DERGİMİZDEN
2021, insan olduğumuzu, insanca yaşama hakkımız olduğunu, haklarımızın gereğinin yerine getirilmesi gerektiğini daha çok konuşacağımız, bunun için daha çok mücadele edeceğimiz bir yıl olacak.
Patronların bir sınıf olduğu kolay anlaşılıyor. Oysa işçilerin de bir sınıf olduğunu anlatmaya gelince iş o kadar basit olmuyor. ‘Keşke’ ifadelerine takılı kalıyor cümleler. ‘Keşke herkes birleşse…’
Bir tarafta ağır çalışma koşullarından, zorunlu mesailerden hali kalmayan, borç batağına saplanmış işçiler, diğer tarafta Cengiz Holding’in silinen vergileri ve işçilerin biriken öfkesi...
Pandemi boyunca üretime devam eden, devletten teşvik üstüne teşvik alan ve kârlarına kâr katarak büyüyen büyük markalara çalışan işçi kadınlar için büyüyen tek şey borçları oldu.
‘Patronların her yerde olduğu gibi bizim depoda da istediği şey bizi birbirimizden uzaklaştırmak, var olan direncimizi kırmaktı. Başardılar denir mi, bilemiyorum, ama biz yılmadık.’
‘Evden çalışma, nefes alırken bile haber verme psikolojisini üzerinde hissetmek, esnek mesai saatleri, iş ile alakalı yaşanan rutin aksaklıkta sebebinin sen olduğunun düşünülmesi demek.’
Esenyurt’tan plastik işçisi bir kadın fabrikadaki işçi sohbetlerini anlatıyor: ‘Birlik olsak yaparız bir şeyler de birlik olmuyoruz.’
Hastanede çalışan, asgari ücrete tabi olan İşçi Satı, gündüz hastane mesaisinde gece ise daha fazla kazanabilmek için nöbette. Bu süreci çocuğuna hasret geçiren Satı, daha iyi yaşam koşulları istiyor.
Gül ve Zeynep Sincan’dan iki kadın. İkisi de geçinememekten yakınıyor. Zeynep eşinin kendinden habersiz çok borç yaptığını söylüyor ve ekliyor: ‘Daha fazla borç yapamasın diye nafaka bağlattım.’
Yasağa ve pamdemiye rağmen zor koşullarda çalışan ve aldıkları ücret yetmediği için sürekli mesaiye kalmak zorunda kalan Cesur Çuval işçilerinin neredeyse tüm zamanları tezgah başında geçiyor.
Yoksulluk dolu yaşamı mücadeleyle geçmiş bir kadın Mihri. Şimdi o mücadeleyi çalıştığı deri fabrikasındaki tüm işçilerin sendikalaşması için veriyor.
Devrim ve Suzan, Karakoçan’da yaşayan iki bekar anne. İkisinin de hayatı boşandıktan sonra devam eden şiddetten oldukça etkilenmiş. Pandemi koşullarına ve şiddete rağmen ayakta durmaya çalışıyorlar.
Rosa Luxemburg’un mücadelesi, insanın insan gibi yaşaması, özgürlük ve barışın mücadelesidir. Eylemi, işçi sınıfını, kadınları, emekçileri zincirlerinden kurtaracak yeni bir dünya kurmanın eylemidir.
Evliliğinde yaşadığı şiddete karşı kendi hayatı hakkında karar veren Ayşe, hâlâ şiddete maruz kalıyor. Tehditler nedeniyle işinden ayrılan, şimdi yevmiyeyle çalışan Ayşe bir çıkış yolu arıyor.
Kadınlar ‘Ya işten atarlarsa beni’ diyorlar. Cesaret edip bu tacizlere karşı koyma gücünü bulsak başka türlü olur. Öyle bir iltifat, dostça bir omza el atma olmadığını çok iyi biliyor kadınlar.
ILO 190 iş yerinde şiddet ve taciz konusunda yazılmış en kapsamlı metin. Biliyoruz ki işyerlerinde dayanışma, birlik ve örgütlülük kurulmadan tacizcilere ve tacize karşı en ufak bir adım bile atılmaz.
Fabrikalarda taciz alabildiğine yaygın, kadınlarsa borç yükü, işten atılma kaygısı, ‘adım çıkar’ korkusu ile karşı karşıya. Ama kadınların ses çıkarmasını sağlayan bir şey var: Dayanışma!
Taşeron işçi olarak çalışan Serpil ve iş arkadaşları, uzun süre amirin taciz ve mobbingine maruz kalmış. Başvurmadığı yer kalmayan Serpil, ‘Hep tacizci korundu’ diyor.
Sağlık, büro, temizlik, belediye işçisi kadınlar iş yerlerinde karşılaştıkları tacizi anlatıyorlar. Kadınları susmaya iten ne? Susmayıp ifşa ettiklerinde neler yaşıyorlar?
Eğitim Fakültesinden yeni mezun iki genç kadın. İş aramak için kurum kurum gezerken cinsiyetçiliğin, aşağılamanın her türüyle karşılaşmışlar. Ama onlar da cevapsız bırakmamışlar ‘eril’leri işte…
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.