Av. Alev Öztürk: Pınar’ın davası sanığın ağır bir ceza almaması için uzatılıyor
12 celsedir bir türlü sonuçlanmayan Pınar Gültekin davasının neden bu kadar uzatıldığını, iktidarın kadına yönelik şiddet politikalarını Avukat Alev Öztürk ile konuştuk.

Muğla’da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i işkence ederek öldüren Cemal Metin Avcı ve suç delillerini gizleyerek, yok ettikleri öne sürülen kardeşi Mertcan Avcı, annesi Ayten Avcı, babası Selim Avcı, boşandığı eşi Eda Karagün ve ortağı Şükrü Gökhan Orhan’ın yargılandığı davanın 12. Duruşması pazartesi günü görüldü. Son birkaç duruşmada karar verilmesi beklenirken dava yine haziran ayına ertelendi. 12 celsedir devam eden davada, Pınar Gültekin’in hayatı didik didik edilirken, Pınar iftiraya maruz kalıyor, yargı eliyle ailesine tekrar tekrar acıları hatırlatılıyor. Pınar’ı vahşice katleden ve bu cinayete ortak olan sanıklar hakkında ise bir türlü hüküm verilmiyor. Peki Pınar Gültekin cinayeti davasının bu kadar uzatılmasının sebebi ne, neden bir türlü karar verilmiyor, Menteşe Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Avukat Alev Öztürk ile konuştuk.

Pınar Gültekin davası 2019 yılından beri sürüyor. Tüm deliller toplanmışken ve her şey ortadayken dava neden sonuçlanmıyor? Adalet mekanizmasının özellikle kadın cinayeti davalarında bu kadar yavaş ilerlemesinin sebebini neye bağlıyorsunuz?

Pazartesi günü davanın 12. celsesi görüldü. Tüm deliller toplanmışken dava sonuçlanmıyor. Sanık vekillerinin davayı uzatmaya yönelik birçok talebi olduğundan dolayı bugüne kadar devam etti dava. Ayrıca mahkemenin sanık vekillerinin talebi doğrultusunda, Pınar’ın telefonundaki mesaj ve görüntülere ulaşma çabasından dolayı ve bu doğrultuda Amerika’dan, Apple’dan gelecek yazının beklenmesi de bu sürecin uzamasına sebep oldu. Aslında Apple’dan gelecek o yazının beklenmesine gerek yoktu. Çünkü sonuçta öldürülmüş ve hunharca katledilmiş bir kadından bahsediyoruz. Sanık suçunu itiraf etmiş. Ortada haksız bir tahrik yok, indirim hükümlerini uygulayacak hiçbir durum söz konusu değil. Buna rağmen bunun beklenmemesi gerekiyordu ama mahkeme heyetinin ısrarla bunu beklemesi davayı uzatan süreçlerden biri oldu. Ayrıca cezalandırılması gereken sanık iken, bu süreçlerin hepsinde ne yazık ki ölen kadının özel hayatı, ölmeden önce nasıl yaşadığı didik didik edildi. Bu da davanın uzamasındaki diğer sebeplerden biri. Tabii sonradan davaya dâhil olanlar oldu. İlk başta sanık Cemal Metin Avcı ve kardeşi yargılanıyordu. Sonrasında sanığın annesi, babası, eski eşi ve iş ortağı hakkında da suç delillerini gizlemek suçundan dava açıldı ve bu dava Pınar Gültekin’in cinayet dosyasıyla birleştirildi. Tüm bunlar değerlendirildiğinde bu dava 3-4 celsede bitebilecek bir davayken yargının yine erkek yargı olmasından dolayı, yine kadının özel hayatıyla ilgili verilerin beklenmesinden dolayı, her şey ortadayken sanığı bir şekilde aklamaya yönelik ya da indirime yönelik bir bulgu arama çabasından dolayı dava bugüne kadar uzadı.

Avukat Alev Öztürk

‘BU CİNAYETİ BİR KİŞİNİN İŞLEMİŞ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL’

Katilin suçu tek başına işlemiş olması olanaksız görünüyor. Yardım ve yataklık edenler tüm itirazlara rağmen neden tutuklanmıyor?

Katilin suçu tek başına işlemiş olması bence de olanaksız görünüyor. Çünkü tasarlanmış, kurgulanmış bir cinayet ve cinayetin işleniş biçimine de bakıldığında bunu tek başına yapması mümkün değil gibi görünüyor. Birtakım bulgular var tabii dosyada. Sanığın bu olay ile ilgili gözaltına alınmasından sonra henüz suçunu itiraf etmediği aşamada annesi, babası ve eşine avukatı tarafından Pınar Gültekin’in kaybolmasıyla ilgili sanığın gözaltına alınması haberi verildiğinde sanığın annesi, babası ve eski eşi cinayetin işlendiği yere gidiyor. Duruşmalar boyunca olay yerine gitmelerinin sebeplerini kendilerince izah ettiler. Bu açıklamalar bana göre hayatın olağan akışına aykırı, akıl dışı açıklamalardı. Sanığın eski eşinin şöyle bir beyanı vardı “Ben Pınar’ın kaybolduğunu ve eski eşimle bir ilişkisinin olduğunu öğrenince, Pınar’a zarar verebileceğini onu öldürebileceğini ve bunu da yayla evinde yapabileceğini düşündüm”. Katilin Pınar’ı öldürdüğü gün, kardeşi Mertcan Avcı ile çok sık telefon görüşmeleri ve HTS kayıtları, kardeşinin uzunca bir süre orada olduğunu gösteriyor. Kardeşinin yine yanan bir varili görmesi, bu varilde ne var diye sanığa sorması ve sanığın kokoreç yakıyorum dediğini söylemesi ve Mertcan Avcı’nın gidip tekrar varile bakmaması… Bunlar inandırıcı beyanlar değil. Zaten kardeşi Mertcan Avcı’nın baz verileri ve telefon sinyalleri oradan çok uzunca bir süre geliyor. Dosyadaki bu deliller ışığında sanıkların beyanı örtüşmüyor. Hal böyle olunca zaten cinayetin işleniş biçimi hem de dosyadaki somut veriler bu cinayetin tek başına işlenmediğine dair yüksek derecede bir kanaat oluşturuyor.

‘TOPLUM KATLEDİLEN KADINLA DEĞİL; KATİLLE EMPATİ KURMAYA ÇALIŞIYOR’

Pınar Gültekin’in hayatı dava sürecinde didik didik edildi. Bu süreçte mahkeme heyetinin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Maktulün hayatının didik didik edilmesi bütün kadın cinayeti dosyalarında birebir yaşadığımız bir şey. Çünkü toplum da mahkeme de yargı da savcı da hâkim de polis de her zaman öldürülen kadının, öldürme sebebini bulmaya çalışıyor, buna bir sebep arıyor. Toplum öldürülen, katledilen kadınla değil; öldüren sanıkla, katille empati kurmaya çalışıyor. Çünkü neden? Ataerkil bir toplumda yaşıyoruz, erkeğin bir şeyleri yapmasına her zaman bir sebep bir bahane bulmaya yönelik algılarla ve öğretilerle yetiştiğimiz bir toplum içerisinde yetişiyoruz. Hal böyle olunca erkeğin bir kadını öldürmesi halinde “Ne yaptı da öldürdü?”, “Acaba kadın onu nasıl tahrik etti, bu aşamaya nasıl geldi?”, “İhanet mi etti, adamı nasıl çıldırttı?” gibi ifadelerle kadının öldürülmesine sebep aranıyor. Oysa insanların unuttuğu ya da aklından çıkardığı şu, bir insanın bir insanı öldürmesi için hiçbir sebep yok, hiçbir sebep de buna mazeret olamaz. Pınar Gültekin davasında da aynısı oldu. Daha önce takip ettiğim davalarda ya da avukatı olduğum dosyalarda da aynı şeyi yaşadım. O dosyalarda da kadınların hayatı sorgulandı ve mahkeme heyeti buna ses çıkarmadı. Hatta bunları gerekçelendirerek ona göre cezalar hükmetti. Bu davada da aynı şey yaşandı. Bunda da aslında karara hiç etki etmeyecek olmasına rağmen Pınar’ın tüm hayatının didik didik edilmesine göz yumuldu. Bunun için diyoruz erkek adalet değil, gerçek adalet.

‘İKTİDAR KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE SADECE GÖZ BOYUYOR’

İktidar kadın cinayeti davalarında en ağır cezayı vereceğiz diyor. Meclisten indirimlere yönelik yeni bir yasa da geçti. Pınar Gültekin’in davası üzerinden bakacak olursak iktidarın kadın politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanki kadın cinayetleri ülkemizde iki üç aydır yaşanıyormuş gibi davranıyor iktidar. Oysa ülkede yıllardır kadın cinayetler yaşanıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edildiği yıl bir düşüş oluyor onun dışında o yıldan itibaren kadın cinayetleri giderek artmaya devam ediyor bu da sadece verilerle öğrenebildiğimiz... Bu yeni bir mesele değil, zaten devlet politikası, bir sistem sorunu. O yüzden iktidarın şu an “kadın cinayetlerine en ağır cezayı vereceğiz” demesi hiç samimi gelmiyor. Çünkü ellerinde 2011 yılında imzaladığı 2014 yılında da yürürlüğe soktuğu İstanbul Sözleşmesi gibi kadının yaşam hakkı, kadının insan hakkının en temel yasal düzenlemesi olan bir sözleşme bulunmaktaydı. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede ansızın tek imzayla ve tek bir kararla yasa dışı bir şekilde çekilen bir iktidarın kadın cinayetleri davalarında en ağır cezayı vereceğiz demesi tabii ki hiçbir kadını ve bizleri asla tatmin etmiyor ve inandırıcı gelmiyor. Şimdi yeni bir yasa geçti. Bu yasada da “sadece eşe karşı öldürme suçuna değil, eski eşe karşı öldürme suçuna da yüksek ceza vereceğiz” dediler. Ayrıca ceza indirimi, TCK 62, mahkemede hal ve hareketlerine dayalı indirim dediğimiz, kravat indirimi diye bilinen indirimi artık uygulamayacağız dediler. Aslında bu şu demek, sen bu indirimleri demek ki bugüne kadar uyguladığını kabul ediyorsun. Biz bu mücadelenin içinde var olan kadınlar olarak yıllardır şunu söylüyoruz, bir kadını vahşice katledip duruşmada bir iyi hal gösterdi diye indirim uygulamanız kabul edilir bir şey değil. Şu an bunu kendiniz kabul etmiş oluyorsunuz. Şimdi de diyorsunuz ki artık bunu yapmayacağız. Şimdi bunun neresinden tutsak elimizde kalıyor. İktidarın zaten yapması gereken şeyi yapmayıp bugünden sonra yapacağım demesi bana göre kadına yönelik şiddetle mücadelede gerçekten etkin bir istek ve samimiyetlerinin olduğunu göstermiyor. Kadın cinayetleri politiktir derken tam da bunu söylüyoruz. İktidar da bir erkek iktidarı ve kendi iktidarını korumaya çalışıyor ve bunu siyasal İslam ile de birleştirerek kadınlara, aslında genel olarak insan haklarına saldırılarda bulunuyor. Zaten ciddi saldırıları varken bunu kadınlar üzerinden daha yoğun bir şekilde yapıyor. Kadını aile içine hapsetmeye çalışan ve kadının birincil görevinin annelik olduğunu düşünen zihniyetin yönettiği iktidarın kadına yönelik şiddetle mücadelede samimi olduğuna inanmamız mümkün değil.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ’
Son olarak çağrınız ve bu sürece yönelik değerlendirmeleriniz var mı?
Son duruşmada savcı mütalaasını verdi. Sanık Cemal Metin Avcı için tasarlayarak canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme suçundan, kardeşi Mertcan Avcı hakkında da tasarlayarak canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme suçuna iştirakten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti. Diğer sanıklar; sanığın annesi, babası, eski eşi ve ortağı için de suç delillerini gizlemek suçundan cezalandırılmasını istedi, mütalaasını verdi. Sanık vekilleri de mütalaaya karşı ve esasa karşı beyanda bulunmak için süre talep ettiler. Bu sebeple duruşma ertelendi, bir sonraki duruşmada ekstrem bir şey çıkmazsa karar çıkacak. Bu noktada beklentim Cemal Metin Avcı’ya yönelik ağırlaştırılmış müebbet olması yönünde çünkü bunu engelleyecek ya da bunun dışında bir cezayı gerektirecek bir delil yok dosyada. Çünkü Ceza Kanunu’nda yakarak öldürme ağırlaştırılmış müebbet için yeterli. Gelen raporlarda Pınar Gültekin’in diri diri yakıldığının kabulü gerekir yönünde. Hal böyle olunca ağırlaştırılmış müebbettin verilmesi gerekiyor, TCK’ya göre başka hiçbir şey aranmıyor. Bunun aksi bir karar çıkarsa deminden beri konuştuğumuz gibi yargının nasıl erkek bir yargı olduğunu birebir bu dosyada gözümüzün içine sokulduğunu görmüş oluruz. Sanık Mertcan Avcı hakkında da aynı suçtan ceza almasını bekliyorum. Ama bu mahkeme heyetinin bunu vereceğini düşünmüyorum. Tutumlarından bunu anladım, sanığı tutuklayabilirdi ama tutuklamadı. Çağrım, tüm bu olumsuzluklara rağmen mücadeleden vazgeçmemek, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmemek. Haklarımızı ve özgürlüklerimizi alana kadar dayanışma ve mücadele ile yürümeye devam etmek. İstanbul Sözleşmesi’ni bir gün tekrar geri getireceğiz.

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Pınar Gültekin davasında yine karar çıkmadı

Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı ve diğer sanıkların yargılandığı davanın 12’nci duruşmasın...

Pınar Gültekin davası: Bir kadın cinayeti davasını...

İktidarın kadın düşmanı politikaları belirliyor yargı kararlarını, ağır cezalar kadına yönelik suçla...

Pınar Gültekin Davası| Sanık ‘yeni deliller sunaca...

Muğla’da görülen Pınar Gültekin davasında, sanık Cemal Metin Avcı’nın mahkeme heyetine yeni deliller...