Bakırköy Cezaevinde hak ihlali: 'Kadınların banyo ve oda girişini görecek şekilde kamera takılmak isteniyor'
Bakırköy Cezaevi'nde kadın tutukluların banyo, tuvalet ve oda girişlerini görecek şekilde kamera yerleştirilmek istendi.

İstanbul’daki Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan siyasi mahpus kadınların kaldığı yere, tuvalet ve banyo girişlerini görecek şekilde güvenlik kamerası yerleştirilmek istendi.

Emek ve demokrasi güçlerine yönelik düzenlenen operasyon sonrası 21 Şubat'ta tutuklanan, aralarında sanatçıların, gazetecilerin ve siyasi parti temsilcilerinin bulunduğu 19 kadının bulunduğu koğuştaki kadınlar avukatları aracılığı ile kamera takmak için deldikleri yerlerin banyo giriş çıkışlarını ve oda girişlerini gördüğünü belirtti. Tutuklu kadınların tepkisi ile kamera takılmadı, Emek Partisi Milletvekili İskender Bayhan, konuyu Meclis'e taşıdı. İstanbul Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Barış Işık, koğuşun içini görecek şekilde kamera yerleştirilmesinin jhukuka ve insanlık onuruna aykırı olduğunu söyledi.

EMEP MİLLETVEKİLİ BAYHAN ADALET BAKANI'NA SORDU
Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevindeki siyasi kadın tutukluların koğuşlarına kamera takılmak istenmesine ilişkin Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergesi sundu.
Bayhan soru önergesinde, Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros’un da bulunduğu çok sayıda gazeteci, aydın ve siyasetçinin kamuoyunda “HDK Operasyonu” olarak bilinen kapsamlı bir siyasi soruşturma kapsamında hiçbir somut delile dayanmayan suçlamalarla iki aydan uzun süredir iddianamesiz biçimde cezaevinde rehin tutulduklarını vurguladı.
Özellikle kadın tutukluların maruz kaldığı uygulamaların ağırlaştığını belirten Bayhan, 29 Nisan itibarıyla kadınların koğuşlarına kamera yerleştirilmek istenmesini “onur kırıcı, yıldırma amaçlı ve insan haklarına aykırı” bir dayatma olarak niteledi. Kadınların özel yaşam alanlarının gözetim altına alınmasının açık bir hak ihlali olduğunu vurgulayan Bayhan, cezaevlerinin siyasi kadın tutsaklar açısından adeta birer ‘siyasi esir kampına’ dönüştüğünü ifade etti.
Bayhan’ın Adalet Bakanı’na yönelttiği sorulardan bazıları şöyle:
1.    Sürekli gözetim altında tutulan, iletişim hakları kısıtlanan kadınların özel yaşam alanlarının da kamera kaydıyla izlenmek istenmesinin amacı nedir?
2.    Kamera yerleştirme emri doğrudan Bakanlık tarafından mı verilmiştir? Değilse bu keyfi talimatı verenler hakkında işlem başlatılacak mıdır?
3.    Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararlarına rağmen bu uygulamada ısrar edilmesinin gerekçesi nedir? Uygulamanın yasal dayanağı nedir?
4.    İnsan haklarına aykırı bu uygulamalar, “yargı reformu” söyleminizle nasıl bağdaşmaktadır?
5.    Kadınların mahremiyet alanlarının gözetlenmesi güvenlik gerekçesiyle mi yapılmaktadır, yoksa bu, sistematik bir yıldırma ve psikolojik işkence politikasının parçası mıdır?
6.    Bu uygulamalar, işkence ve kötü muamele yasağı ile uluslararası insan hakları sözleşmelerine açıkça aykırı değil midir?
IŞIK: KOĞUŞUN İÇERİSİ GÖRÜNECEK ŞEKİLDE KAMERA YERLEŞTİRMEK İNSAN ONURUNA AYKIRIDIR

İstanbul Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Barış Işık, banyo, tuvalet ve koğuşun içinin görünecek şekilde kameraların yerleştirilmek istenmesinin hukuka ve insan onuruna aykırı olduğunu söyledi. Işık, cezaevinde hükümlü ve tutukluların kamera tertibatı ile izlenmesinin çok hassas bir konu olduğunu, söyledi, "Hükümlü ve tutuklular özel hayatları olmayan, cezaevinde her türlü takibe ve müdahaleye açık kişiler değillerdir. Anayasa’da ayrıntılı olarak düzenlenen özel hayatın gizliliği hükümlü ve tutuklular için de geçerlidir" diye ekledi.

Özel hayatın gizliliğinin hükümlü ve tutuklular için de geçerli olduğunun Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Maddesi 6’da yer alan “infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir” hükmü ile de açıkça ortaya konduğuna dikkat çekti. Aynı maddeye göre ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunlu olduğunu da belirtti.

"Koğuşları onlar için özel alandır ve idareye karşı da korunmalıdır. O kadar ki ceza hukuku doktrinin de koğuşların konut olarak kabul edilmesi, bu anlamda bazı hallerde koğuşun içine yönelik müdahalelerin konut dokunulmazlığının ihlali sayılmasını savunan görüşler dahi mevcuttur" diyen Işık şöyle devam etti:

"Kamera tertibatı takılmasını ikiye ayırarak ele almakta fayda vardır. İlki koğuşun içine takılmasıdır ki bu, hukuken mümkün değildir. Yine kameranın koğuş içerisine görecek biçimde yerleştirilmesinin mümkün olmadığı da açıktır. İkinci bir yöntem olarak ortak alanlara kamera takılmasıdır ancak bu halde dahi somut gerekçeler açıkça ortaya konulmalı ve asıl önemlisi bu kameralar sadece idari personelin takibini sağlayacak, hükümlü ve tutukluların özel hayatlarına müdahaleyi engelleyecek biçimde tertibatlandırılmalıdır. Anayasa Mahkemesi, Meral Danış Beştaş (3) Başvurusu’nda koğuşları görür biçimde kamera tertibatını ve buna ilişkin itirazların dikkate alınmamasını özel hayatın gizliğini ihlal olarak kabul etmiştir. Bu çerçevede 'koğuş kapıları ile koğuşun bir kısmını görecek' veyahut 'koğuş kapısı açıldığında koğuşun bir kısmını görecek şekilde' kamera takılması açıkça biçimde hukuka aykırıdır. Cezaevlerindeki kişilerin kamera ile izlenmesi, davranışlarının ve yaşam faaliyetlerinin kayıt altına alınması onların kişiliksizleştirilmesi, birey olma niteliklerinin yok sayılması, hükümlü ve tutuklara 'biri bizi izliyor' duygusunun uyandırılması anlamına gelmektedir. Bu uygulama hukuka ve insan onuruna aykırıdır."

Fotoğraf: Canva Pro