Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 5. Ulusal Eylem Planını açıkladı. Resmi Gazete’de eylem planına yer verilmeden yayımlanan genelge ile eylem planı bugün yürürlüğe girdi. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede 4. Eylem Planı 2021 yılında, 1 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’nden resmen çıkıldığı gün yayımlanmıştı. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen dünyada ilk ve tek ülke olmuştu.
Şiddetin kökeni failin öfkesine, hastalığına, bağımlılığına indirgeniyor
2021’de yayımlanan 4. Eylem Planı ile 2025 yılı aile yılının sonunda açıklanan 5. Eylem Planı arasında ortaya konan hedeflerde farklar öne çıkıyor. Öncelikli olarak 4. Eylem Planında koruyucu ve önleyici hizmetler, veri ve istatistik ayrı amaçlar olarak yer alırken 5. Eylem planında bu hedefler yerine “faili dönüştürücü” hedefler konmuş: Şiddetsiz Yaşam ve Saygı Kültürü, Davranışsal Dönüşüm ve Toplumsal Katılım gibi. 4. Eylem Planında faillerin rehabilitasyonuna yer verilmiyor muydu? Faillerin şiddet davranışının neden yaptığının araştırılması vurgusuna, faillerin programlara katılmasına yer veriliyordu. Ancak buradaki fark 5. Eylem Planında “faillerin dönüşümünün” ana bir hedef olarak ortaya konmuş olması. Aynı zamanda eşitlik yerine “Şiddetsiz Yaşam ve Saygı Kültürü” hedefi altında “toplumun tüm kesimlerinde saygı kültürünü bir değer ve davranış biçimi haline getirmek” yer alıyor.
Aile Bakanı Göktaş, bunu şöyle duyurdu: “Şiddet döngüsünü kırmak amacıyla, şiddetin kök nedenlerine inerek ilk defa fail odaklı bir destek modeli geliştiriyoruz.” Yani Bakanlık, şiddetin kökünde yer alan eşitsizliği görmezden gelerek kadına yönelik şiddetin sebebini failin davranışına, öfke sorununa, akıl sağlığına, alkol-madde bağımlılığına indirgediğini ilan etmiş oldu.
Güçlendirme sadece sözde
Mahinur Özdemir Göktaş, “Her 25 Kasım bizi 3 temel kavramın önemini hatırlatıyor: Farkındalık, güçlenme, adalet” dedi. Bakan Göktaş kadınların güçlenmesine ilişkin “Ekonomik güçlenmeden sosyal hizmetlere koruyucu önlemlere kadar her hamlemiz kadınların yaşam alanını genişletti” derken 2026 yılı bütçe kalemlerinde “kadının güçlendirilmesi”; turizmin geliştirilmesi ve ölçme, seçme, yerleştirmeden sonra geliyor.
Bakan faillerin cezasız bırakıldığına, haksız tahrik indirimlerinin verilmesine karşı yoğun tepkilere karşın ise “Adalet, her kadının hakkının devletin güvencesinin altında olmasıdır. Faillerin cezasız kalmasına müsait etmeyen bir sistemi hayata geçirdik” dedi.
Buna ilişkin bu yıl öne çıkan iki yargı kararı bile bunun böyle olmadığını gösteriyor:
-İzmir'de Ceyda Yüksel'i cinsel ilişkiyi reddettiği bahanesiyle katleden Serkan Dindar'a cinsel ilişkiyi reddetmeyi “haksız tahrik” sayarak verilen indirimli cezayı Yargıtay onaylamıştı.
-Muğla’da 2020 yılında vahşice katledilen Üniversite Öğrencisi Pınar Gültekin'in katil zanlısı Cemal Metin Avcı'nın dosyasında Yargıtay “Canlı canlı yakılarak öldürme canavarca hisle değildir” diyerek ağırlaştırılmış müebbet hapis kararını bozdu. Yerel mahkeme, Cemal Metin Avcı’ya önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Sonra bu cezada haksız tahrik indirimi uygulayarak 23 yıla düşürdü.
Eşitlik değil ‘saygı kültürü’
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Toplumun tüm kesimlerinde saygı kültürünü bir davranış biçimi haline getirmektir. Şiddetsiz bir toplum için delile dayalı ve çok sektörlü politikalar geliştirecek, toplum temelli müdahaleler yürüteceğiz” ifadelerini kullandı. “Değerler eğitimi”, “vicdan”, “merhamet” gibi kavramlarla eşitlik kavramını kullanmanın üzerinden atlayan iktidar, şimdi de “saygı kültürünü” kullanıyor. Bir önceki eylem planı da şiddetin kökeninin cinsiyet eşitsizliği olduğunu söyleyen ve devletlere cinsiyet eşitliğini sağlayacak politikalar geliştirme sorumluluğunu yükleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekildikten sonra açıklanmıştı. Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri bir yandan da özel sektörün “şiddetle mücadele” planlarına dahil edileceğine işaret ediyor. Bu yazı hazırlandığında Aile Bakanlığı sitesinde henüz Eylem Planı yayımlanmadı.
Yapılan açıklamalara ve hedeflere bakıldığında şiddetin gerçek sebebi olan cinsiyet eşitsizliğinin üzerini örtecek ve şiddeti failin kişisel özelliklerine indirerek devletin eşitlik temelli politika üretme yükümlülüğünü geri plana iten bir çerçeve çiziyor.
Fotoğraf: TCCB
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN





















