‘Kadının özgürleşmesi, cinsel ve sınıfsal baskılardan kurtulması’ tüp bebek poliklinik sırası beklerken de karşımızdadır, çocuğumuzun adını koyarken de...

Süresi, yaşanan yer ve sosyokültürel duruma göre değişmekle beraber genellikle 2 yıllık evliyseniz ve çocuğunuz yoksa hemen nedeni sorgulanmaya başlar; “İstemiyor musunuz, olmuyor mu... Olmuyorsa da senden mi eşinden mi? Kusur kimde?” Kusur mu? Ne kusuru? Olmadı işte... Bir gidin bakalım belki eşinin tohumu (spermi) yoktur... “Aman tanrım, olabilir mi böyle bir şey? Öyleyse de kime söylenir, nerelere gidilir, ne yapılır...” der ve yola düşer çiftler. Bazen karı koca beraber gelinir kadın doğum polikliniklerine, bazen kadın kendi başına gelir. Tıbbi yönü bir yana duygusal ve sosyal açıdan zorlu bir süreç başlamıştır. Kadın ya da erkekten kaynaklı bir nedenle gebelik olmamaktadır; çocuk sahibi olmak için yardımcı üreme teknikleri gerekmektedir. İngilizce’de ve tıp literatüründe “Yardımcı Üreme Teknikleri” olarak geçse de halk dilinde “Tüp Bebek” tedavisi süreci başlamalıdır.

“İş yeri bilmesin”, “annemlere söylemeyelim,” diyenler, “Ben senden olmadığını saklarım merak etme” deyip spermi olmayan eşi yerine kendisiyle ilgili bir sebep uyduran kadınlar; poliklinik sırası beklerken yere bakan, yüzünü saklamaya çalışan erkekler... “Örnek vermeye geldim” demek zordur erkekler için ya da “ameliyatla alınacakmış spermler” demek; “tüplerim tıkalıymış” ya da “yumurta rezervim azmış” demek de kadınlar için zordur ama o kutsal annelik mottosuyla yaşadığı korku, kaygı, utanç yetmez. Eğer sorun kendisinde değilse bir de kocasının erkekliğini korur toplum baskısından. Pek çok hikaye vardır; bizim birer işlem olarak gördüğümüz ama çiftler için öncesiyle sonrasıyla çok sıkıntılı olan süreçler. Ve hep sonu çocuk sahibi olmanın onuru erkeğe, olamamanın utancı kadına çıkar. Bireylerin tutumundan çok, toplumsal cinsiyet rollerinin bir sonucudur bu.

CİNSEL BASKI TÜP BEBEK BEKLERKEN DE KARŞIMIZDA
Öte yandan araştırmalar göstermektedir ki, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sağlık alanında kadının en çok üreme sağlığını etkilemektedir. “Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadın üreme sağlığına ilişkin başlıca etkileri kadına yönelik şiddet, namus cinayetleri, kızlık zarı kontrolü, cinsiyet seçimi ya da ihmal, istenmeyen ya da ergen gebelikler, sağlıksız koşullarda düşükler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, hastalıkların tanısında gecikme, üreme sağlığı hizmetlerine ulaşamamadır. Bunların da sonucunda kadınlar daha çok hastalık yüküne sahip olmakta, engelliliğe maruz kalmakta ya da ölmektedir” (Şimşek , H. 2011, DEÜ Tıp Dergisi)

Gebelikten korunmak zorunda olan kadındır, çocuk yapmak zorunda olan da... Bir bakarsınız tedavi başarılı olmuştur ama evlilik bitmiştir; daha çocuk dünyaya gelmeden boşananlar mı ararsınız, tedavi randevularına gözü morarmış gelen kadınlar mı... Evliliğini kurtarmak için çocuk yapma fikri, kadını aile içine hapseden annelik rolü dışına çıkarmayan cinsiyetçi tutum değildir de nedir? ‘Kadının özgürleşmesi, cinsel ve sınıfsal baskılardan kurtulması’ tüp bebek poliklinik sırası beklerken de karşımızdadır, çocuğumuzun adını koyarken de...

İlgili haberler
Sahi sizin eviniz nasıl kokuyor?

‘Ev’e o kadar çok kafayı takıyor muydum mesela, çamaşırlar yine bu kadar sorun muydu ya da bulaşıkla...

‘Çocuklarımızın kaderini sınavlar belirliyor’

Çocukların sınav sonuçları anneleri için de oldukça önemli. Üniversiteye yerleşebilme kaygısı bir ya...

Zerrece ‘Keşke’si olmayan inatçı bir kadının hikay...

‘Başkasının dayattığı değil de kendi kararlarımı yaşadığım için pişman değilim. Ben kendi hayatımı y...