Kadınlar çürümüş dört duvara sıkıştırılıyor: "Boş vaatlere karnımız tok"
İstanbul'un deprem açısından en riskli mahallelerden biri olan Atatürk Mahallesi'nde kadınlar işte ve evde çürük binalarda yaşam sürdürüyor, devletin konut vaatleri ise kadınlara inandırıcı gelmiyor.

Türkiye'de konut ve barınma sorunu kronikleşmiş, özellikle işçi ve emekçiler açısından çözülemez bir sorun olarak ortada duruyor. Çürük binalara ödenen dudak uçuklatan kiralar ve özellikle deprem riski olan yerlerde ölüm-kalım arasında sıkışmış işçi ve emekçiler devletten umudu kesmiş vaziyette. Evlerde birçok yükü üstlenen işçi ve emekçi kadınlar veya evin yükünü üstlenirken en çok o evlerde vaktini geçiren ev kadınları ise çaresiz olduğunu ifade ediyor. 

İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı tarafından İstanbul il genelinde 142 Afet Öncelikli Müdahale Alanı belirlenmiştir. Başkanlık bu alanlarda yer alan 207 bin yapının risk altında olduğu paylaşılmıştır. Başkanlık tarafından en riskli mahalleler ise işçi ve emekçilerin yoğunlukla yaşadığı Esenyurt, Büyükçekmece ve Küçükçekmece olarak tespit ediliyor.  

İKİTELLİ'DE BİNALARIN YÜZDE 80'İ ESKİ

Küçükçekmece'deyiz. Küçükçekmece'nin en yoksul mahallelerini dolaşıyoruz. Atatürk mahallesinde yaklaşık 50 bin kişi yaşıyor. Binaların yüzde 80'i eski yapı, imar izni yok, kat tapusu yok ve ekseriyetle çürük. İBB tarafından da en riskli bölgeler arasında yer alan Küçükçekmece'nin yoğunlukla işçi ve emekçilerin yaşadığı İkitelli OSB'nin hemen yanı başındaki mahallelerdeki binalar hemen caddenin öteki tarafındaki Atakent siteleriyle benzer tek bir yan taşımıyor.

Öncelikle Atatürk mahallesi muhtarı Filiz Özdemir'e misafir oluyoruz. Filiz mahallede kadınların en önemli sorunun konut ve alanlarının olmaması olduğunu söylüyor. Mahallede eski, yıkık dökük binaların kiralarının en az 15 bin lira olduğunu ifade ediyor Özdemir. 

"Binalar çürük, eski ve dip dibe. İKitelli'de park, yeşil alan, sosyal alanlar ve yürüyüş alanları ve en önemlisi toplanma alanları yok denecek kadar az. Özellikle kadınlar bu konuda çok zorluk yaşıyorlar. Çünkü çocuklarla da en çok vakit geçiren kadınlar. Dolayısıyla dört duvara arasında sıkışmış bir hayat kadınlar açısından eziyete dönüşmüş durumda" diyor Özdemir. 

'İNSANCA YAŞANACAK ALAN YOK'

Yıllardır bu mahallede yaşayan ve muhtar olmadan önce yıllarca tekstil işçisi olan Filiz Özdemir, yıllardır yoksul mahallelerin sorunun insani yaşam koşullarına uygun yapılaşma olmadığını söylüyor: "Şimdi kentsel dönüşüme teşvik ediliyor. Elbet edilmeli ancak devletin kentsel dönüşüm anlayışının ne kadar yerinde ve derli toplu olduğu ayrı bir tartışma konusu. Biliyorsunuz birazcık boş alan gördüklerinde oraya da bir blok daha dikebilir miyiz derdinde düşüyorlar. Dolayısıyla özellikle yoksul mahallelerde kentsel dönüşüm, bu kadar dağınık ve adeta nefes alacak yeri olamayan yerleşim alanlarını daha insanca yaşanabilir bir forma sokmak için yapılmalı."

Kentsel dönüşümün mahallede daha tekil ve bireylere bırakılmış bir şekilde sürdüğünü ifade eden Filiz Özdemir, "Devlet ve İBB kampanyalar yapıyor ancak onların da önemli bir bölümü geri ödemeli ve yoksul mahallelerde insanların çoğu asgari ücretler geçiniyor. Dolayısıyla bu süreçte geri ödemelerin de neredeyse imkansız olduğu belli. Veya ayrılan ödeneğin geri kalan kısımının yurttaş tarafından yapılması lazım ama insanlar sofraya ekmek bulamazken nasıl yüz binlerce para ödeyecekler?" 

ÇİLEYİ YİNE KADINLAR ÇEKİYOR

Mahallede yoksulluğun ciddi oranda arttığını söyleyen Özdemir, "Son süreçte yoksulluk gözle görülür bir şekilde arttı. Bu mahalledeki her şeye yansıyor. Şiddet ve boşanma vakaları araşa çıkmış vaziyette. Sürekli muhtarlıkta bunlarla ilgili başvuru ve yardım talebi alıyoruz. Yoksulluk ve şiddet döngüsü dört duvara sıkışmış kadınları daha fazla etkiliyor." diyor. 

Mahalledeki yapı sorunun en çok kadınların etkilendiğini tekrar eden Filiz Özdemir, "Mahallede kreş açacak güvenli yer yok denecek kadar az, sığınmaevi yok. Dolayısıyla bu koşullarda kadınlar en çok derdi tasayı çeken oluyor."

BİR CADDE İKİ FARKLI DÜNYA

Mahalleler arasındaki sorunlarda en çok yoksul mahallerin sorunlarının görmezden gelindiğini anlatıyor Özdemir, "Mahallede günlerdir elektrik sorunu yaşıyoruz. Elektrik kesiliyor ve sürekli şikayetçi oluyoruz. bir haftadır belirli bölgelerin elektiriği yok. Esnaf ve hastası olanlar mağdur. Nedeni de şu; bizim mahallede kullanılan elektrik kablosu malzemeleri kalitesiz. Ve Sürekli sorun yaşıyoruz. Devlet sorunu kökten çözmek yerine elektriğin sorunlu olduğu yerlere adeta yamalama yapıyor. Ancak caddenin hemen ötesine bakalım. Atakent'teki sitelerde daha hali vakti yerinde olanların semtinde bu sorunlar nerdeyse yaşanmıyor. Ben her gün mahalleyle ilgili 10 sorun bildiriyorsam, Atakent'te haftada bir şikayet geliyor."  

Kentsel dönüşüm planlarının zengin mahallelerde daha fazla rant elde etmenin yolunu açtığını söyleyen Özdemir, "Atakent Komsan'da belli bir kentsel dönüşüm planı söz konusu bunu devlet planlıyor ancak bu planlama bir yandan daha fazla rant için oluşturuluyor" diyor. 

DEVLET BÜTÜNCÜL ÇÖZÜMLER ÜRETMELİ

Filiz Özdemir tüm mahallenin örgütlü bir şekilde bu sorunla mücadele etmediği sürece sorunların çözülemeyeceğini ifade ediyor: "Tekil atılımlar bu mahallenin en önemli sorunu ve korkulu rüyası olan barınma meselesini çözemez. Muhtar olarak ben de çözemem. Sadece mahalledeki yurttaşlar isterse ve birleşirse bu sorunları çözebiliriz. Yoksa rezerv alanları meselesi ciddi boyutta da endişe verici. Tozkoparan'da olanları hepimiz hatırlıyoruz." 

EVİ DE İŞİ DE ÇÜRÜK BİNA

6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen deprem bölgesinde hâlâ evsiz olan binlerce yurttaş çadırlarda, 21 metre karelik konteynerlerde yaşam mücadelesi veriyor. Bu tablonun karşısında devlet yine barınma ve konut sorunu çözmek üzere vaatlerde bulunuyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, büyük şehirlerdeki yüksek kiralara işaret ederek, "Kiraları, önümüzdeki dönemde konut seferberliğiyle konut arzını artırarak, daha çok konut üreterek kontrol altına almayı ümit ediyoruz." demiş, sosyal konutlara ilişkin seferberlik ilan edeceklerini duyurmuştu. 

Ancak kadınlar bu vaatlere inanmadıklarını ifade ediyor. Tekstil işçisi Fatma'nın çalıştığı atölyeye uğruyoruz. Eski bir bina, kota iniyoruz. Fatma gününün 10 saatini iş yerinde geçiriyor geri kalan kısmını da çürük olduğu bilinen evinde. 

Fatmaya Mehmet Şimşek'in vaadini soruyoruz, "Bu yalanlara karnımız tok. Benim evim çürük ama hangi parayla evimi yenileyeceğim? Devletin karşıladığı falan da yok. Ben akşam sofraya yemek bulamıyorum" diyor. 

'BAŞIMDA GÜVENLİ ÇATI YOK'

"Biz ya öleceğiz ya öleceğiz. Bunu kabullenmeye zorladılar bizi ve kabullendik. Bunun dışında yapacak başka bir şeyimiz yok. Benim eşim hasta arada çalışıyor ve yaşlı annesine bakıyorum. Küçük çocuğum var. 8 bin lira ile nerede kiraya çıkacağım? Kentsel dönüşüm için istenen parayı nasıl ödeyeceğim? Ben hafta sonları bile gündelik işlere gidiyorum geçinebilmek için. Robot gibi yaşıyorum, ancak en basit olan başımın üstünde olması gereken güvenli bir çatı yok." diyor Fatma.

Fatma devletin vaatlerine artık inanmadığını ve devletin vaatlerinin zenginleri daha çok zenginleşmek üzere olduğunu ifade ediyor. 

BİNA 40 YAŞINDA, DEPREM KAPIDA
Fatma gibi çalışan binlerce işçi ve emekçi kadının yanı sıra ev kadınlarının büyük çoğunluğu da çürük binalarda tedirginlikle yaşıyor. 40 yıllık binada yaşayan Necmiye'nin evine misafir oluyoruz. İki çocuk annesi Necmiye'nin eşi tekstilde çalışıyor. Kızları ise üniversite öğrencisi. Tek maaşla yaşam sürdürmeye çalışıyorlar.
Evin kentsel dönüşüme gitmesi gerektiği ve ancak çaresiz olduklarını söyleyen Necmiye, devletin üstlenmesi gereken sorumlulukların yurttaşlara yıkıldığını anlatıyor: "Devletin bütün bu süreci üstlenmesi gerekirken mütahitlerin at koşturduğu bir rekabet ortamı yaratılmış vaziyette. Kime, nasıl güveneceğiz bilmiyoruz. Biz kentsel dönüşüme sokmak zorundayız ama belediyenin yapmasını istiyorsak diğer binaları da bizim ikna etmemiz gerekiyor. Belediye çürük raporu verip, sorumluluğu üstünden atıyor. Ancak rapor sonrası yurttaşın başına ne geleceği kimsenin umrunda değil."
ESKİ EVİN DERDİYLE KADINLAR UĞRAŞIYOR
Eski binalarda can güvenliğin yanı sıra birçok sorunun kadınlar üzerine yük olduğunu anlatan Necmiye, "Evlerimiz küfle dolu ve sürekli bu sorunu çözmek üzere uğraşıyoruz. Bina yıllar için su almış ve her tarafı nem. Dolayısıyla kadınların en önemli dertlerinden biri de eski evlerdeki sorunlarla başa çıkmak oluyor. Çünkü evde yaşayanlar ve çocuklar için de tehlikeli bir yerde duruyor" diyor. 
Yeni yapılan binalara da güvenmediğini anlatan Necmiye, "Yeni binaları mütahitler yapıyor ama denetimi nasıl oluyor biz bilmiyoruz. Nasıl temel atılıyor, hangi malzeme kullanılıyor bizler bilmiyoruz. Devlet eliyle yapılmadığı için yarın deprem olduğunda tıpkı 2 yıl önce gibi yeni binaların yıkılmayacağını kim söyleyebilir? Bu süreç devlet eliyle ücretsiz yapılmalı. Yoksa bütün sorunları yaşamaya devam edeceğiz."

Fotoğraf: Ekmek ve Gül