Adler’in gözünden yaralı ve şifacı
‘Keşke herkes eksikliğini fazlalığa dönüştürebilse senin gibi. Hasede, fesada ve savaşa dönen komplekslerle dolu dünya…’

“Tüm insan eylemlerini motive eden büyük güç, hissedilen bir eksiden hissedilen bir artı duruma, aşağılık duygusundan üstünlüğe, mükemmelliğe, bütünlüğe doğru bir çabadır.”
Alfred Adler

Kıymetli Adler,

Birileri tarafından açık maden ocağı gibi yağmalandığı iddia edilen düşüncelerini, eğitim psikolojisi ödevlerimi yapmak için üniversite yıllarında okumuştum. Dürüst davranmam gerekirse o yıllarda derdim okulu bitirmek olduğu için okuduklarımı çok da içselleştirmemiştim. Bilirsin aşk, devrim ve diğer hayatta kalma çabaları otuzlarına kadar insanı epey meşgul ediyor. Şimdilerde artık kırklarını da yarılamış bir kadın olarak yavaş devrime, çocuklara ve gerçeğe katkıda bulunan insanların yaratımlarına hak ettiği kıymeti nispeten verebildiğim zamanlardayım. Bir de zamanım epey kıymetlendi.

Hayat hikayeni birkaç kaynaktan okuyup epey etkilendim. Küllerinin bir işine yarar mı bilmem ama kendimi temize çektiğim insanların bende yarattığı iyileşme hissiyle öyle coşuyorum ki ruhuna fatiha hükmünde sevgilerimi yolluyorum o yana. Sevgili eşin Raissa’yla tanışmanı ve onun dört çocuklu bir anne olarak senden daha radikal bir devrimci mücadele içinde olduğunu da okudum.

Freud'un aksine sen, kadınların erkek odaklı bir kültür tarafından değersizleştirildiğini düşünüyormuşsun. Kocalarına ya da toplumdaki erkeklere tabi olmaya zorlanmalarından yalnızca kızgınlık ve direnişin doğabileceğine inanıp bunun bir özgürlük hareketi başlatacağına inanmışsın. Yine de senin biyografini yazanlardan biri şöyle demiş: "... Kadınların kurtuluşu için savaşmak ve özgürleşmiş bir kadınla yaşamak tamamen farklı iki şeydir." Galiba eşinle olan ilişkine laf atmış. Bence senin anlayışınla çok da zor olmamıştır. Kızlarının, hakkında yazdıkları mektupları okuyunca da bu fikrim epey pekişti.

Gelelim “aşağılık kompleksi” ve “agresif dürtü” ifadelerine.

Şöyle diyeyim kıymetli hocam, vallahi ağzımdan almışsın! Sen geliştirmesen illa bir gün ben ya patlıcan kızartırken, ya bulaşık yıkarken, ya çorap teklerken içimdeki hisse bir isim verecekmişim. Tabii sonradan ifade edildiği üzere kimse buna “aşağılık” demeyecekti. Haşa, “yukarılık” filan olabilir ancak.

Kendi hayatıma, seninkine, herhangi bir insan evladınınkine baktığımda ortama yayılan arabesk bir ezgi var. Olmayanı oldurmaya, bulundukları yerden bir birim de olsa kendilerini yukarı kaldırmaya çalışanlarda bahsettiğin o “agresif dürtü” adeta Pink Floyd’un Comfortably Numb şarkısı gibi yankılanıyor. Hangi seviyedeyse onun bir üstüne. Üstteki daha üste… Dolayısıyla aşağılık kompleksi dediğimiz şeyi hastalığa dönüştürmeyen her insan kendini yukarı taşıyacaktır. Bu kompleksi, şikayetten müteşekkil bir zehir yapıp damarlarında dolaştıran insanlar da kendi üstünlüklerini ilan ettikleri bir dünyayı da zehirliyorlar.

Keşke herkes eksikliğini fazlalığa dönüştürebilse senin gibi. Hasede, fesada ve savaşa dönen komplekslerle dolu dünya. Dört yaşına kadar kemik geriliği yüzünden yürüyememiş, zatürre yüzünden öleyazmışsın. Küçük kardeşin de ölünce doktor olmaya karar vermişsin. Her ne kadar senin görüşlerinden başka bir kuram oluştursa da Jung’un seninle aslında benzer bir şeyi söylediğine inanıyorum. Demek istediğim onun “yaralı olanın aslında en iyi şifacı da olduğu” ifadesi, senin hayat hikayenin özeti gibi adeta.

Tabii kimileri yalnızca kendisini iyileştiriyor ki bu da hiç faydasız bir uğraş olmasa gerek…

Dilerim cinsiyetini, ırkını, nörolojik farklılığını, farklı imkansızlıklarını ve eşitsizliklerini komplekse dönüştüren biz insanlar, olmayanı oldurmaya çalışırken kimseye zarar vermeden artırabiliriz eksikliklerimizi. Dilerim etiketleri koparıp atar, otantik halimizle var olabiliriz ölçülmüş bir zamanda. İyi ki vardın bu ölümlü dünyada.

* [email protected]

Fotoğraf: Canva Pro yapay zeka görsel oluşturma aracı

İlgili haberler
Hemşirenin rüyası

‘Rüya diye gördüklerimiz, hayalini kurduğumuz her şey aslında insanca yaşamanın bir gereği. Ama maal...

Daha acısını bulanla kapışırız biberi!

Eyy bugüne kadar ‘acıların çocuğuyum’ diye dolaşan Adanalı, Antepli, Maraşlılar! Meğer dünyanın en a...

Sihirbazlara ihtiyacımız kalmayıncaya kadar

Hizmet edebilecek bir makama gelmiş hemcinslerimizin kusurunu bulmaya değil, varsa eğer yapıcı eleşt...