Olimpiyatlarda kadın olmak
Paris’te düzenlenen bu olimpiyatlarda kadın ve erkek oranlarının eşitlenmesi sebebiyle “tarihte cinsiyet eşitliğinin en iyi sağlandığı olimpiyat” olarak bizlere sunuldu. Gerçekten öyle mi?

Spor alanındaki en geniş çaplı organizasyon olan olimpiyatları kısa bir süre önce geride bıraktık. 206 ülkeden yüzlerce sporcunun çeşitli spor dallarında yarıştığı bu organizasyonun kadınlar açısından nasıl geçtiğine göz atmakta fayda var. Zira başta Uluslararası Olimpiyat Komitesi olmak üzere birçok kaynak Paris’te düzenlenen bu olimpiyatlarda kadın ve erkek oranlarının eşitlenmesi sebebiyle “tarihte cinsiyet eşitliğinin en iyi sağlandığı olimpiyat” olarak bizlere sunuldu. Ancak cinsiyet eşitliğinin yalnızca sayı ile sağlanamayacağını elbette söyleyebiliriz.

BİLES’A ‘ERKEKSİ VÜCUT’ ETİKETİ

Olimpiyatlara en fazla sayıda yarışmacıyla katılan ABD, kadın sporcu sayısı erkek sporcu sayısından fazla olan ülkelerden biriydi. Organizasyon, bu ülke için kadın sporcuların toplamda erkeklerden daha fazla madalya kazanmasıyla sonuçlandı. Ünlü jimnastikçi Simone Biles ise ülkenin en bilinen ve başarılı sporcularından biriydi. Simone Biles önceki olimpiyatlarda mental olarak problemler yaşadığı gerekçesiyle madalya kazanma ihtimaline rağmen yarışmadan çekilmişti. Bu sene ise psikolojik destek aldığını ve böylece artık kendini hazır bir konumda gördüğünü ifade etmişti. Jimnastik sporunun yaşayan efsanesi haline gelen sporcu söylediklerini haklı çıkaran bir başarıyla yarışmayı toplam 3 altın ve 1 gümüş madalya ile tamamladı. Simone Biles’ın bu başarısına rağmen yarışmadan çekildiği önceki olimpiyata gidelim şimdi. Biles birçok çevre tarafından gözle görülür başarılarına rağmen “tembel, beceriksiz ve hatta vücudu çirkin, erkeksi görüntüsüyle rahatsız edici” olarak nitelendirilmişti. Bir sporcu için seyircinin daima oyunun bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Ancak özellikle olimpiyatlarda Biles’ın yaşadığına benzer durumlar çokça karşımıza çıktı. Yarışmada kota alabilmek için senelerce emek gösteren başarılı yüzlerce kadın sporcunun vücutlarının erkeksi göründüğü, o nedenle başarılarının değersiz sayılabileceğine yönelik anlamsız yorumlarla karşı karşıya kaldılar.

Kadının başarısının görünür olabilmesi dahi estetik görünmesi gerekliliğine bağlanıyor. Ataerkil sistemin bizlere yüzyıllardır süregelen dayatması “güçsüz kadın” imajı. Bu imaja göre kaslı, güçlü ve özellikle de sporda başarılı bir kadın ne kadar başarılı olsa dahi erkeksi kabul edilen bir görüntüye sahip olduğu için artık kadın sayılmıyor. Bu tür manipülasyonlar spora başlamak isteyen yüzlerce kız çocuğunun gözünü korkutmaya devam ederken Simone Biles başarılarıyla kız çocuklarına ilham olmaya devam edeceğini söylemişti.

HOMOFOBİ, KADIN DÜŞMANLIĞI, IRKÇILIK KHELİF’İ HEDEF ALDI

Kadınlara yönelik gelen saldırılar yalnızca bu örnekten ibaret değildi. Birçok taraflı haber sayfası tarafından adeta bir hedef haline getirilen bir başka başarılı sporcu ise Imane Khelif. Birçoğumuz maalesef Imane Khelif’in maruz kaldığı baskıya gerek sosyal gerekse geleneksel medyada denk geldik. Başarılı bir boksör olan Khelif’in İtalyan boksör Angela Carini adlı sporcu ile yaptığı müsabakada Carini’nin maçtan 46. saniyede çekilmesi ve Khelif’in yumruklarının “Bir kadının yumruklarına göre gereğinden fazla güçlü” olarak nitelendirmesiyle olaylar başlamıştı. Bu müsabaka sonrasında karalama kampanyaları Khelif’e yöneltilmeye başladı. Khelif’in erkek veya trans olduğuna yönelik gerçek olmayan çeşitli iddialar ortaya atıldı. Nefret dolu haberlerde ucu bucağı kesilmez bir artış yaşandı. Transfobi, homofobi ve kadın düşmanlığı birbirini besleyerek bir yalan haber fırtınası ortaya çıkardı. Imane Khelif oldukça gurur kırıcı bir biçimde çocukluk fotoğraflarını paylaşmaya zorlandı ve “Kadın olarak doğdum” şeklinde açıklama yapmak zorunda bırakıldı. Öyle kitlesel bir nefret hakimdi ki bu açıklamayı transfobiyi beslemek için kullananlar bir yanda, güncel durumda kendine kolayca yer bulabilen ırkçı saldırılar ise başka yanda büyümeye devam etti. Nefretin asla tek bir alanda kalmayacağının çarpıcı bir örneğiydi Imane Khelif’e yapılan saldırılar. Daha önce benzer örneklerini Afrikalı ve Ortadoğulu sporculara yönelik gördüğümüz bu saldırıların kadınlara yönelik olmasının yanı sıra en büyük ortak noktası ırkçılığın büyütülmesine tanıdığı alandı.

ÇOCUĞU İSTİSMAR EDEN SPORCU SAVUNULDU

Başarılı kadın sporculara yönelik bunca saldırı gözümüze çarparken olimpiyatlar adına büyük bir skandal olay daha vardı. 2016 senesinde 12 yaşında bir çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan ülkesinde hüküm giymiş Van de Velde isimli plaj voleybolcusunun Hollanda adına yarışıyor olmasıydı. Kadınların yalnızca dış görünüşlerinden dolayı dahi maruz kaldığı nefrete rağmen söz konusu hükümlü sporcunun ülkesi tarafından başarılı bir sporcu olduğu için takıma katılmaya hak kazandığı gerekçesiyle savunulması korkunç bir eşitsizliği yüzümüze çarpıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği maalesef sporcu sayılarının cinsiyete oranla eşitlenmesi sayesinde kapatılamayacak kadar genişlemeye devam ediyor.

KADINLAR BİRBİRİNE İLHAM OLUYOR
Olimpiyat organizasyonunda birçok eşitsizliğin varlığından söz edebiliriz elbette. Ancak gözle görülür birçok soruna rağmen böyle geniş çaplı bir organizasyonda yalnızca kendi ülkesinden olduğu için değil, sadece emek gösterdiği için tanımadığı sporcuyu alkışlayan seyirci ise bu organizasyonun belki de en güzel tarafı. En önemlisi de nefrete, eşitsizliğe, adaletsizliğe rağmen mücadeleyi bırakmayan kadınların var olmaya, yarışmaya ve birbirlerine ilham olmaya devam etmesi.

Fotoğraf: Wikimedia Commons (CC BY 4.0)

İlgili haberler
Olimpiyatlarda 'eşitlik' tartışması: Khelif ve Car...

Boks branşında Boksör Angela Carini, Imane Khelif karşısında 46. saniyede oyundan çekildi. Karşılaşm...

İran’ın Olimpiyat madalyalı tek kadın atleti ülkes...

İran’ın Olimpiyat madalyalı tek kadın atleti Kimia Alizade, ‘yetkililer tarafından bir propaganda ar...

Kadınlar cinsiyetçilik yüzünden spordan uzaklaşıyo...

Kadın sporcular, antrenmanlar sırasında ve spor salonlarında cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldığını...