Diyarbakır Şeyh Şamil Mahallesi gerçekleri: Kadınlar ve çocuklar yoksullukla şiddetin pençesinde
Diyarbakır Şeyh Şamil Mahallesi'nde şiddet gördükleri halde yoksulluktan boşanamayan kadınlar bir de depremin yarattığı sıkıntılarla boğuşuyor.

Diyarbakır’ın en kalabalık merkez ilçelerinden biri olan Bağlar’ın Şeyh Şamil Mahallesi, kentin dinamik nüfuslu kalabalık mahallelerinden biri. Son yıllarda kentsel dönüşüm ve deprem nedeniyle göçün yoğun yaşandığı mahallede yaşayanların büyük çoğunluğu alt gelir grubunu oluşturan bireyler. Yakın zamanda yaşanan bir kadın cinayeti ile duyduğumuz mahallede pek çok kadın da yoksulluğun ve şiddetin pençesinde.

Mahallenin mevcut muhtarı bir kadın. 2024 yerel seçimlerinde 25 yıllık erkek muhtarı geride bırakarak seçilen Çiçek Gözen, kadınların sorunlarını rahat dile getirebildiği bir muhtarlık anlayışını benimsemiş durumda. Kadınların ve çocukların sorunlarına öncelik veren Gözen, sohbetimiz boyunca sosyoekonomik açıdan mahallenin panoramasını çizerken kadınların ve çocukların yaşadığı zorlukları da gözler önüne serdi.

‘Çok mağdur durumda olan aileler var’

Mahallenin sorunları ve genel koşturmaca içinde pek çok şeye yetişmekte çok zorlandığını belirtiyor Muhtar Gözen. Gözen, “Bura, ekonomik düzeyi düşük, yoksul insanların yaşadığı bir yer. Bu durum, sorunları daha da büyütüyor. Bildiğiniz gibi kiralar da ikiye, üçe katlanmış durumda. İnsanların beklentisi sürekli olarak yardım üzerine kurulu. Ancak muhtarlık olarak bizim imkanlarımız kısıtlı. Sadece bayramlarda yapılan giysi yardımları gibi destekler tabii ki herkese yetmiyor. Çok mağdur durumda olan aileler var; her birinin kendine has maddi sıkıntıları ve sorunları var. Bazen çok zor durumda olanlara eş, dost aracılığıyla yardım etmeye çalışıyorum” diyor.

‘Başvurucuların önemli bir kısmı kadın’

Muhtarlığa başvuranların önemli bir kısmını kadınlar oluşturuyor. Gözen, hanelerde şiddete maruz kalan çok sayıda kadın olduğuna dikkat çekiyor: “Ancak buralarda boşanmak veya sığınmaevine gitmek gibi çözümler pek yaygın değil. Ekonomik özgürlüklerinin olmaması gibi nedenlerle de kadınlar şiddete mahkum kalıyor. Eşi hakkında uzaklaştırma kararı almış olmasına rağmen korkudan evden dışarı çıkamayan kadınlar gelip bizden yardım istiyor. Ayrılmak istediği için şiddet görenler var. Bu, artık Türkiye’nin her yerinde gördüğümüz acı bir gerçek haline geldi.”

Gözen, bölgede intiharların da çok arttığını dile getiriyor: “Sadece kadınlar değil, gençler ve erkekler de maddi sıkıntılar nedeniyle canına kıyıyor” diyen Gözen, “Özellikle çocuk yaşta evlilikler, borçlar, bankalardan gelen icra evrakları insanları bu noktaya sürüklüyor.”

‘Önceliğim ihtiyaç sahibi kadınlar’

“İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. Çocuğunun okul masraflarını, çantasını veya kırtasiye malzemesini alamayan anneler sürekli yardım talep ediyor. Sosyal hizmetlere başvursak da süreçler yavaş işliyor ve sonuç belirsiz” diyen Gözen, annelerin en çok okul çantası talep ettiğine dikkat çekiyor. Tasarruf tedbirleri politikasının yoksul mahallelerde sosyal yardımları doğrudan etkilediğine dikkat çeken Gözen, “Gelen taleplere ‘Yardım yok’ demek zorunda kalıyoruz ama yine de ‘Bir dilekçe yazın, belki bir şey çıkar’ diyerek umut vermeye çalışıyoruz” diyor.

Gözen sürekli iş ilanları paylaşıyor. Gözen’e göre kimileri parasızlıktan kimi de bir tür acizlikten evden çıkıp iş arayamıyor. Önceki dönemdeki muhtarları da eleştiriyor: “Önceki dönemlerde bazı muhtarların oylarını garanti altına almak için durumu iyi olan kişilere sürekli yardım bağladığını duydum. Bu durum, gerçekten ihtiyacı olanların hakkının yenmesine neden oluyor. Ben bu düzeni değiştirmek istedim. Tek amacımız bize oy veren insanlara layıkıyla hizmet etmek ve onları mahcup etmemek. Bu nedenle bir sistem kurdum. Yardım için başvuran 2 bin 700’e yakın kişinin hepsini araştırdık. Önceliği gerçekten ihtiyacı olanlara veriyorum: Eşi vefat etmiş ve çocuklu dul kadınlar, kiracılar, eşi cezaevinde olanlar... Öncelik her zaman onlarındır. Diğerleri ne derse desin, bu durumu anlatıyorum. Çünkü kadınlar bu toplumda her anlamda eşitsizlikle boğuşuyor. Tencereyi kaynatan, o evi çeviren ve bütün zorluklara göğüs geren yine kadın oluyor. Sorunlar da en çok buradan başlıyor.”


Belediye binasında sağlık hizmeti!

6 Şubat depremlerinden etkilenen Şeyh Şamil Mahallesi’nde sağlık hizmetleri de ciddi sıkıntılarla yürütülüyor. Aile sağlığı merkezi (ASM) binası depremde yıkıldığı için hekimler uzun süredir kalıcı bir çalışma alanından yoksun. Belediye geçici olarak kütüphanenin alt katını ASM olarak tahsis etse de aynı binada hem kütüphane hem de sağlık hizmeti verilmesi hem vatandaşlar hem de sağlık çalışanları için sağlıksız koşullar oluşturuyor. Belediye artık bu geçici kullanımın son bulmasını ve ASM’nin kütüphaneden çıkmasını istiyor. Ancak mahalleli, ASM’nin kalıcı olarak yeniden inşa edilmesini talep ediyor. Çünkü aile sağlığı merkezleri, mahalle halkının ilk başvuru noktası ve temel sağlık hizmetlerinin en önemli ayağı. İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yeni bir proje hazırlandığını anlatan Gözen, “Dört katlı, modern bir ASM binasının yapılması planlanıyor. İçinde psikolog ve çeşitli branşlarda uzmanların görev alacağı bir yapı ön görülüyor. Ancak inşaata henüz başlanmış değil. Bu süreçte sağlık hizmetleri sağlıksız ve yetersiz bir ortamda verilmeye devam ediyor” diyor.

Mahallenin genel durumu da sorunlu. Mahallede yaklaşık 30 bin kişinin yaşadığını dile getiren Gözen, “Deprem sonrası ağır hasarlı binalar boşaltıldı ve büyük kısmı yıkıldı. Ancak bitişik nizamlı binalar yıkım sırasında komşu binalara zarar verebileceği için süreç yavaş ilerliyor. Boş kalan yapılarda madde kullanımı ve hırsızlık gibi güvenlik sorunları artmış durumda. Hak sahipliği süreci de devam ediyor. TOKİ konutları için kura çekimleri yapılacak. Ancak mahalle sakinleri hem güvenlik hem de sağlık hizmetleri açısından belirsizliklerin bir an önce giderilmesini bekliyor” diyor.

7. sınıfta simit satıp eve katkı sunuyor
Mahalleden ayrıldıktan sonra durakta otobüs beklerken 11 yaşlarında bir çocuk yanıma yaklaşıp telefonumu kullanmak istediğini söylüyor. Çevredekiler telefonumu alıp kaçabileceği uyarısında bulunsa da çocuk annesini arayıp konuşuyor. “Simitlerin çoğunu sattım az bir şey kaldı” diyen çocuğun annesi de ona çanta aldığını dile getiriyor. Telefonu kapattıktan sonra biraz sohbet etmeye çalışıyorum çocukla. 7. sınıfa geçen çocuk, simit satarak hem harçlığını çıkarıyor hem de eve katkıda bulunuyor. Annesinin de kimi zaman ev temizliğine gittiğini dile getiren çocuk, okul zamanı da simit sattığını belirtiyor. Çocuk kısa sohbetimiz sonrası arkadaşının yanına gidip onunla oynamaya devam ediyor.
Sistematik şiddete maruz kalan B.Ö.:‘Sesimiz duyulsun’

Ağustos ayında boşanma aşamasında olan Nazlı Demir’in eşi Kemal Demir tarafından sokak ortasında katledildiği mahallede Muhtar Çiçek Gözen’in de anlattığı gibi pek çok kadın şiddet mağduru ve ekonomik güçleri ya da gidecek yerleri olmadığı için bu şiddete mahkum.

Muhtarlıktan çıkıp, eşi tarafından sistematik şiddete maruz kalan ve boşanmak isteyen B.Ö’nün evine gidiyoruz. Evi bir apartmanın giriş katı. Eve girdiğinde yerlerde incecik kilimler ve birkaç parça eşyanın oluşu, yoksulluğu gözler önüne seriyor.

50’li yaşlarında olan B.Ö. E.Ö. ile 30 yıldır evli. 3 çocuk annesi B.Ö. evlendiğinden bu yana sistematik şiddete maruz kalmış. Şiddet sadece B.Ö. ile de sınırlı değil, çocuklar da şiddetin mağduru.

Bilinen sadece 27 suç kaydı

Geçtiğimiz haftalarda eşine ağır şiddet uygulayan E.Ö. bugün cezaevinde. E.Ö’ye şiddetten dolayı 27 suç kaydı açılmış, 17’si takipsizlikle sonuçlanmış. B.Ö. en son yaşadığı şiddeti şu sözlerle anlatıyor: “Bazen çalışıyor bazen çalışmıyor. Çalışsa da getirip kendi yiyor, bizden saklıyor parasını, yiyeceklerini. Bir odası var, orada kalıyor kapısını kilitliyor girince. Dışarıda olduğu bir gün bize bir şey yapar diye odanın kapısını kitlemiştim. Kapının kilitli olmasına çıldırdı, şiddet uygulamaya başladı. Isıtıcının demir ayağıyla saldırdı, bacağımdan ciddi darbe aldım, her yer kan gölüne döndü. O an dondu kaldı. Ambulans geldi daha sonra, bacağıma dikiş atıldı, bütün vücudum yara içinde. Tutuklandı ama her an çıkabilir. Can güvenliğimiz yok.”

Bütün bunları anlatırken eşinin cezaevinden çıkmasını istemediğini söylüyor B.Ö: “Can güvenliğimiz yok. Hapisten çıkarsa gidecek bir yerimiz de yok. Boşanmak istiyorum. Sesimiz duyulsun istiyorum.”

‘Anneme destek olduğum için ben de şiddete maruz kalıyorum’

24 yaşındaki kızı A.Ö. ise evin en büyüğü. O çalışırsa eve para giriyor. Kafelerde mutfak bölümünde çalıştığını, aşçılık yaptığını dile getiren A.Ö. de babasının cezaevinden çıkmasını istemiyor: “Şiddet ortamında büyüdük. Beni hiç sevmiyor zaten. Annemin arkasında duruyorum ben, destek oluyorum ona. Olay günü de korkudan odadan çıkamadık. Ambulans çağırdık, ambulans gelince çıkabildik. Diyarbakır Barosu destek oldu, bir avukatla irtibat kurduk. O bize yardımcı oluyor. Boşanma davası da açacak. Şiddetten kurtulmak istiyoruz.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül