AKP uzunca bir süredir “hak” kavramını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Kendi meşrebine ve anlayışına uygun görmediği tüm “hak” taleplerini bir tür meydan okuma olarak görüyor. Tek adam yönetiminin alamet-i farikalarından olan bu durum, aslında hak mücadelelerinin zeminini de öznelerini de bileşenlerini de çapını da genişletiyor.
18 yıldır kadınların yaşamın her alanındaki temel hakları parça parça gündem edilerek, kimi zaman yasal düzenlemeler kimi zaman keyfiyet marifetiyle iyiden iyiye geriye çekildi. Bugün kadınlar için neredeyse “ölmek istemiyoruz” noktasına kadar geriye çektirilen hak talebi, iyiden iyiye biriken hoşnutsuzluk, öfke çok farklı kadın kesimlerini aynı söz etrafında buluşturabiliyor.
Görünen o ki, memleketin en temel gündem maddeleri arasındaki başat sırasını hiç kaybetmeyen kadına ve çocuklara yönelik şiddet ve devletin müdahalesizliği, hatta teşviki çok geniş bir çevreden kadınları “şiddete karşı korunma, faillerin adaletli bir biçimde yargılanması, şiddet gören kadın ve çocukların zararlarının tazmin edilmesi, kadınların aşağılanmasına, yok sayılmalarına bir son verilmesi” noktasında birleştiriyor.
Söz konusu olan bu gündem olunca “insan muamelesi görme” ihtimaliyle AKP’ye oy veren yoksul emekçi kadınlar da, AKP’nin sözcüsü pozisyonundaki kadınlar da, hak mücadelesini politik bir mücadele hattı olarak gören kadın örgütleri de, talebi yalnızca huzurla uyunacak bir uyku, korkmadan çıkılacak sokak, öldürülme kaygısı olmadan söylenecek söz olan kadın da ortak bir sözün parçası oluyor. Geniş bir kadın çevresinin ana derdi; giderek vahşileşen şiddet karşısında kadınların haklarının ve yaşamlarının korunması talebi.
Tam da bu nedenle tartışmalar iyice artıp, iptal kararı hükümet sözcüleri eliyle somut bir plana dönüşünce “İstanbul Sözleşmesi’ni tartışma, uygula” talebi çok geniş çevrelerden kadınların, kadın örgütlerinin, kadın kesimlerinin ortak sözü oldu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDEN ÖNEMLİYDİ?
Çünkü devlete kadına yönelik şiddetin her türüne ve her yönüne ilişkin somut görevler veriyor, şiddetin esasını kadınlarla erkekler arasındaki eşitsiz güç ilişkilerine dayandırıyor ve şiddeti önlemenin eşitliği her alanda sağlamakla mümkün olabileceğini söylüyor. Tüm yasa ve uygulamaları bu anlayışla yapmak, yapmayandan hesap sorulmasını sağlamak gerektiğini ifade ediyor.
Bu türden bir yaklaşım; kadınlarla erkekleri “fıtratları gereği” eşit olamayacakları bir tabiyet ilişkisine mahkum edip, kadınları erkeklerin emrine, kadınlarla erkeklerin eşitsiz ilişkileri üzerine kurulan “aile” kurumunu da sistemin emrine vermek isteyen bir zihniyet bakımından oldukça tehlikeli. İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırıların esası, kadınların eşitlik hakkına, eşit varoluşuna yönelik saldırılar.
Tam da bu nedenle; İstanbul Sözleşmesi, yalnızca uluslararası bağlayıcı bir belge olması nedeniyle değil; esasen kadınların eşitlik haklarını tümüyle ortadan kaldırmak isteyenler karşısında “eşitlikten vazgeçmiyoruz” sözünü ortaklaştıran somut bir gündem olması dolayısıyla önemli.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDEN GENİŞ KADIN ÇEVRELERİNİ BİRLEŞTİREN BİR EŞİK OLDU?
Birincisi; uzun yıllardır kadınların haklarına dönük saldırılar çok büyük yaşamsal sorunlara neden oldu kadınlar nezdinde. Her şeyden önce canıyla sınanır halde kadınlar. Çalışma yaşamından evlilik ilişkilerine her alanda kadınları “eksik” görmenin olağanlaştırıldığı bir toplumsallık inşa edildi. Gündelik hayattaki ayrımcılık ve eşitsizliğin yarattığı dertlerden, her gün yaşanan kadın cinayetlerine, şiddet faillerinin korunup kollanmasından şiddete uğrayan kadının neredeyse failden daha çok cezalandırılmasına, yoksulluğun artmasından, iktidarın seçiminin “zenginlerden ve patronlardan yana olduğunun” iyice ayyuka çıkmasına kadar pek çok şey kadınların öfkesinin de birikmesine neden oldu.
İkincisi; sözleşmenin iptali kıdem tazminatından basın özgürlüğüne, sosyal medya düzenlemesinden siyasi partiler ve seçim yasasına, oda ve barolara ilişkin atılacak tüm adımlarla birlikte bir biat rejimi kurma yol haritasının önemli bir parçası. İçeriği ve ifade ettiği eşitlik anlayışı nedeniyle de, eğer iptali söz konusu olursa şu an kağıt üstünde yazılı olan tüm hakların da bir çırpıda ortadan kaldırılabileceğini, her türlü hakkın tartıştırılabileceğini düşündürecek kadar da sembolik bir garantör.
Kadın bakanlığının ortadan kaldırılmasından, boşanmaların önlenmesi komisyonu raporu ışığında alınan kararlara, eğitim sistemindeki değişikliklerin yarattığı ayrımcılıktan, lise çağında evlenmenin önünü açan düzenlemelere, çalışma hayatında yapılan düzenlemelerden nafaka hakkının kısıtlanmasına varan tartışmalara, kürtaj hakkının fiili olarak engellenmesinden müftülere nikah yetkisi verilmesine… AKP hükümetinin bu zamana kadar parça parça gündeme getirip, çeşitli konu başlıklarıyla yasal kılıflar uydurmaya çalıştığı pek çok hak gaspı söz konusu oldu. Bu zamana kadar kadınların haklarına dönük saldırıları adım adım hayata geçiren iktidarın karşısına bu kez topyekûn çıkma yönelimi olan birleşik bir kadın mücadelesinin zemininin bu süreçte oluşması da tüm bu süreçlerden, birikimlerden, deneyimlerden kaynaklanıyor.
İstanbul Sözleşmesi öncesinde sıcak bir gündem olarak karşımızda duran -ve hala tetikte olmamız gereken- çocuk istismarının evlilikle aklanması önergesi (Türk Ceza Kanunu’nun çocuk istismarını düzenleyen 103. Maddesinde yapılmak istenen değişiklikler) geniş kadın kesimlerinin bir araya geldiği ortak somut bir gündem oldu. Kadın hareketinin farklı bileşenlerinin oluşturduğu TCK 103 Kadın Platformu’nun, bu önergeyle ve bu önergeyi yasalaştırmak isteyen zihniyetle asla uzlaşmayacağını ortaya koyduğu metni 300’ü aşkın kadın örgütünün, 170’i aşkın destekçi kurum, sendika ve kuruluşun imzasıyla yayınlandığında; aslında bir ihtiyaç da kendini göstermişti; hep birlikte somut, açık, talebi net bir birlikteliğin önemi…
İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline yönelik çeşitli tarikat ve cemaat çevrelerinin saldırıları, hükümet sözcülerinin bu saldırıları ciddiye aldığını ve bunlara yol verdiğini gösteren açıklamalarıyla somut bir tehlike olarak karşımıza çıkınca, TCK 103 Kadın Platformu olarak ortaklaşan kadınlar, bundan sonraki süreçte karşılaşılabilecek her hak gaspı girişimine hep birlikte karşı koymanın bir irade beyanı olarak Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) adını alıp yola devam etme kararı aldı.
EŞİK Platformu çevresinde çok çeşitli gruplardan, anlayışlardan, politik fikirlerden, inançlardan kadının buluşması, bu çeşitlilik özellikle İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara karşı bir araya gelen kadınların çeperinin genişlemesine de yol açtı.
İller düzeyinde ise İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara karşı yapılan toplantılarla, forumlarla, davetlerle geniş kampanya grupları oluştu.
Tüm farklılıklar bir kenara bırakılmadı elbette bu platformların, kampanya süreçlerinin içinde yer alırken. Farklılıklara rağmen somut, ortak, asgari talebi birlikte büyütüp, yaşamsal hakları korumak noktasında ortaklaşıldı. Savunmacı değil, talep eden bir biçimde “sözleşmeden çekilme” sözünden çok, “sözleşmeyi uygula” sözü ortaya kondu. Pek çok farklı mücadele tarzları, biçimleri bir arada kullanıldı. Kimisi partiler düzeyinde görüşmeler yaparken, kimisi mahallelerde işyerlerinde çalışmalar sürdürdü, kimisi verdiği röportajlarla hazırladığı görsel ve işitsel materyallerle sözleşmenin önemini anlatırken, kimisi belediyeleri zorladı sözleşmenin daha çok bilinirlik kazanması için çalışılması noktasında. Sosyal medyada eşzamanlı eylemler de sokakta eşzamanlı eylemler de yapıldı.
Sözleşmenin iptalinin gündem edileceği AKP MYK toplantısının ertelenmesini sağlayan da, hükümet sözcülerinin söylemlerinde değişiklik yaratan da, AKP yönetimi çevresindeki kadın örgütlerini kadınların haklarının korunması gerekliliğini söylemeye zorlayan da bu birliktelikler ve mücadele oldu.
PEKİ ŞİMDİ NEREYE?
- KADEM’in, kimi AKP’li sözcülerin İstanbul Sözleşmesi’ni destekler nitelikteki açıklamaları muhafazakâr dindar kadınlar arasında biriken öfkeyi görmelerinden, ağırlıklı olarak kadınlardan oy alan AKP’nin tabanda ağır bir çözülme yaşamasını da istememelerinden kaynaklanıyor. Bu çevreler sonuçta eğer AKP içinde karar “şerh koyma” ya da “çekilme” yönünde olursa, buna da sahip çıkacaklar.
- Çocuk istismarının affı halen bir gündem olarak karşımızda duruyor. KADEM’in açıklamasında olduğu gibi bu konu, sözleşmeye karşılık bir “pazarlık unsuru” gibi ifade ediliyor. Bu konuyu hiç gündemden düşürmemeliyiz.
- Toplumun “yumuşak karnı” olarak görülen LGBTİ’lere yönelik ayrımcılık ve hak gaspları konusunda ciddi saldırıların yaşanma ihtimali yükseliyor. Ayrımcı, nefret dolu dil ve söylemlere, LGBTİ’lerin haklarının bir pazarlık konusu haline getirilmesine izin vermemeliyiz.
- AKP MYK’sının pek de inandırıcı olmayan bir gerekçeyle ertelenmesi bir başarı. Ancak çok iyi biliyoruz ki; ertelemeye bırakılan, gündemden düşürülmeye çalışılan her konu, bu geri adımı sağlayan örgütlülük dağılırsa, tepkiler azalırsa yeniden karşımıza getirilecek.
- Kadınların işyerlerinde, mahallelerinde, sokaklarda yaşanan şiddeti tartışmaları için olanaklar yaratmak birincil işimiz, bilgilendirici materyallerle kadınların yaşananlardan haberdar olmalarını sağlayarak, ama en önemlisi kendi bulundukları yerlerde birlikte hareket etmelerinin olanaklarını oluşturarak ilerleyeceğiz.
- İl çapında sendika şubeleri, işyeri temsilcileri, yöre derneği, köy derneği, ilçe platformları, baro meslek odaları temsilcileri, yerel kadın dernekleri, kadın muhtarlar, belediye meclislerinde yer alan kadınlar… Giderek genişleyerek, yerelleşerek, daha çok kadının katılımını sağlayarak çalışmalar sürdüreceğiz.
- Geniş kadın kesimlerinin yaşadıkları pek çok sorunu birleştirerek, birini diğerine bağlayarak ortaya koyduğu “Haklarımızdan ve hayatımızdan vazgeçmiyoruz” dedik. Bu sözü sürdüreceğiz.
İlgili haberler
‘Mücadelemizi büyütelim, İstanbul Sözleşmesi’ne sa...
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmak istenmesine karşı Türkiye’nin dört bir yanından yükselen ‘Haklar...
Nar çatladı, kuyu taştı…
Kadınların seslerini duyurmaya vesile olmaya, onların çağrısını yinelemeye devam edeceğiz. Çünkü kad...
İstanbul Sözleşmesi, YÖK tutum belgesi ve üniversi...
İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için mücadele ederken birliktelikler oluşturmayı, Cinsel Taciz Ö...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.