planda 2024 bütçesi 92 milyar 279 milyon 805 bin lira olarak geçiyor. Bütçenin 2025 yılında 114 milyar 480 milyon 63 bin liraya, 2026 yılında 131 milyar 784 milyon 764 bin liraya, 2027 yılında 144 milyar 963 milyon 239 bin liraya, 2028 yılında ise 159 milyar 459 milyon 564 bin liraya çıkması hedefleniyor.

Birgün’ün haberine göre yalnızca üç aylık harcaması ile genel bütçe kapsamındaki onlarca kamu idaresini geride bırakan Diyanet İşleri Başkanlığının, 90 günde 1 milyon 431 bin 917 asgari ücret tutarında harcamaya imza attığı belirlendi.

Diyanet, ocak ayında 9 milyar 726 milyon 132 bin TL, şubat ayında 7 milyar 165 milyon 217 bin TL, mart ayında ise 7 milyar 454 milyon 114 bin TL harcama yaptığı kayıtlara geçti. Başkanlığın 2024’ün ilk çeyreğinde yaptığı toplam harcama, 24 milyar 345 milyon 463 bin TL olarak kaydedildi. Diyanet İşleri Başkanlığının 2023 yılının ilk üç ayındaki harcaması ise 179 Milyon TL olarak kaydedilmişti.

DİYANETİN PERSONEL SAYISI YILLAR İÇİNDE YÜKSELDİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 1951 yılından 2002’ye kadar olan süreçte bütçe payı ortalaması yüzde 0,67 seviyelerinde. 2003 - 2024 arasında ise bütçe payı ortalaması yüzde 0,28 artışla yüzde 0,95’e ulaştı. 2024 yılı için Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan bütçe 91.824.805.000 TL oldu. Aynı zamanda Diyanet’in 2024 personel giderleri 77. 5 milyar TL olarak kayıtlara geçerken, toplam 91.98 Milyar TL gideri olduğu belirlendi. 2012 yılında 114 bin 882 personel barındıran Diyanetin, aynı yıl personel gideri bütçenin yüzde 1,11'ine tekabül ediyordu. 2022 yılına gelindiğinde ise diyanetin personel sayısı 141 bin 218'e çıkarıldı.

‘MEB UZUN SÜREDİR DİYANET YÖNETİYOR’

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın strateji planını Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım gazetemize değerlendirdi.

Milli Eğitim Bakanlığının ve Diyanet İşleri Başkanlığının uzun süredir ortak bir çalışma sürecinde olduğunu söyleyen Yardım, “MEB’i uzun süredir vakıflar, tarikatlar ve Diyanet’in yönettiğini söyleyebiliriz. Son dönemde yapılan protokollere baktığımızda Diyanet İşleri Başkanlığının bir biçimiyle dini eğitimi her alana yaydığı, eğitimde gericileştirmeyi yoğunlaştırdığı bir sürecin içindeyiz. Özellikle genel seçimlerin ardından hız verilen uygulamalar var, ÇEDES’te bunlardan bir tanesiydi. Diyanet İşleri Başkanlığının özellikle okul öncesi çocukları hedefleyen ve buradan da kendi siyasal anlayışına uygun toplum hedefini yaratmaya çalışan bir anlayışı görüyoruz” dedi.

‘ÇOCUK HAKLARI ESAS ALINMALI’

Okul öncesinden üniversiteye kadar eğitim sisteminin içerisinde yer alan çocuklar aslında nasıl bir müfredatla, nasıl bir eğitimle karşı karşıya kalırsa o biçimiyle şekilleneceğini söyleyen Yardım, “Eğitim sisteminin böyle bir etkisi vardır. Bu nedenle de biz bilimsel, demokratik, laik, cinsiyet eşitlikçi gibi bir eğitimden bahsediyoruz. Çocuk haklarının esas alındığı bir eğitimde, çocuğun üstün yaranın esas alınması gerektiğini söyleriz ve bunun mücadelesini yürütürüz” ifadelerini kullandı.

‘GELİŞİMLERİNİ OLUMSUZ ETKİLER’

Özellikle okul öncesi dönem açısından çocukların gelişim özelliklerini düşündüğümüzde dini eğitimin kesinlikle verilmemesi gereken bir dönem olduğunu belirten Yardım, “Çünkü çocuklar daha somut işlemler döneminde, kişilik gelişimlerinin sağlanacağı bir dönem, davranış gelişimlerinin şekillendiği bir dönem ve bu anlamıyla da zaten uygulanan pratiklerden de gördüğümüz çocuklarda dini eğitimin ciddi anlamda travmaya sebep olduğu, kişilik gelişimlerini olumsuz etkilediği gerçekliğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Ve bu anlamıyla da aslında çok tehlikeli bir şey ve Diyanet İşleri Başkanlığının bu hedefi işte arttırarak daha fazla çocuğa ulaşmak hedefi aslında bu çocukların eğitim sistemi içerisinde kaybolacağı yani doğru olmayan bir eğitim sistemiyle eğitim sürecinin içerisinde başlamış olacağı gerçekliğini gösteriyor” dedi.

‘EĞİTİM BİLİMİ ESAS ALINMALI’

MEB’in eğitim politikalarını kendisinin oluşturması gerektiğini, Diyanet İşleri Başkanlığının bu süreçten artık çekilmesi gerektiğini vurgulayan Yardım şunları söyledi: “Vakıfların, tarikatların çekilmesi gerektiğini ve MEB’in da gerçekten eğitim bilimini esas alan bir yerden, eğitim bilimcileriyle, eğitim sendikalarıyla ortak bir biçimde bir eğitim programını hayata geçirmesi gerekir. Eğitim sisteminin içerisinde çok fazla eğitimden uzak olan çocuk varken aslında bu dini eğitimlerde benzer biçimiyle çocukların örgün eğitiminin dışında kalması da söz konusu. Ve bu kız çocuklar açısından özellikle daha fazla şiddet daha fazla istismar anlamına gelebiliyor. Son dönemde çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasına sebep oluyor. Toplamına baktığımızda aslında eğitimin çok ciddi anlamda yapısal sorunları varken, çocuklar açısından ciddi risklerle barındıran bir sistemin içerisindeyken, Diyanet İşleri Başkanlığının bu çalışmalarıyla, bu stratejisiyle de aslında bu sürecin pekişmiş olduğunu söyleyebiliriz.”