Sevda Karaca
“Zaten şiddet gören bir kadın şimdi evde iki katı şiddet görüyor bu süreçte, kuşlara yem verdiği bahanesiyle dahi kocasından şiddet görüyor bir kadın.”
Sağlıksız koşullara terk edilen emek gücünün ayakta kalma sorunu ortadayken yalnızca sermayenin ihtiyacını gözeten paketler kadim burjuva kaygıların bile kalmadığını gösteren emarelerdir.
Kimse 8 Mart’larda İstanbul Feminist Gece Yürüyüşünün kalabalıklığını, coşkusunu küçük görmesin elbette... Ama kimse de 8 Mart’ı yalnızca feminist gece yürüyüşünden ibaret hale getirmesin.
Tek tek değil birlikte yürüyeceğimiz yol bizi güçlendirecek, öfkemizin hakkını verecek olanaklara ancak birlikte olursak kavuşabileceğiz.
Artık hiçbir emekçinin, hiçbir kadının hayatı Diyanette sembolleşen lüksü, Diyanette sembolleşen kanaati, sabrı, baş eğmeyi kaldıracak durumda değil!
Sevda Karaca’nın yazdığı ‘Ev işleriyle meşgul kadınların sayısı artarken…’ yazısına TÜİK ‘çok kırılmış!’ ‘Yakışıksız ve haksız eleştiri’ yapıldığını söyleyen TÜİK’in cevabında ise yeni itiraflar var.
Adana’da kadınlar 8 Mart öncesi bir araya geldi. Buluşmaya katılan editörümüz Sevda Karaca kadınlara yan yana gelme çağrısı yaptı: Korku iklimine karşı kadınların gücü birlikte mücadele etmek!
‘Ev işleriyle meşguliyet’ bir ‘tercih’ değil zorunluluk. Türkiye’de 10 kadından 9’u çalışmak istiyor. Ama kadınların çalışma yaşamında haklarının fütursuzca çiğnenmesi kadınları eve yönlendiriyor.
Asgari ücretin açlık sınırından biraz fazla olduğu, 4 gençten 1'inin işsiz olduğu, enflasyonun %30’ları aştığı memlekette gençler evliliklerin birkaç teşvik, bolca iman sosuyla yürümediğini düşünüyor.
Çocuk istismarına evlilik yoluyla af öngören yasa değişikliğine adım adım işte böyle gelindi: adım adım örülen bu “affın” bir kerelik olmadığı ayan beyan ortada. Bunu durdurmazsak devamı gelecek.
... Kadınların bedenlerine, emeklerine, kimliklerine, var oluşlarına dönük her saldırının “devrim” meselesi haline geldiğini ayan beyan gördüğümüz bir dünya hali... E o zaman dans!
Genelgeyle ilgili tartışılması gereken iki ana eksen var; birincisi içeriği, diğeri ise nasıl bir arka planla, nasıl hesaplarla hazırlandığı ve ne amaçlandığı...
Metal işçisi kadınların anlattıkları, patronların dayattığı 'kölelik sözleşmesinin' maddelerinin kadın işçiler bakımından özgün sorunlara yol açacağını ortaya seriyor. Nedir bu sorunlar?
Küçük birlikteliklerimizi ‘küçümsememenin’ neden önemli olduğunu, bu birlikteliklerin neleri değiştirebileceğini konuştukça muhakkak “bunları bilmek, daha çok anlatmak lazım” cümlesi çıktı.
Kapatılan kadın kurumlarının kapısına yalnızca “mühür” vurmakla yetinmeyip bir de tuğladan duvar ören bir kayyum düzeni…
İnsanların canına, bedenine, haklarına, umutlarına, beklentilerine, haysiyetlerine kasteden bu sistemin içinde alınan her nefesin ‘şiddete’ dönüştüğünü anlatıyor bize son günlerde yaşadığımız örnekler
Kapıya ‘Dikkat, siyanür var’ yazısı asılarak intihar edilen evdeki yoksulluk bugün 11 milyon insanın evinde yaşanıyor. Bu intihara ‘melankoli’ demek sistematik bir cinayet olduğu gerçeğini gizliyor.
Bir yanda artan ve vahşileşen şiddet, kadınları yok etme üzerine kurulu organize işler, diğer yanda toplumun ve kadınların şiddeti ve şiddetle ‘itaatkarlaştırmayı’ kabul etmediğini gösteren veriler.
Bu yargı paketi kadınların hayatına ipotek koyma paketidir. Kızlar çocuk yaşta evlendirilecek, istismarcılar affedilecek, şiddetten uzaklaşmak için boşanmaya kalktıklarında da ‘Nafaka yok’ denecek!
Saldırıları püskürtürken, yalnızca kâğıt üstündeki haklarımıza sahip çıkmakla kalmayıp, bu hakları kullanabilmemizin somut koşullarına ilişkin de taleplerde bulunmamız gerekir.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.