
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptalinin hemen ardından tutuklanması üzerine “ne yapabiliriz?” sorusuyla giriyor derneğin kapısından içeri Nilüfer. Daha önce de birkaç kere gelmiş derneğe ama bu sefer duruma ses çıkarmanın ihtiyacını hissetmiş. Oturup kendi başından geçenleri de bir bir anlatıyor. Bir de hikayesini Ekmek ve Gül’e anlatıp dergiye yazma fikrini de olgunlaştırmışlar oracıkta.
“Nasıl oldu anlamadım, ben başımdan geçenleri anlatmakta zorlanırım ama bir şey oldu o gün. İçimdekiler aniden dökülüverdi ağzımdan” diye başlıyor sohbetimiz. 50’li yaşlarında iki çocuk annesi hoş ve aynı zamanda güleç bir kadın Nilüfer. Ara ara anlatmakta güçlük çektiğini söylüyor, haksız da sayılmaz. Çünkü başından geçenler öyle kolay sayılacak cinsten değil. 15 yaşında başlamış onun hikayesi. Akrabası olan ama daha önce hiç tanımadığı bir adamla bir ay içinde evlendirilip ablasının da refakatiyle İstanbul’a göndermişler Nilüfer’i. “Gel seninle bir şey konuşacağız, seni ona veriyoruz dediler ve bir mal verirmiş gibi evlendirdiler. Ben o zamanlar kuaförde çalışıyordum. Hayallerim vardı, çalışacaktım sonra da kendi dükkanımı açacaktım” diyor.
“Evlendikten sonra da bir süre ablamla uyudum. Korkuyordum, evlenmenin ne demek olduğunu bilmiyordum. Ben de çocuğum, daha 15 yaşındayım. Beraber uyuduğumuz ilk gece çok korktum. O gün içimde bir şeyler koptu” derken aynı zamanda eşinin ona ailesinin hizmet etmesini ve annesinin sözünden çıkmaması gerektiğini tembihlediğini de anlatıyor bir yandan.
10 kişilik bir ailenin bütün sorumluluğu onun omuzlarına yüklenmiş. “Evlendikten kısa bir süre sonra bana hediye aldığı parfümle içeri girdi eşim. Çok sevinmiştim hemen sıktım eğilip öpmek istedim, ‘Git midemi bulandırdın’ dedi. Asıl onun kokusu benim midemi bulandırmıştı. Ne olduğunu anlamadım, ablama sordum. ‘Alkol içmiş’ dedi. Alkolle o gece tanıştım” diyor Nilüfer.
Kısa sürede gebe kalmış Nilüfer, o sıralar fabrikada işçilik yapan eşi ise tüberküloz olup hastaneye yatınca o haliyle eşinin yanında kalmış. Eşi hastanedeyken doğum yapmış. Yaşadığı ilk şiddet ise yine eşinin alkol aldığı bir gece ailesinin kışkırtmasıyla gerçekleşmiş. Sonra da dur durak bilmemiş.
“Kızım bir aylıktı, emzirince ‘Terbiyesize bak çocuk emziriyor’ diyorlardı. Yemek yapıyorlardı ama ben bir şey yiyemiyordum” diyen Nilüfer eşinin kendisine cinsel şiddet uyguladığını da anlatıyor. Bu süre zarfında babasının evine giden Nilüfer, kısa sürede eşinin “Pişmanım” demesi üzerine geri dönmüş. Şiddet ise katlanarak devam etmiş.
Büyük kızı üç yaşındayken tekrar ayrılan Nilüfer, beş yıl eşinden ayrı kalmış. O süre zarfında eşi başkasıyla evlenmiş, 6 ay evli kalmış. Bu süreçte evlendiği kadını da hamile bırakıp sonra kürtaja zorlamış. Nilüfet sonrasında eşiyle tekrar barışmış. İkinci kızına hamile kalmış, geri döndükten sonra ilk birkaç ay iyi gidiyormuş ta ki çocuğu aldırmak için yasal süre bitene kadar. Sonrasında tekrar başlamış şiddet, yemeğin tuzu yok diye darbedilmiş, sokağa atılmış. Kızıyla parklarda yatmış, komşularda barınmış ama geri dönememiş babasının evine, çünkü her zamanki gibi “çocuklarla gelemezsin” engeline takılmış.
Ekonomik olarak çok büyük zorluklar çekmiş Nilüfer. Eşi bir süre sonra işsiz kalmış, ailesinden para alıp sadece alkol alıyormuş. Nilüfer, ailesinin ve komşularının yardımıyla geçinmeye çalışıp şiddetin her türlüsünü yaşamış. Anlatırken gözlerinden süzülen yaşla birlikte hem kendine hem de kızlarına haksızlık ettiğinden yakınıyor ara ara.
Küçük kızı iki yaşındayken tekstilde çalışmaya başlamış Nilüfer. İşe başladıktan sonra kıskançlıklar başlamış, eşi mesai saatlerinde yanına gelip çalıştığı yerde kendisine zorluk çıkarırmış. Nilüfer, alnındaki yapay deriyi göstererek “Beni çalıştığım iş yerindekilerle birlikte olmakla itham edip dövdü. Çocuklarım ağlayıp, sokakta yardım istediler. Hastaneye götürmüşler sonra. Üç gün yoğun bakımda kaldım. Ailesinin baskısıyla şikayetçi olmadım. Çocuklarımı elimden almalarından korktum” diye anlatıyor yaşadıklarını.
Çocuklarının ısrarı üzerine küçük kızını ablasına teslim edip evi terk etmiş. Bu süreçte çocukları çok şiddet görmüş. Hem babalarından dayak yemiş hem de istismara uğramışlar: “Dövüyormuş yavrumu, işkence ediyormuş. Karınlarını doyurmaya halalarına gidecekken küçük kızım ağlamış ‘Ben gitmek istemiyorum abla eniştem beni istemediğim şeylere zorluyor’ diye.”
Bunu öğrendikten sonra çocuklarını o evden almak için elinden geleni yapmış Nilüfer. Bir süre çocukları görmek için gidip geldiği sırada baskılara uğramış ama bırakmamış, hepsinden kurtulup çocuklarını almış. O sırada zaten başkasıyla yaşamaya başlayan eşinden kısa sürede boşanmış. Sonra derme çatma bir evde yeni bir yaşam kurmuş kızları için. Kızlarıyla yaşadığı sorunları çözmesi ise uzunca bir zamanını almış. Ama kızları çok küçük yaşta evlenmiş, buna engel olamamış Nilüfer: “Biri kendisinden 10 yaş büyük biriyle evlendi. Aşırı kıskanç ve baskıcı bir eşi var. Diğeri ise 18 yaşına girince babası gibi biriyle evlendi. Evlenmelerine mani olmadım ama kızlarımı evlendikten sonra dahi okuttum. Şimdi ikisi de üniversite mezunu” diyor Nilüfer.
Tekstil işçisi olan Nilüfer’in belki de tek şansı çalışmaya başladığı günden beri sigortasının olmasıymış. Günteks’te 10 yılı aşkın bir süre çalışmış ve günün sonunda hiçbir hakkını almadan buradan çıkmak zorunda kalmış: “Bant şefiydim, işim iyiydi. Ama patronumun tacizine uğradım. Bir gün eve giderken arabayla önümü kesti onunla birlikte olmamı teklif etti, kabul etmeyince, ‘Olmazsan herkese benimle birlikte oldun diyeceğim’ diyerek tehdit edince tazminatsız işten ayrıldım. Tekstilde kadınları çok sindiriyorlar. Ya kabul edeceksin ya da bırakıp gideceksin. Usta başının baskısına ve sözlü tacizine de maruz kaldım.”
Nilüfer yaşadığı kötü şeyleri hak etmediğini söyleyerek, “Hep korudum kendimi, hep sakındım ama defalarca tacize uğradım. O yüzden tekstilden nefret ediyorum. Ben de güzel bir hayat yaşamak istedim ama yaşatmadılar. Erkeklerden çok korkuyorum. Evliliğimden sonra aşamadığım bir durum bu” diye anlatıyor. Alyansı dikkatimi çekiyor. “Neden alyans takıyorsun?” diyorum, “Güvende hissettiriyor” diyor.
Nilüfer derneğimize gelen, sokakta gördüğümüz, aynı apartmanda yaşadığımız binlerce kadından biri. Bir şekilde kurtulmuş, derneğimizle tanışmış ve şimdi dayanışmayla değişimin ve değiştirmenin bir parçası oluyor.
Görsel: Canva Pro DreamLab
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.