AYM'nin 'boşanma reddi sonrası 3 yıl bekleme' maddesinin iptali ne anlama geliyor?
Anayasa Mahkemesi Medeni Kanun madde 166/4'te düzenlenen ve boşanma davası reddedilip ortak hayat kurulamadığı ihtimalde boşanma için 3 yıl beklenmesini zorunlu kılan hükmü iptal etti.

Geçtiğimiz gün Resmi Gazete'de yayınlanan Ankara 18. Aile Mahkemesinin, Medeni Kanun’un 166/4 fıkrasını AYM ye taşıması üzerine AYM geçtiğimiz günlerde başvuruyu inceledi ve bir karar verdi. Karar da; bu madde ile taraflara katlanamayacakları uzun süreli bir külfet yüklendiği, özel hayata ve aile hayatına saygı ile aile kurumunu koruma amacı arasında makul bir denge sağlamayan kuralın ölçülülük ilkesini orantılılık alt ilkesi yönünden ihlal ettiği vurgulandı. 

Karar bu haliyle hak ve özgürlükler açısından olumlu değerlendirilebilecek bir karar olarak değerlendirilebilecek özellikleri taşımakla birlikte, söz konusu konu Boşanma komisyonu raporu olarak bilinen Meclis komisyonu raporunda da yer alan bir mesele olarak bilindiğinden bazı soru işaretleri yaratmaktadır. Boşanmaları engellemek için komisyonlar kuran, kadınların nafaka hakkını bir sorun olarak yıllardır tartıştıran, aile hukukunda arabuluculuk dahil kadın örgütleri ve kadın hukukçuların itiraz ettiği konuları gündem etmeye devam eden AKP iktidarı boşanmalar olacaksa da erkekler istediği için ve erkeklerin istediği biçimde gerçekleşmesi temel motivasyonu ile hareket etmektedir. 

TMK 166/4 boşanma davası reddolan davacı eşe, kararın kesinleşmesinin ardından fiili ayrılık durumunu kanıtlamak koşuluyla boşanma olanağı veren bir yasal düzenleme olup, uygulamada erkeklerin üç yılı çok uzun buldukları boşanma komisyonu olarak bilinen raporda da yer almış bir durumdu. Raporda sürenin kısaltılması ya da kaldırılmasının önerildiğini belirtmek gereklidir. 

Aileleri her ne pahasına olursun koruma muhafazakar hayat dayatması ile birlikte düşünüldüğünde, kadınların hayatları pahasına boşanmaya çalıştığı ülkede kadınları düşünmek yerine kadınların lehine olan yasal düzenlemelerin tartışıldığını hepimiz biliyoruz. 6284 Sayılı Kanunun daha da etkili bir yasa haline getirilmesi gibi acil sorunlar ve talepler söz konusu iken AKP iktidarı bu talepleri görmezden gelmektedir. 

Nitekim Aile Bakanlığı tarafından yapılan Aile çalıştayları, Aile şurası gibi kamuoyuna halen açıklanmayan toplantılarda ne gibi kararlar alındığı ve Aile hukukuna ilişkin yapılması planlanan hazırlıkların açık ve aleni yürütülmediği de bir gerçek. 

Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi kararı bir yandan da iktidarın hukuk kararlarına saygı duymadığı ve AYM kararlarını tanımadığı bir sürece denk geliyor. 

AYM son süreçte toplumun genelini ilgilendiren pek çok konuda mesela kadının soyadı hakkı, HAGB ve erişimin engellenmesi gibi konularda özgürlüklerden yana kara verdi. Ancak mesele bu kararların verilmesiyle bitmiyor. Devletin, - yasa koyucunun, AYM nin iptal ettiği bu maddelerde, konularda yeniden düzenleme yapması gerekiyor ancak devlet düzenleme yapmıyor ve ortaya belirsizlik ve kaos çıkıyor. Kadınların soyadlarını kullanmalarının önünü açan AYM kararından sonra kadınlar nüfus idaresine gittiklerinde, nüfus müdürlüklerinde yeni bir düzenleme yapılmadığı için başvurularının kabul olmadığı cevabıyla karşılaştılar. 

Aynı belirsizlik bu kararda da yaşanacak mı? hep birlikte göreceğiz.

Fotoğraf: Pexels