Eyüp Güzeltepe Mahallesi’nde merdiven temizliği yaparken kadınlarla sohbetimizin gündemi ekonomik gidişatın hayatımıza etkileri oldu. Cennet abla bu sene memlekete gidiyormuş. Neden gittiğini sordum, İstanbul’da hayatın çok pahalı, geçimin çok zor olduğunu söyledi. Köye gidip bahçe yapacağını, kışlık yiyeceklerini köyden getireceğini, eğer getiremezse önümüzdeki kışı çıkarmada zorlanacağını anlattı. Eve bir tek eşinin emekli maaşı giriyormuş. “Üstümüze başımıza bir şey alamıyoruz, kışlık yiyeceğimizi memleketten getiriyoruz” diyor; “Dışarıya adım attığında para, neredeyse aldığımız nefes para. Vergiler, elektrik, su, doğal gaza gelen zamlar derken üç kuruş maaşımız da daha elimize almadan bitiyor.”

Ayşe de bu yaz Karasu’ya gidecekmiş; kışlık peynir, zeytin, konserve, elma, armut, erik kurusu yapacağını anlatıyor. Etin evlerin çok nadir girdiğinin anlatan Ayşe de, hayatın çok pahalı olduğunu söyleyerek dertleniyor.

EKONOMİYİ İYİCE KÖTÜLEŞTİRECEK SEÇİM BİR İSTEMİYORUZ

Ekonomideki durumdan en çok mutfakta tencereyi kaynatan biz kadınlar etkileniyoruz. Market market gezip daha ucuzu bulabilmek için her gün indirimleri takip etmek zorunda kalıyoruz, pazarlarda tezgahların önünden en az beş defa geçiyoruz ki en ucuzunu bulalım. Temennim bu hayat pahalılığın son bulması. Elbette biraz nefes alabilmek biz kadınların elinde, omuz omuza gelip güçlenmemiz gerekiyor.

NOT: Benimle daha önce röportaj yapan Ekmek ve Gül’e artık ben de röportaj yapıyorum, mektup gönderiyorum. Kadınların bir şeyleri değiştirecek güce katkıda bulunmamı sağlayan Ekmek ve Gül dergisine teşekkürler…