5 yaşındaki çocuklara 1 yaşındaki çocukları emanet etmek zorunda bırakan düzen
Bugün kadınları çocuklarının üzerine kapıyı çekip çıkmaya mecbur bırakan şey; kamusal, ücretsiz, nitelikli çocuk bakım hizmetinin olmaması, Aile Bakanlığının buna bütçe ayırmamaması...

İzmir’deki yangın Melisa Akcan’ın 5 çocuğuyla yaşadığı, kapısının kilidi bile olmayan barakada gerçekleşti. Topladığı hurdalar ve yardımlarla geçinmeye, 5 çocuğuna bakmaya çalışan Melisa Akcan’ın komşuları, Evrensel gazetesinden Bahar Emreoğlu’na verdikleri demeçlerde bu ölümlerin sebebinin yoksulluk olduğuna işaret ediyorlar. Faturalar ödenemediği için daha önce evin elektriğinin, suyunun da kesildiğini söylüyorlar. Baba ise cezaevinde. Anne topladığı hurdalar karşılığında para almak için evden 20 dakika ayrıldığında elektrikli sobadan yangın çıkıyor. Çocukların en büyüğü 5, en küçüğü 1 yaşında.

Korkunç ölümlerin gerçekleşmesinin üzerinden 24 saatten fazla geçmesinin ardından Bakanlıktan yapılan resmi açıklama gecikmeli olarak geldi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu 1. Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “Bir anne olarak da bu olay beni derinden yaraladı. Süreç içerisindeki soruşturmayı yakından takip ediyoruz. Hepimizin, milletimizin başı sağ olsun” dedi. Yani aslında hiçbir şey söylemedi ne sorumluluk aldı ne açıklama yaptı.

“Bakanlık kaynakları” annenin Bakanlıktan aldığı yardımları ajanslara yangının hemen ertesi günü sızdırdı. “Anne zaten yardım alıyordu”, “Çalışmak için çıkmasına ne gerek vardı”, “Bakanlık 18 kez ziyarete gitmiş zaten”, “Anne çocuklarını yurda vermek istememiş, Bakanlık teklif etmiş” alt metinlerini yaratacak haberler ajanslar tarafından servis edildi. Aile Bakanının açıklamasından önce Mecliste AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’in ifadeleri ile tüm sorumluluğun anneye yıkılmaya çalışıldığını, devletin tüm sorumluluğunun üzerinin örtülmeye çalışıldığını gördük. Bir barakada, hurda toplayarak bir annenin 5 çocuğuna baktığı bir evde, elektrikli ısıtıcı ile ısınılan bir evde, pek çok sosyal yardım almaya hak kazanabilecek kadar yoksul bir evde annenin topladığı hurdaların parasını almak için çocuklarını yalnız bırakmak zorunda kalmasının ardından çıkan yangının yoksullukla hiçbir ilgisinin olmadığını söylüyor Zengin: “110 bin 705 lira Bakanlığımız tarafından, kaymakamlık üzerinden de 9 bin lira civarında, elektrik desteği verilmiş, başka destekler verilmiş. Fakat şu var; aile tüm bunlara rağmen çocuklarına kendi bakmayı tercih etmiş. Kimsenin çocuğunu zorla alma kastı yok. Annenin de çocuklarına bakmayla ilgili bir meselesi varsa bununla ilgili hep çağrıda bulunuyorum. Hep beraber sistem üzerinden konuşalım diyorum. Dönüyorsunuz, dolaşıyorsunuz her şeyi paraya bağlıyorsunuz. Bütün bu problemlerin olmasının sebebi, parasal sebepler mi!”

Peki ya ne?

169 BİN ÇOCUK EN TEMEL İHTİYACINI KARŞILAYAMADIĞI İÇİN YARDIM ALIYOR

Mecliste “Sorun yoksulluk mu?” diye sormaya utanmayanlarla, okullarda çocuklar açlıktan bayılıyor, çocuklara bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek verin diyenler hakkında “Yok öyle bir şey, algı yaratıyorsunuz” diyenler aynı kişiler. Kendi derinleştirdikleri yoksulluğu görünmezleştirmeye çalışanlar. Ama bu ülkede çocuklar açlıktan bayılıyor, hastalanıyor, yoksulluktan ölüyor! Yok deyince yoksulluk ortadan kalkmıyor.

Sosyal yardımlardan faydalanabilmek için çeşitli kriterlerin sağlanması gerekiyor. Bununla birlikte sosyal hizmet görevlileri sosyal yardıma ihtiyaç duyacak kadar yoksulluk içerisinde olup olmadığınızı görmek için görüşmeler de yapıyorlar. “Bakanlık kaynaklarının”, çocukların aldığını belirttiği sosyal ve ekonomik destek (SED) yardımının ne olduğuna baktığımızda ise “Çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yaşamlarını en düşük seviyede dahi sürdürmekte güçlük çeken ailelerin, kendi kendine yeterli hale gelinceye kadar çocuklarının bakımı ve desteklenmesi amacıyla geçici bir süre verilen ekonomik destekler ile ve psikososyal destek sistemi” olduğunu görüyoruz. 2014 yılında en temel ihtiyaçlarının bile karşılanamadığı, yaşamını en düşük seviyede bile sürdüremediği için SED yardımından faydalanan çocuk sayısı 60 bin iken 2024 yılı eylül ayında bu sayı 169 bin 118’e çıktı. Yani 10 yılda en temel ihtiyaçları bile karşılanmaktan yoksun olduğu belgelenen çocuk sayısı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre yüzde 181 arttı. Ve bu sayılar her yıl artıyor. SED yardımından 2020 yılında 129 bin 442 çocuk yararlanırken bu sayı 2021 yılında 140 bine çıkmış; 2022 yılında 157 bin 248, 2023 yılında da 164 bin 995 çocuk “En düşük seviyede bile yaşamını sürdüremez durumda” olduğu için yardım almış.

Kış aylarında, soğuk havalarda yoksul mahallelerde çocuklar sobalardan çıkan yangınlar yüzünden ölüyor. İzmir’de 5 çocuğun feci bir şekilde hayatını kaybetmesinin en önemli nedeni, korkunç boyutlara ulaşan yoksulluğun kendisi. Ama bu yoksulluk da sorumlusu olmayan, kendinden menkul var olan bir şey değil elbet.

BAKIM YÜKÜ KADININ SIRTINDA

Kadınları, 5 yaşındaki çocuklara 1 yaşındaki çocukları emanet etmek zorunda bırakan bu düzenin kömürünü siz atıyorsunuz…

Bugün “ailenin güçlendirilmesi” için Bakanlar Koordinasyon Kurulu toplantısı yaparken, kadınları “annelik” rolüne sıkıştıran iktidar, çocuğun tüm bakım yükünün sorumlusu olarak da kadına işaret ediyor. Kendi sorumluluklarını ise “farkındalık eğitimleri” ile sınırlı tutuyorlar. Kadınlar için güvenceli istihdamı sağlamak bir yana, en güvencesiz çalışma biçimi olan esnek çalışmayı “ailenin ve iş yaşamının uyumu” diyerek kadını ikili bir koşturmaya sıkıştırarak yaygınlaştırmaya çalışıyor. Kadın hem çalışsın ama patron istedikçe; düzenli bir geliri, sosyal güvencesi, saati olmasın hem evin tüm angaryasını sırtlasın hem çocuğun tüm bakımının sorumluluğunu alsın, her gün kafasının bir kenarında çocuğun sorumluluğu, karnının doyup doymadığı, evde tek ne yaptığı, başına bir şey gelip gelmediği dönsün… Bu sırada da kadınların güvenceli bir işte olması, yoksulluğa düşmemesi için olanak yaratması, çocuk koruma sistemini çocukların yaşamını her alanda sarıp gelişimlerini güvence altına alacak koşulları yaratması gereken devlet, çocukların ölümüne sebep olan yoksulluğu derinleştirmenin planlarını patron örgütleriyle el ele yapsın.
Bugün kadınlar, çocuklarının üzerine kapıyı kilitleyerek çıkmak zorunda kalıyorlar çünkü çocuklarını bırakabilecekleri başka bir yer yok. Bugün kadınları çocuklarının üzerine kapıyı çekip çıkmaya mecbur bırakan şey; kamusal, ücretsiz, nitelikli çocuk bakım hizmetinin olmaması, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesinden her ay Diyanet İşleri Başkanlığına 4-6 yaş Kur’an kursuna giden çocuk başına para aktarımı yapmak yerine ücretsiz, nitelikli, yeterli sayıda kreş, çocuk bakımevi açılmasına bütçe ayırmaması.

Şimdi, halktan alınacak vergilerin artırılmasının, ücretlerin baskılanmasının, kamusal hizmetlerde “tasarruf” adı altında kreşlerin kapatılmasının, kamusal hizmetler için yapılacak harcamaların kesilmesinin, patronlara servet transferlerinin yapılmasının bütçesi Mecliste görüşülüyor. Ve bu görüşmeler olurken, bütçenin halka harcanmayacağı komisyonlarda tasdiklenirken İzmir’de 5 çocuk yoksulluktan can verdi.

Fotoğraflar: Özlem Zengin (sağda) TBMM, Mahinur Göktaş (solda) DHA, döviz tutan kadın (ortada) Ekmek ve Gül