Ben yaklaşık 7 yıldır İstanbul Eyüp’te gündelik temizlikçilik yapıyorum. Çalışmaya başladığım günden bu yana eşimden ve aile apartmanında oturduğum için diğer akrabalarım tarafından psikolojik şiddete maruz kaldım. Çalıştığım için çocuklarımı yalnız bıraktığımı, buna ihtiyacım olmadığını söylediler, eşimin bana gereken parayı vereceğini söyleyerek beni yıldırmaya çalıştılar. Ama ben bunu sadece kendim için değil aynı zamanda çocuklarım için de yapıyordum. Çocuklarım kendi ayakları üzerinde duran bir anneye sahip olsun, bir kadının eşi para vermese de bir evi geçindirebileceğini görsünler istiyordum. Bunu yaparken çocuklarımın yalnız hissetmemeleri için elimden gelen her şeyi yapıyordum.
Salgın sürecinin başında sokağa çıkma yasaklarının başlamasıyla birlikte uzun bir süre işe gidemedim. Hem evlerini temizlemeye gittiğim insanlar böyle bir risk almak istemediler hem de ben kronik astım hastası olduğum için kendimi böyle bir tehlikeye atmak istemedim. Eşimin de benim de çalışmadığımız bu süreçte birçok aile gibi zorluklar yaşadık. Tam bu zorlukları atlattık diyerek girdiğimiz “yeni normal” sürecinde bu sefer temizliğe gittiğim evlerde çok farklı bir psikolojik baskıyla karşılaştım. Çoğunluğu bu süreçte tatile gidip gelen ev sahipleri bana hastalık taşıdığım kesinmiş gibi yaklaşıyordu. Toplu taşıma kullanmamam isteniliyordu, fakat taksi param karşılanmıyordu, bu da temizlikten aldığım paranın çoğunu taksiye vermeme sebep oluyordu. İnsan akınının olduğu yerlere tatile gidip geldikleri için ben hem kendimi hem ailemi düşünüp giderken bile tereddüt ettiğim evlerde kimi zaman evi temizlerken maske takmam istendi. Bir evi temizlemek en az 6 saat sürüyordu ve benim kronik astım hastası olduğum düşünüldüğünde bu benim için oldukça zorlayıcı oluyordu. Ben geçinmek zorunda olduğum için bu işleri kabul etmek zorunda kalıyorum. Güvencesiz çalıştığım bu iş kolunda her gün farklı insanların evine gidip temizliklerini yapmama rağmen kimi zaman paramı alamadığım da oluyor. Ülke ekonomisinin de kötüye gittiği bu dönemde eşim çalışmamı kabullenince psikolojik baskıdan kurtulduğumu düşündüm fakat tam o anda ekonomik baskıyla yüzleştim. Madem çalışıyordum kazandığımın tamamını eve harcamak zorundaydım, benim birikim yapmaya hakkım yoktu. Ekmek ve Gül dergisini okurken bu sıkıntıları yaşayan tek kadın olmadığımı görüp yalnız olmadığımı hissettim.
İlgili haberler
Nazi Almanyası’nda kadın işçiler: ÇALIŞ, İTAAT ET,...
9 Mayıs 1945’te Nazi Almanyası’nın teslim oluşuna kadar 55-60 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasın...
Cesaret ve kadın dayanışmasıyla hayatımı yeniden k...
‘Yıllarca şiddet görmüş bir kadın olarak tüm kadınlara sesleniyorum; kadınları koruyan İstanbul Sözl...
Gündelik ırkçılığa bir de böyle bakın
Siyahlar beyazlarla aynı hastaneye, kuaföre bile gidemiyor, aynı tuvaletleri kullanmaları yasak,beya...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.