Kayısı işçisi kadınlar anlatıyor: Yokluk, sömürü, ayrımcılık, taciz…
Malatya’da kayısı işçiliğinde çalışan mevsimlik tarım işçisi kadınlar: ‘Batıda çalıştığımızda Kürt olduğumuzu gizliyoruz. Bazen taktığımız bir yazmanın renginden bile sıkıntı çıkarıyorlar’

Yazın kavurucu sıcağı altında kayısı işçiliği yapan kadınlar günde 10-12 saat arası canını dişine takarak çalışıyor. Çalıştıkları tarlalara yakın yerlerde çadırda kalan kadınlar birçok sorunla da karşı karşıya. O işçilerden biri de Rınde. Rınde Kürtçe’de “güzel” demek. Rınde, Urfa’dan buraya mevsimlik tarım işçisi olarak geldiğini söylüyor. Kayısı işçisi bir kadın olmanın zorluklarını, “Çadırda kalıyorsun, tozun içindesin sonuçta. 5 çocuğum var, en küçüğü bazen salatalık istiyor, abur cubur istiyor ama veremiyorum olmadığı için. Bütün zorluğu biz çekiyoruz. Akşamları da yufka açıyoruz, çamaşır yıkıyoruz, boş kalmıyoruz. Bazen su da olmuyor. Erkekler bize ev içinde de destek vermiyorlar. Biz hem evde çalışıyoruz hem tarlada, ama iş yapmadığımızı söylüyorlar. Bir de kene var, akrep var korkuyoruz ama yapacak bir şey yok” diyerek anlatıyor.

KADIN İŞÇİLER İÇİN EN BÜYÜK SORUN KONAKLAMA…

Rınde, “Çocukları bazen iş olduğunda okula gönderemiyoruz. Yevmiyelerimiz ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetmiyor ama mecbur çalışıyoruz. Fındıkta çalıştığımızda bir kızım bizimle akşama kadar çalıştı, patron yevmiye vereceğini söylemişti ancak kızım gittiğinde yevmiyesini vermedi. Adam arkamızdan küfür etti. Bir de migrenim var, kalabalığa gelemiyorum. Burada çok zorluk çekiyorum ama çocuklar için mecburum” diye ekliyor.

Hayat da 22 gündür burada çalışıyor, 6 yaşından beri ailesi ile mevsimlik işlere gittiğini söylüyor: “Kayısı işçiliğine gelirken tabii ki zorluklar oluyor, çadır kurma vs. Bazı yerlerde su bile yok, su ve elektrik sıkıntısı yaşıyoruz. Bazı işverenler sadece gece elektrik veriyor, gündüz elektrik vermiyor. Banyo, tuvalet gibi ihtiyaçları karşılamak çok zor oluyor. Hijyenik olmuyor. Kadınlar için özellikle çok zor. Kayısı dışında fındık, pancar, çapa, mercimek, nohut işlerinde; yeri geldiğindeyse kışın sera işlerinde çalışıyoruz. Kayısıda islim işine kadın olarak girmek çok zor. Bazı işverenler kadınlara da kasa kaldırtıyor.”

‘1 YEVMİYE,1 PANTOLONA DENK DEĞİL’

Hayat, bir yevmiyesinin bir pantolona bile denk gelmediğini ifade ediyor: “Yevmiyeler yetersiz, her şey pahalandı. Bazen bir yevmiye, alacağım bir pantolona denk gelmiyor. Alamıyorum. Kayısıda çavuş yevmiyeden yüzde 7 kesiyor.”

Bu sene üniversite sınavına girdiğini ve okul masraflarını karşılamak için çalıştığını söylüyor Hayat. Dershaneye gidemediği için kendi imkanları ile sınava hazırlanmış ve eczacılık istediğini belirtiyor: “Hedefimde eczacılık var ama benim koşullarımda olan biri için bunu gerçekleştirmek zor olacak. Ben imkansızı başarmayı düşünüyorum. Bu sene eczacılık gelmezse tekrar sınava hazırlanma durumum yok. Katarlılara istedikleri gibi tıp, diş, eczacılık okuma olanağı verilirken bizlere bu sağlanmıyor.”


‘İŞ KAZALARINDA PATRONLAR HASTANEYE BİLE GÖTÜRMÜYOR’

Yaşadıkları iş kazalarında patronların hastaneye bile götürmediğine şahit olduğunu söyleyen Hayat “Bir keresinde biz mercimek toplarken ablamı akrep soktu ve 7 günlük bir yoğun bakım süreci oldu. Ölümden döndü. Buna git-gel zor oldu, patron bazen ulaşımı sağlamadı. Hastalandığında bile bazı patronlar hastaneye götürmüyor. Bir keresinde de kayısıda bir çocuğa dal çarpmıştı ve çocuğun gözü neredeyse çıkacaktı. O çocuk artık göz kusuruyla yaşıyor. Çocuğu kendi babası hastaneye götürdü, oradaki işveren götürmedi.”

‘KÜRT OLDUĞUMU GİZLEMEK ZORUNDA KALIYORUM’

Çalıştığı işlerde ırkçı saldırılara maruz kalmamak İçin Kürt olduğunu söyleyemediğini belirten Hayat, “Kendi görüşünüzü, kendi kimliğinizi net olarak ortaya koyamazsınız. Mesela bunu Akdeniz, Karadeniz bölgelerinde kesinlikle yapamayız. Bazen taktığımız bir yazmanın renginden bile sıkıntı çıkarıyorlar. Kendimizi gizlemek zorunda kalıyoruz çünkü saldırılara maruz kalıyoruz. Kendi aramızda bile Kürtçe konuşmamıza karışıyorlar. Mesela bizim komşu kızımız Samsun’da çalışırken Kürtçe konuştuğu için öldürüldü. Bunu yapan kişi gece yarısı çadıra ateş açtı, savunma olarak da ‘Sarhoştum, hiçbir şey hatırlamıyorum’ dedi. Bu tam bir ırkçılık saldırısıdır. Suç işleyen kişi ceza almadı. Kızın ailesi de bu olaydan sonra bir daha asla batı tarafına çalışmaya gitmedi”

‘AYAKLARIMIN ÜSTÜNDE DURMAYI ÖĞRENDİM’

“Bazen işveren sözlü tacizde bulunuyor. Şahit olduğum bir olay vardı. Bir işveren kıza tüpü getireceği yerde kıza dönüp ‘Tüpü gel al’ dedi. Bunu ‘Gel, içeriye gel’ diye tacizvari şekilde söyledi. Ben de çalıştığım süreçte şunları öğrendim, bir kadın olarak kimseye güvenmemem gerektiğini, ayaklarımın üzerinde durmam gerektiğini, nelere karşı koymam gerektiğini…”

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Bel Karper direnişçisi kadınlar: Biraz da bizim yü...

Sendikalaşma hakkı ve insanca çalışma koşulları için grevdeki Bel Karper işçisi kadınların anlattıkl...

Esenyalı’dan kahvaltı buluşması izlenimleri: Aylar...

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği ağırlıkla işçi kadınların katıldığı bir kahvaltı organizasyonu yapt...

Ayşe niye tezgahını pazarın girişine açıyor?

Iğdır’dan Ankara’ya büyük umutlarla gelen Ayşe, umduğunu bulamamış. Yaşamla baş etmek için pazarda e...