
Aydın’ın Efeler ilçesine bağlı Kızılcaköy’e 1 km uzaklıkta JES kurmak için gelen firma, çalışmalarına başlar başlamaz karşılarında köylüleri bulmuştu. Bu işletmenin açacağı tüm kuyular birinci sınıf tarım arazisi, incir ve zeytin tarlasının içinde bulunuyordu. Bu alan aynı zamanda Aydın halkının içme suyu ve sulama ihtiyaçlarını karşılayan İkizdere Barajına 3 km uzaklıktaydı. Köylüler topraklarına, havalarına, suyuna, yaşamlarına zarar verecek olan JES’e karşı direnişe başladılar. Bu direnişte köylü kadınlar en ön saflarda mücadele ettiler. Köylüler topraklarına sahip çıkmak için şirkete dava açtılar. Mahkeme süresi boyunca köyde direniş çadırı kurup çevre örgütlerinin ve Aydın halkının desteğiyle mücadele ettiler. Devlet, direniş gösteren köylülere jandarma gönderdi. Jandarma köylülere karşı sert müdahalede bulundu. Uzun süren bir direnişin ardından Kızılcaköy halkı mahkemede haklı bulundu ve davayı kazandı.
Direniş içinde yer alan Emine ve Fatma ile AKP’nin meclise sunduğu torba yasa içinde bulunan Maden Yasası hakkında konuştuk.
“Zeytinimize sahip çıkacağız”
“Zeytin bizim için çok önemli. İnsanların gelir kaynağı olan zeytinin yok edilmesini kabul edemiyoruz. Bu kadar emek harcıyoruz ama satış fiyatları giderimizi bile karşılamıyor. Ürünler elimizde kalıyor” diyor kadınlar.
Fatma zeytin ağaçlarının yerinden sökülüp başka yere dikecekleceği iddialarına ilişkin, “Böyle bir şey olamaz. O ağacın sulanması gerekiyor. Nasıl olacak bu iş? Zaten JES’ler ile yer altı sularını bitirdiler. Üstelik yağmur yağmıyor. Zeytinin yetişmesi öyle kolay değil. Benim torunlarım var. Onlara ne verebilirim? Zeytin ağacını tanımayacaklar. Toprağın altından kömür çıkaracaklarmış. Kömür benim karnımı doyuracak mı? Ben soframa yağımı, zeytinimi koymazsam kömür mü yiyeceğim? Buraya geldikleri an tüm köylü yine ayaklanacak zeytinine sahip çıkacak. Maden yasasını kabul etmiyoruz.”
Yasa yapılırken köylülere söz hakkı verilmiyor
Emine ise zeytinliklerle ilgili yasayı şöyle eleştiriyor: “JES için şirketler geldiğinde bizim elimizdeki argüman zeytin yasasıydı. Şirket karşısında iyi bir direniş gösterdik ve kazandık. Şimdi köylüleri yasayı değiştirmekle tehdit ediyorlar. Üstelik bu yasa görüşülürken hiçbir çevre örgütü ya da köylüler çağrılmıyor. Bize söz hakkı verilmiyor. Ayrıca köy alanına fabrika yapılmasına da karşıyım, fabrikalar çorak arazilere yapılabilir. Biz şehre yakın bir köyüz, her ailede asgari ücretle çalışan birisi var ama dağ köyleri öyle değil. Onların bütün gelirleri incir ve zeytin. Onlar ne yapacak? Bu yasayı asıl kabul etmemesi gereken onlar. Bugün bu yasayı kabul edersek yarın daha fazlasını isteyecekler, aynı sarı öküz hikayesi. Sarı öküzü bir kez verdin mi bir daha isterler. Asıl olan sarı öküzü vermemek.”
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.