Çalışma koşulları bizi karşı karşıya getiriyor
Yemek Sepeti’nde işçi kıyımı: “Bizi birbirimizle kavga ettiren sebepleri göremeyen, sonuçlarıyla ilgilenen bir yönetim sorununa karşı bir insan kaynakları ve disiplin süreci sonunda işsiz kaldım.”

Merhabalar! 11 Mart 2020 tarihinden beri Yemek Sepeti Banabi deposunda çalışıyorum. Yemek Sepeti Banabi online bir market. Koronavirüsün ilk günlerinde 6 depo olarak başlayıp, bugün 200’ün üzerinde deposu olan, çok hızlı büyümüş bir şirket... Online market normal bir market gibi işlemez. Burada satın almayı da reyona ürün yerleştirmeyi de kasayı da bankaya para yatırma işlemini de bizler yaparız. Sürekli bitmeyen iş yüküne karşı her gün yapılan sayım işlerini, hiç kesilmeyen siparişi de. Ayrıca 40’a yakın kuryenin sorumluluğu da depo sorumlusuna aittir. Belirli bir iş bölümü yoktur.

İşe girdiğim ilk günden bu yana 8 saat içerisinde 30 dakika yemek paydosu kullandığımı hatırlamıyorum... Mesai saati bitmesine rağmen fazla çalışmaya zorlanıyorduk. Müdür bazı işler için fedakarlık yapın diyerek fazla mesai dayatıyordu. Kalıyorduk ama mesai ücretini hiçbir zaman alamıyorduk. Yorgun olduğumuzu, çalışacak gücümüz olmadığını belirttiğimizde ise nankörlükle suçlanıyorduk. Bir arkadaşımız gece vardiyasından çıkıp gündüz çalışmaya devam etti. Neredeyse 17 saat ayakta kalması sonucu tuvalette uyuya kaldığı bütün depo çalışanları tarafından biliniyor.

KAVGA NEDENİ STRES VE YOĞUNLUK

Vardiya bittiği için eve gidip dinlenmeye çekildiğimde işyerinden aranıp “Bölge müdürü gelecek, yöneticiler gelecek” dendiği için, sayısız kez evden çıkıp depoya sayım ve temizlik yapmaya gittiğim olmuştur. Bunların hiçbir zaman nakdi olarak bir karşılığı olmamıştır. Bu şikayetler aslında bu sektörde çok duyulmuş, çözülmesi mümkün sorunlarken işçiler her zaman kendi kaderine bırakılmıştır.

Depoda sipariş hazırlama süresi 75 saniyedir. 75 saniyenin üstünde kalırsanız, kuryelerle tartışmak zorunda kalırsınız. Çünkü onlar prim usulü çalışıyor. Ve o siparişi, ölümüne yetiştirmek için 15 dakika süreleri vardır. Basına da yansıyan kuryelerin ölüm nedenleri buraya dayanıyor. Diğer yandan ise Nevzat Aydın ve patronlar büyümeye devam etmiştir. Kısa sürede ciddi oranlarda büyüyen şirketten çalışanlarının payına düşen ise her zaman karın tokluğu olmuştur.

Bu depolar genelde erkeklerin çoğunlukta da olduğu yerlerdir. Ben tek başına 1 yıldan fazla, işsiz kalmamak adına her türlü zorbalığa rağmen şikayet hakkımı gizli tutarak çalışmaya devam etmek zorunda kaldım. Yoğun tempodan, iş stresinden kaynaklı 2 Ağustos’ta çalışma arkadaşımla tartışma yaşadım. Depo müdürüne vardiyaların değiştirilmesini rica ettim. “Burada herkesin istediğine göre vardiya yapamam” denilerek reddedildim. Halbuki, birkaç gün öncesinde yine iki arkadaşın işten kaynaklı birbirleriyle tartıştıklarında vardiyalarının revize edildiğini ve karşılaşmamaları için vardiya değişikliğine gidildiğini herkes biliyor. Yine bu şirkette kavga eden insanların haklı ya da haksız olmasına bakılmaksızın ikisinin birden işten çıkarıldığını herkes görmüş ve duymuştur.

Ben bu depoda bir buçuk yıl boyunca hiçbir bayram, resmi tatilde izin yaptığımı hatırlamıyorum. Durmuyoruz, hep daha çok çalışıyoruz. Çünkü birilerinin daha zengin olması gerekiyor. Ben vardiya arkadaşımla iş stresinden ve yoğunluğundan dolayı kavga ettiğimi ve ittirdiğimi kabul ediyorum. Olay kameralar önünde ve iki kişinin gözü önünde oldu. Savunmamı da bu doğrultuda bilfiil tamamen olayı saptırmadan yaptım. Olayın ardından işyerindeki arkadaşlarımın baskıyla aleyhimde savunma vermeye zorladığını öğrendim. Buna sık sık başvurulurdu zaten.

NEDENLERİN SORGULANMASI GEREKİR

Hiç kimsenin vicdanına ve merhametine kalmaya niyetim yok benim. Bizi birbirimizle kavga ettiren sebepleri göremeyen, sonuçlarıyla ilgilenen bir yönetim sorununa karşı bir insan kaynakları ve disiplin süreci sonunda işsiz kaldım. Neredeyse bir robotlar silsilesi ile karşı karşıya kaldığımı düşünüyorum. Tazminat hakkımın gasbetmek için kavga etmenin yeterli bir sebep olarak gördükleri bir ülkede yasaların kimler tarafından ve ne amaçla yapıldığı, sermayenin ve patronların çıkarlarının önünün ne kadar açık olduğu tüm emekçiler için bilinen bir gerçektir.

Kod-29’la her an tehdit edilip, işsizlikle ve açlıkla terbiye etmenin yöntemi; işverenlerin ve iktidarın beraberce aldıkları kararlardır. Darbelerin ve ekonomik krizlerin, salgınların bitmediği, bütün demokratik yapıların, kurumların kapısına kilit vurulduğu günlerden bugüne faturanın koşulsuz şartsız çalışanlara kesildiği kapitalist bir sistemde kişiselleştirmeden kin ve nefret duygusuna kapılmadan sorumun cevabını bulmak istiyorum... Yemek Sepeti yönetimine çağrımdır. Çalışanlarınıza karşı, biraz sorumlu ve duyarlı olmanız gerekmez mi? Sonuçlarıyla ilgilenmekten çok nedenleriyle ilgilenseniz bütün bunlara ihtiyaç kalır mıydı?

Fotoğraf: Pixabay

İlgili haberler
Trendyol linklerinin ardı sömürü dolu!

Trendyol işçisi bir kadın: “Trendyol patronu kadın, ama çoğunluğu kadın olan çalışanlarının halini a...

Dicle Üniversitesinde işten atılan işçilerden Dile...

Diyarbakır Dicle Üniversitesinde taşeron bir firma tarafından işletilen yemekhanede çalışan ve işten...

A101 işçisi doğum iznindeyken Kod 48 ile işten atı...

A101’de çalışan işçi doğum izni aldığı halde devamsızlığı kapsayan Kod 48’le işten atıldı. Mağaza Ma...