Çalışan öğrenci olmanın kadınlık hali
‘Üniversite kentlerinde’ yoğunlukla hizmet sektöründe istihdam edilen genç kadınlar yoksulluk ve şiddet sarmalından uzaklaşamıyor. Ancak eğitimlerine devam edebilmek için bu koşullara mahkum ediliyor.

Üniversite öğrencilerinin yoksulluğu ve borçluluğu yakın zamanda çeşitli gündemlere bağlı olarak yüzeysel şekilde bahsedilen ancak nasıl deneyimlendiğine dair çok az konuşulan konulardan biri. “Öğrenci kenti” özelliğiyle anılan yerlerden biri olarak Eskişehir’in hizmet sektörü, üniversite öğrencilerinin çalışma koşullarına dair çarpıcı örneklerle dolu. Şehirdeki yeme-içme ve eğlence sektörü genç kadın emeğini önemli bir kaynak olarak görüyor. Resmi kayıtlı ve tam zamanlı işçiler arasında bile örgütsüzlüğün, haklardan yoksunluğun en yaygın yaşandığı alan olan bu sektör*, çalışan kadın öğrenciler üzerinde çeşitlenen ve derinleşen zorlayıcı koşullar üretiyor. Kayıt dışılığa, güvencesizliğe ek olarak taciz, belirli bir biçimde görünme/davranma baskısı, iş saatlerinin belirsizliği genç kadınların sık karşılaştığı sorunlar arasında yer alıyor. Henüz işe giriş aşamasında, kadınların hizmet etmeye daha yatkın ve uyumlu oldukları kabulü ile tercih edilmelerinde cinsiyetçiliğin etkisi başlıyor.

‘BABACAN’ PATRON İMAJI DA "ARKADAŞ AYAĞI" DA SÖMÜRÜYÜ GİZLİYOR

Zamanını ve enerjisini geçimle eğitim arasında bölüştürmek zorunda kalan kadınlar çalışma sürecinde farklı türden kontrol ve baskı mekanizmaları ile karşılaşılıyor. İşverenler kimi zaman kendilerini “müşteri istekleri” karşısında çalışanlarla denkmiş gibi göstererek oturma yasağı getiriyor, başka bir zaman da dostluk ya da aile kurgusu ile fazladan çalıştırmayı bir yardım talebi olarak dile getiriyor. Kendini tatlı-sert ve korumacı bir aile büyüğü yerine koyanı da rahat, mesafesiz ve “kafa patron” tarzını benimseyeni de var. Bu yüzden eksik/gecikmiş ödeme, taciz ve kötü muameleye göz yumma dayatması kah patronun da “çare bulamadığı” durumlara katlanma ricası gibi kah abartmaya değmeyecek ufak aksaklıklar gibi sunuluyor. Bazen de “dışarıdaki” daha kötü çalışma koşullarından, tehlikelerden, işsizlikten “koruma”nın, “iyi patron”luğun karşılığında ödenmesi gereken bir borçmuşçasına genç kadınların önüne konuyor.

DEVLET POLİTİKALARI GENÇ KADINLARI YOKSULLUK VE ŞİDDETE İTİYOR

Öğrenci yoksulluğu, kamu kurumlarının ısrarla çözümsüz bıraktığı ve hatta var olan destekleyici uygulamaları kaldırarak ya da kısıtlayarak büyüttüğü bir sorun. Eğitime gerekli bütçeyi ayırmayan, ayrılan bütçenin kullanımını denetlemeyen ve yoksulluğu derinleştiren burjuva devlet politikalarının, üniversite gençliğini geçinebilmek için çalışmak zorunda bıraktığını zaten biliyoruz. Her ne kadar esas ihtiyaç parasız eğitim olsa da bugün üniversiteler düzeyinde uygulanan kısmi zamanlı öğrenci istihdamı, yemek ve yurt bursları, kitap/yayın ve etkinlik destekleri gibi yoksulluğun etkisini hafifleten ara çözümlerin dahi bütçe kısıtlamasına uğradığına ve kimi yerlerde tamamen kaldırılmasına şahit oluyoruz. Burs ve yurt başvurularının değerlendirilmesinde, kişinin ailesi ile ilişkisinin durumu gözetilmeden aile gelirine ve aile ikamet yerine göre karar verilmesi kadınlar için ayrı güçlükler yaratıyor. Kadını aileye ait kabul eden anlayış ekonomik veya başka türlerde şiddete maruz kalan, eğitimi engellenmek istenen kadınları görmezden geliyor. Birçok kadın ihtiyaç duymasına rağmen değerlendirme sisteminden kaynaklı olarak bu imkanlardan yararlanamıyor. Üniversite çalışanları arasında el yordamıyla örgütlenen dayanışma hayırseverlik düzeyinde kaldığından sabit ve sürekliliği garantili bir destek niteliğinde değil. Yerel yönetimlerin ve sivil toplumun faaliyetleri de popülist, dönemsel müdahaleler olmanın ötesine henüz geçemiyor. Şiddet, taciz ve yoksulluk karşısında destek alınabilecek yapılar kurulmadığı ya da yeterince etkin çalıştırılmadığı için yalnızlaşan kadınlar bireysel çözümlere yönelmek zorunda kalıyor.

ANLIK ÇÖZÜMLERDEN, HAKLAR İÇİN YAN YANA YÜRÜMEYE

Kadın öğrenciler için erişilebilir olan garsonluk, baristalık, özel ders öğretmenliği, çocuk bakımı, satış-reklam işleri gibi seçenekler, sömürünün ve işlerin cinsiyete dayalı ayrımını pekiştirmenin yanı sıra güvensiz çalışma ortamını beraberinde getiriyor. Ancak tüm sorunlara rağmen eğitime devam etmek, şiddetten uzaklaşabilmek, evliliğe zorlanmamak, aileye bağımlı yaşamamak için çalışmak, kadınların elindeki tek çıkar yol. Genç kadınların kendi aralarında ürettikleri baş etme yolları şimdilik anlık çözümlere ve birebir yardımlara dayanıyor. Ancak, toplu taşıma bittikten sonra eve dönerken birbirine eşlik etmenin haklar için yan yana yürümeye, iş arkadaşının tacizci müşteriyle tekrar yüz yüze gelmemesi için masayı devralmanın güvenliği sağlamayan işverenlerin ve kurumların karşısına dikilmeye dönüşmesi mümkün. Emeğine sahip çıkma mücadelesini ve dayanışmayı besleyecek şey ise kadınların birbirini dinlemek, yaşadıklarını paylaşmak, ortak dertlere çare bulmak üzere bir araya gelmeleri olacak.

Eskişehir’de çalışan kadın öğrenci olmak| Bu sistem hayatlarımızı olumsuz etkiliyor
Eskişehir’de yaşamımı sürdürmeye çalışan bir kadın öğrenci olarak ekonomik anlamda sıkıntılar yaşıyorum. Gelen zamlarla birlikte okul materyallerimi almakta zorluk yaşıyorum, devletten geri ödemeli kredi almama ve ailemin desteğine rağmen bir öğrenci olarak “öğrenci şehri” diye anılan Eskişehir’de yaşamak bile artık çok zor. Kadın olmanın zor olduğu bu ülkede üstüne hayat pahalılığı da eklendi artık, bir öğrencinin dahi geçimini sağlayamayacak durumda. Bundan dolayı çeşitli kafe barlarda, farklı işletmelerde çalıştığım için hepsinde deneyimlerim ve bunların getirdiği sıkıntılı süreçler farklı.
Eskişehir öğrenci şehri olarak bilinse de ve bu yerlerde öğrenciler yoğunlukta olsalar da kadın olarak bu gibi işletmelerde çalışmak insanların bizlere farklı gözlerle bakmasına neden oluyor. Halbuki çalıştığımız işletmelerde çalışanların güler yüzlü olmaları tembihlenirken aynı zamanda yaptığımız herhangi bir nazik hareketin “cilveli” olarak algılanmasına, karşı tarafa farklı anlamda yaklaştığımızı sanan müşteriler ve işletme arasında kalmamıza neden oluyor. “Kadın müşteriler kendilerinden daha bakımlı ve güzel servis elemanlarının onlara hizmet etmesinden hoşnut olmuyor” şeklinde bir açıklama ile kıyafetimizden yaptığımız makyaja kadar mobbinglerle tekrar eden uyarılarda çekmiş olduğum zorluklardan yalnızca birkaçı.
Çalışma saatlerimiz ise her geçen gün esnetiliyor, ancak aldığımız ücretler aynı kalıyor, güvencesiz ve sigortasız çalışmaya mahkum bırakılıyoruz. Sadece ekonomik anlamda yaşamımı idam ettirmeye çalışmam gerektiği için bu gibi yerlere her gün istemeyerek gittim ben ve benim gibi birçok kadın çalışanla bu konular üzerine sohbet ettik. Yaşanan bu gibi durumların boyutlarının sandığımızdan daha fazla olduğunu ve bu baskıcı patron ve sistemin hayatımızı etkilediğini artık daha net anlayabiliyorum.
Bir kadın öğrenci // Eskişehir

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Öğrenciyken de stajyerken de sömürülmediğimiz, geç...

Hukuk fakültesinde okuyan genç kadınlar okurken çalışmak zorunda kalmamak, daha iyi staj koşullarınd...

Gelecek kaygısı, geçim derdi, artan sorunlar: Üniv...

Geçim derdi üniversiteli genç kadınları okurken çalışmak zorunda bırakırken, başkaca sorunları berab...

Yediğimiz lokmayı saymadığımız, part time işlerde...

Kadın öğrenciler hem ekonomik krizden hem de ailevi sorunlardan dolayı part time çalışıyor. Bazıları...