Nereden çıktı bu tatil?
'Kendi memleketimizde aklın almadığı rakamlarla kazıklandığımızı bilerek tatil yapmaktansa komşu Yunan’ın kabaki ve cacikisiyle serinlemeyi tercih ediyor bizim buradakiler.'

Kıymetli hazirun,

İşte tüm olan bitenlere rağmen yaşamın bize kızartmalı, karpuzlu, açık cam önünde yatmalı bir yaz daha getirdiğini görüyoruz. Ben bu üçünün yanı sıra başucumda minik bir yığına dönüşmüş kitapları okumayı, not defterime sonra izlerim diye kaydettiğim filmleri izlemeyi, keyfekeder ve acelesiz olarak sevdiğimiz yemekleri yapıp yemeyi, genleşen zamanın içinde aklımı ve ruhumu beslemeyi düşünüyorum.

Tabii ben bunları düşünürken liseli kızım henüz karne töreni bile bitmeden “Anne tatil yapalım” diyor. Tatilin yapılan bir şey olması şartlaşmış galiba. Öğretmen arkadaşlarım, “Siz tatilde nerede olacaksınız?’ diye soruyorlar. Yani tatilin başka bir yerde olmak olması da şartlaşmış.

Niye evimde sevdiğim şeyleri yaparken tatilde sayılmadığımı düşündüm. Sonra da aslında uzun yollar gidip, o yollara gidebilmek için yok canımdan harcadığım paralarla aslında iyi değil, kötü hissetmeyi niye tatil diye adlandırdığımı. Hele hele evliyken ve çocuklar küçükken gittiğimiz kavga kıyamet, harala gürele zamanlara nasıl tatil dedim aklıma şaşayım. Bir insan ancak bu kadar toplumsal şartlanmaların oyuncağı olur.

Ben küçükken, belki de derin yoksul bir ailenin çocuğu olmamla ilgili olarak “tatil” yalnızca okula gitmek zorunda olmadığım, istediğim kadar kitap okuduğum zamanların adıydı. İnsanların sıcak havalarda suya girme ihtiyacıyla yer değiştirdiklerini, o kavim hareketini çok sonra öğrendim.

Şimdilerde belli bir sınıf için yurt içinde yer değiştirmek de tatilden sayılmıyor. İlla ecnebi bir memlekete gitmek icap ediyor. Balkanlar turu olabilir, bir Yunan adası ya da Kuzey Ülkeleri turu olabilir. Kendi memleketimizde aklın almadığı rakamlarla kazıklandığımızı bilerek tatil yapmaktansa komşu Yunan’ın kabaki ve cacikisiyle serinlemeyi tercih ediyor bizim buradakiler. Ben de rutin bir çalışma düzeninde olmadığım, zil çalınca derse girmek zorunda olmadığım bir zamanı kilolarca kabak kızartarak geçirebilirim.

Tabii gezip yeni yerler, yeni tecrübeler edinmek istemiyor değilim. Bu, var olan ekonomik şartlar yüzünden evde olmaya dair bir güzelleme olarak okunmamalı. Çocukluğumdan beri kendi anlamımı yüklediğim “tatil” üzerine düşündüm. Kendimi ya da bakmak zorunda olduğum insanları bu zorlantıdan kurtarıcam ayağına para biriktiren bir aile babası da değilim. Kaldı ki evde kalsak bile biriktirmeyeceğimiz zamanlar. Karpuz dedim ama yerli karpuzun yolunu gözlüyorum, belki ucuzlar.

Son üniversite sınavında “sağaltmak” sözcüğü geçmiş ve gençlerin çoğu bu kelimeyi bilmedikleri için komik videolar çekmişler. Bana öyle acayip geldi ki bu. Günlük dilde çok kullandığım ve yazma kulübümdeki gençlere de sık sık yazmayı öncelikle kendimizi sağaltma biçimi olarak kullandığımızı hatırlattığım için trajik göründü durum. Okumanın dünyayı gezmeden tanımanın bir yolu olduğu ıskalanıyor.

Boş bir vakti tatile dönüştürmekten habersiz bir insanlık “tatil” etiketlerinin peşinde kendini yorgun düşürüyor.

Nereye gitseniz olan biten peşinizi bırakmayacak zaten de bu yazıya onları dahil edip kirletmek istemiyorum, okurken sağaltıcı olsun.

Benim tatil planım okumak. Sizin yaparken mutlu ve dinlenmiş hissettiğiniz şeyler neler? Bir düşünün. Biraz da rastlantılara ve akışa teslim olun. Huzur diliyorum hepimize.

*[email protected]

Fotoğraf: Pexels

İlgili haberler
Tatil sezonu değil, kriz sezonu

Her yaz aynı soru dönüyor evlerin içinde: 'Ben işe gideceğim, peki bu çocuk ne olacak?'

2025 Emek Kampı: Gökyüzü ortak, sofra ortak, hayal...

'Katıldığım her kamptan çok mutlu döndüm. Her seferinde, iyi ki gelmişim dedim.'

Tekstil işçisi anlatıyor: 'Tatil budur!'

Türkiye’de milyonlarca işçi için tatil hâlâ bir hayal. Yıllık izin hakkının kağıt üzerinde olması dü...