Uzun vadeli sermaye planı: Yediden yetmişe ucuz iş gücü piyadesi
Orta Vadeli Program da aynı şekilde çocuk işçiliği ortaokuldan itibaren yaygınlaştırmak ve ‘kurumsallaştırmanın’ politikasını çiziyor.

2026-2028 yılları arasını kapsayacak orta vadeli program (OVP) aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “aile on yılı” olarak belirlediği 2025-2035 yıllarının ilk orta vadeli programı. Bir süredir aileyi potansiyel işgücü olan nüfustan ayrı anmayan iktidar için orta vadeli program, bir ailenin istihdama katılımı için de pek çok ipucu veriyor.

Bunlardan biri de çocuklara ilişkin. Geçtiğimiz sene mesleki eğitimi proje okullarla beraber ortaokula kadar indiren iktidar, bu eğitim öğretim dönemini de karma eğitim vermeyecek olan “kız meslek ortaokullarıyla” açıyor. Orta vadeli program da aynı şekilde çocuk işçiliği ortaokuldan itibaren yaygınlaştırmak ve kurumsallaştırmanın politikasını çiziyor.

Eğitimin ve genç -ve hatta çocuk- nüfusun “beşeri sermaye” olarak ifade edildiği programda mesleki ve teknik eğitimin “işgücüyle uyumlu” hâle getirilmesi, kadınlar ve gençler için aktif işgücü politikalarının kapsamının genişletilmesi (bunu İUP, İŞKUR’un üniversitelerdeki projesi gibi uygulamalardan biliyoruz), mesleki ve teknik eğitimin müfredatının özel sektörle ve onun talepleri ile ihtiyaçları doğrultusunda güncellenmesi, staj ve işbaşı eğitiminin yaygınlaştırılmasında özel sektör dahiliyetinin artırılması, özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar için mesleki eğitim programlarının yürürlüğe sokulması var.

10 yaşından itibaren çocuk işçilik

Bu doğrultuda 2026’nın ilk çeyreğinde “çalışmanın fazileti ve üretmenin toplumsal değeri” konulu dersler ilköğretimden itibaren müfredata girecek. Yine ilk çeyrekte mesleki ve teknik eğitim müfredatı özel sektörle beraber güncellenecek. İkinci çeyrekte ise ortaöğretim öğrencilerinin eğitim süresi içinde mesleki eğitim merkezlerine kaydolabilmesi için çerçeve öğretim programı hazırlanacak, mevzuat düzenlemeleri yapılacak.

Tüm bunlar ortaokuldan, yani 10 yaşından itibaren çocuk işçiliğin bizzat devlet tarafından ve özel sektörün ihtiyacını karşılayacak şekilde garanti altına alınması anlamına geliyor. TÜİK, uzun süredir kapsamlı çocuk işçi istatistiklerini açıklamıyor. Ancak son istatistiklere göre 15-17 yaş arası çalıştırılan çocuk sayısı 869 bin. 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı son beş senede 8,7 puan arttı ve yüzde 24,9 oldu. 15 yaş altının dahil bile edilmediği bu sayı, 10 yaşından itibaren mesleki eğitim programlarıyla çocukların çocuk işçi olarak piyasaya dahil edilmesiyle daha da artacak.

Kamusal emekliliğin tasfiyesi

Uzun süredir iktidarın gündeminde olan ve 2026’da hayata geçirilmesi planlanan bir diğer başlık ise Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) ve kamusal emeklilik sisteminin özelleştirilerek tasfiyesi. 2020’de gündeme getirilen ve bireysel emeklilik sisteminin zorunlu hâli gibi düşünülebilecek Tamamlayıcı Emeklilik Sisteminde işçilerin ücretlerinden otomatik kesinti yapılarak bir fon biriktiriliyor. Gündeme geldiğinden bu yana bu fonun kıdem tazminatıyla birleştirilmesi ihtimali ile beraber tartışılan TES için öngörülen düzenlemeler; özel sektördeki işçilerden ve işverenlerden brüt maaşın yüzde 3’ü oranında zorunlu kesinti, işçilerin en az 10 yıl sistemde kalma zorunluluğu, emekli olmadan (ve 60 yaşından önce) birikimi kullanamama, sistemden cayma durumunda hak kaybı gibi kimi uygulamalar öngörüyor.

Orta vadeli programda da 2026 boyunca “tasarrufların artırılması” kalemiyle özel emeklilik sistemlerinin teşvik edilmesi ve otomatik katılım sisteminin ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği Tamamlayıcı Emeklilik Sisteminin kurulması planlanıyor.

Yoksullaştıkça güvencesizlik de işçileşme de artıyor

2024 sonu itibarıyla Türkiye’de 25 milyon 625 bin 750 aktif sigortalı işçi ve içine emeklilerin de dahil olduğu aylık bağlanan 16 milyon 677 bin 617 pasif sigortalı yurttaş var. Emekli olmasına rağmen çalışmaya devam edenlerin sayısı ise 2025’in ilk yarısı itibarıyla 2,1 milyonu geçti. DİSK-AR'a göre emekli aylığı ve hak sahiplerine yapılan ödemelerin GSYH’ye oranı AB-27 ülkelerinde ortalama yüzde 9,8'ken Türkiye’de yüzde 3,7. Yine 2025'in ilk yarısında ortalama emekli aylığı 17 bin 252 TL, ortalama işçi emekli aylığı ise 17 bin 89 TL. Yine DİSK-AR'a göre çalışan veya iş arayan emekli oranı 2002’de yüzde 36,6'yken Aralık 2024’te yüzde 65,7’ye çıktı.

Öte yandan okulu bırakıp çalışmaya başlayan çocukların oranı 2023’te (son güncel veri bu seneye ait) yüzde 22’ye çıktı, bu oran erkek çocuklar arasında yüzde 32,2 oldu. CEİD’in Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haritalama ve İzleme Çalışmasına göre iki senede 442 bin 643 çocuk okulu bıraktı. 2018-2022 arasında 2,3 milyon öğrenci üniversite eğitimini yarıda bıraktı.

Güvencesizlik çemberinde ‘aile’
“Emekli yılı” ilan edilen 2024’te 512 emekli, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bir yanda güvencesizleşen yaşlılar, öbür yanda ise eğitimden koparılan çocuklarla adeta 7’den 70’e düşük ücret ve insanlık dışı çalışma koşullarında işçileşen ‘aileler’ yaratılıyor. Bu sürecin en büyük fonu ise gittikçe büyüyen (ve düşük ücret-vahşi çalışma koşulları düzenine boyun eğme zorunluluğunu palazlandıran) işsizler ordusunun yüzde 83’ünün yararlanamadığı işsizlik fonu oluyor. MESEM örneğinde ya da işçi ücretlerinden yapılan kesintilerle oluşturulacak, nereye harcanacağı muallak “tasarruf” fonunda olduğu gibi. Daha düşük ücretli yetişkinler olarak çalıştırılan çocuklarla üretmediği sürece ölüme mahkûm edilen yaşlılar, iş bulamayanlara ayrılan bütçeyle fonlanan bu çark içinde, en küçüğünden en yaşlısına “aile” formunda yeni OVP’nin de hedefinde olmaya devam ediyor.

Fotoğraf: DHA

İlgili haberler
OVP'nin kadın yüzü: Güvencesiz çalışma, derinleşen yoksulluk, sosyal yardımlara muhtaçlık

Türkiye'nin önümüzdeki üç yıla dair ekonomik hedeflerinin yer aldığı Orta Vadeli Programın kadınlara ne söylediğini İktisatçı Prof. Dr. Çiğdem Boz ile konuştuk.

İktidardan iradeye darbe, kadınlara sömürü: Yeni OVP

'Bugün İstanbul’da gerçekleşen saldırı ise iktidarın işçi ve emekçi kadınların iradesine ve insanca yaşam talebine karşı ne kadar ileri gidebileceğini açıkça gösteriyor.'

Aile yılı politikaları kadınları iş gücünden uzaklaştırıyor

Leeds University Business School’dan Dr. Esra Uğurlu Türkiye’nin aile yılı politikalarının kadınları iş gücünden uzaklaştırarak sorunu derinleştirdiğini söylüyor.


Editörden