Ateşin başında birlik
Mücadele ile kazananlar, direnmeye devam edenlere 'Korkmayın, geri çekilmeyin, yanınızdayız' diyor. Direnmeye devam edenler yeni greve çıkanlara, 'Biz buradayız, birlikte kazanacağız' diyor.

Havanın en soğuk olduğu, rüzgarların en sert estiği sanayi bölgelerinde, yüz binlerce işçinin sürgit çalıştığı fabrikaların önlerinde ateşler yakıldı 2024 yılında. “İnsanca çalışmak istiyoruz” sesleri yükseldi. Sendikalara üye olmak e-devlet’te bir tık kolaylığında; sendikal hakları kullanabilmek ise iş yeri önünde direnişe geçmek, birliği korumak zorluğunda oldu. Bant başında, kulaklarında çınlayan “Allah’ın cezaları” hakaretleri ile çalışan Temel Conta işçisi kadınların boğazında düğümlenenler, Polonez işçisi kadınların direncinde yol bulup “Birleşe birleşe kazanacağız” çıkışına vardı. TKIS işçilerinin ateş başında ısınmaya çalışan ellerini, Hitachi işçilerinin grev yasağını yırtıp atan birlikleri tuttu. Mücadele ile kazananlar, direnmeye devam edenlere “Korkmayın, geri çekilmeyin, yanınızdayız” diyor. Direnmeye devam edenler yeni greve çıkanlara, “Biz buradayız, birlikte kazanacağız” diyor.

Bir kez olsun birbirinin yüzlerini görmemiş işçi kadınlar birbirlerine bir vardiya amirinin hakaretinden, ay sonunu eksi bakiyeyle gören cüzdanlarından, insan kaynakları masalarında önlerine konan fesih bildirimlerinden tanıdıklar. Sendikal haklarını kullanmak istediklerinde karşılarına dikilen bariyerlerin karşısında, birliklerini koruma çabasında, soğuk havada ateş başında ovuşturdukları ellerinde, “Artık yeter!” diyebilme cesaretlerinde ortaklar. Tıpkı geçmişte, bugünde ve gelecekte ortak oldukları gibi.

***

“Hitachi işçileri hepimizin adına kazandı; biz de TKIS işçileri olarak bu kazanımı 2025’e taşıyacağız”

Direnen TKIS İşçisi

Tuzla-İstanbul

TKIS işçileri olarak 2025’e mücadele ile başladık. İnsanca bir yaşam istiyoruz. Fabrikalarda üreten biz işçiler, her gün ölüm ile burun buruna, açlıkla sınanarak çalışıyoruz. 

Hitachi işçileri patronun düşük zam dayatmasına karşı anayasal hakları olan greve çıkmışlardı. İnsanca bir ücret için greve çıkan işçilerin karşısına bir gece yarısı grev yasağı getirildi. Ama Hitachi işçileri pes etmediler. Grevlerini kararlılık ile sürdürdüler. Onlar sadece kendi patronlarına karşı direnmedi. Bizi sömüren tüm patronlara karşı, tüm faturayı işçilerin sırtına yükleyen hükümetin tüm politikalarına karşı “İnsanca bir yaşam istiyoruz” dediler. Hükümetin sadece patronları koruyan yasalarına, 2025 yılı bütçesinden patronlara ayrılan milyonlarca liraya rağmen kazandılar. Çünkü pes etmediler. Bize düşen 2024 yılından aldığımız bu birliğimizi, mücadelemizi ve kazanımlarımızı büyüterek hep birlikte 2025’e taşımak olacak. Biz de TKIS işçileri olarak adımızı 2025’e birliğimiz ile böyle yazdıracağız. Tüm Ekmek ve Gül okuyucularının, kız kardeşlerimin 2025 yılı mutlu, sağlıklı ve mücadele dolu bir yıl olsun.

***

“GE Grid işçilerinin mücadelesi bizi de umutlandırıyor, demektir ki bizim için de imkansız diye bir şey yok!”

Metal işçisi bir kadın

Kocaeli

Sevgili GE Grid işçisi arkadaşım, yaklaşık bir aydır sizin de iş yerinizin içinde olduğu birçok direniş ve grev haberleri alıyoruz. Şaşırdığımız bir şekilde greviniz haber kanallarına bile çıktı ve orada gördüğümüz için de çok sevindik. Çünkü artık grev gibi eylemler meşru olmaktan uzaklaştırılıyor ve imkansızmış gibi gösteriliyor. Özellikle biz kadınlar için daha da imkansız görünüyor. Çünkü söz hakkımız yokmuş gibi, bu işler “erkek” işlermiş gibi davranılıyor. Ben asla öyle düşünmüyorum. Umudumuzu yükselten şey, sizin yasaklara rağmen hakkınız için direnmeye devam etmeniz. Çalıştığım fabrikada önümüzdeki süreç sözleşme süreci. Bizim de patronumuz MESS’te örgütlü. Bu demek oluyor ki önümüzdeki süreçte biz de aynı şekilde düşük ücretlere zorlanacağız. Bizim sendikamız da Türk Metal Sendikası. 

Hitachi işçileri kazandı ve ortalama ücretleri net 65 bine yükseldi. Hitachi işçileri gibi sizin de mücadelenizin kazanımla sonuçlanacağına inancım sonsuz. Bu demektir ki bizim için de artık imkansız diye bir şey yok!

Unutmayalım ki her fabrikada güven sorunları var. Eminim sizler de greve çıkmadan önce bu sorunlarla uğraşıyordunuz. Ancak mesele ortak talepler olunca her sorun çözülüyor. Çünkü ortak talepler bizi harekete geçiriyor. Sizin direnişiniz bize umut oluyor. Biz de bu direnişinizle dayanışıyoruz, bu dayanışma size direnç versin. 

***

“Polonez işçisi arkadaşlarımızdan kıvılcım aldık; Green Transfo işçisi arkadaşlarımıza selam gönderiyoruz; grev çadırlarında yaktığımız ateşler hepimizi ısıtıyor”

Grevdeki Temel Conta işçileri

Biz kadınlar sürekli bulunduğumuz yeri evimiz gibi düşünüp toparlamaya çalışırız. Belli bir süre sonra o kadar benimseriz ki bulunduğumuz yer evimiz olur. Evde bir kadın olarak gösterdiğimiz fedakarlık iş yerimizde de devam eder. Buna patronun “Biz bir aileyiz yalanı” eklenince iş yeri de evimiz olur. O ailenin bir ferdi olmadığımız gerçeği patronun karşısına zam için çıktığımızda ortaya çıkar ve “İşinize gelmiyorsa kapı orada” sözüyle bir uyanış olur. 

Bizim uyanışımız da böyle başladı. “Artık yeter!” dedik. “Emeğimizin karşılığı bir asgari ücret olamaz” dedik ve Petrol-İş Sendikası Aliağa Şubesi’nde örgütlendik. 

Normalde pres işi “erkek işi”dir, biz kadın işçiler elimizden gelen gayreti gösterdik ve o işin ustası olduk. Her birimiz 10, 20, 30 yıllık işçileriz. Yine de ucuz işçi olarak görülmeye, asgari ücret almaya devam ettik. Sıcak pres makinelerinde conta üretiyoruz. Yanan ellerimiz, yüzümüze sıçrayan sıcak çapaklarla havalandırmasız bir ortamda, sağlığımız hiçe sayılarak çalıştırılıyoruz. 

Biz yıllık izinlerimizi planlayıp kullanamayız. Çünkü işverenin işi her zaman acildir ve önemlidir. İşveren istemediği takdirde bize yıllık izinlerimizi vermez. Hepimizin içeride birikmiş yıllık izinlerimiz var. Hiçbirimiz istediğimiz tarihlerde izin kullanmadık. Eşlerimizle aynı anda izne çıkamadık. İşverenin uygun gördüğü tarihlerde birer hafta sırayla izne gönderildik.

SENDİKAYA ÜYE OLDUK DİYE CEZALANDIRILDIK

2024 yılında 1500 lira olan yakacak yardımı dışında hiçbir sosyal hakkımız yoktu. Onu da 3 taksitle verdiler. EYT’den emekli olan arkadaşlarımıza emeklilik tazminatları 8 ile 12 ay arasında taksitlere bölünüp ödendi. Bugüne kadar kimse el sıkışıp da iş yerinden ayrılmadı. Herkes mahkeme kapılarında işverenle uğraşmak durumunda kaldı. Şimdi duyuyoruz ki bilmediğimiz ne çok hakkımız varmış, haklıyken bile bizi haksız gösterip faydalanmışlar. En çok ağrımıza gidense patronun “İşe yaramaz işçiler, Allah topunuzun cezasını versin” sözleri oldu. Bu işçi düşmanı tutum ve sözler bize bu gidişata dur demenin, bu kölelik sisteminden kurtulmanın vaktinin geldiğini gösterdi. 

Sendikaya üye olunca da aynı tutum devam etti. Sendikaya üye olanların izinleri iptal edildi, hastane için randevu aldığımızda izin verilmedi, önceden bildirilmiş izinler de iptal oldu. Gerekçe de açık bir dille söylendi: “Sendikaya üye olmayacaktınız.”

Soruyoruz sendikada örgütlenmek anayasal bir haksa neden işveren tarafından böyle zorbalığa maruz kalıyoruz?  Bu zorlamalar bizi durdurdu mu? Hayır. Daha da hırslandırdı, daha da güçlü hissettirdi.  İstifa etmedik, vazgeçmedik.  Hasta olup işe gitmezsek tutanak tutma, savunma yazdırma gibi baskılara maruz kaldık. Polonez işçilerinin uğradıkları haksızlıkları her zaman konuşup üzüldük ama mücadeleleri bize ışık oldu. Demek ki bir şeyler mücadele etmeden kazanılmıyor. 

BU MEKTUBU GREVİMİZİN 18’İNCİ GÜNÜNDEN YAZIYORUZ

Temel Conta’da Ford, BMC, Tesla, Türk Traktör, Roketsan gibi büyük firmalara çalışıp da yıllarını vermiş emekçilere, asgari ücreti reva gören bir patronun sendika düşmanlığı yapmasını tabii ki de anlıyoruz. Bu mektubu grevimizin 18’inci gününde yazıyorum. İşveren hakkımız olan toplu iş sözleşmesi masasına oturup bizimle uzlaşmak yerine grevi kırmak için bir enjeksiyon makinesini kurulum aşamasındaki fabrikaya taşıdı. 18 gün bekledi. Baktı vazgeçmiyoruz bir tane makineyi götürüp bizi kışkırtmayı denedi. Ama biz mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. 

Sabah ısınmak için yaktığımız ateşin başında hepimizin gözlerinin içi gülüyor çünkü bizi soğuk ve zorlu şartlar yıkmaz. Biz bunlara içeriden alışığız. Ne kadar birleşirsek o kadar güçlüyüz, o yüzden Temel Conta işçileri olarak grevdeki Green Transfo işçilerine selam olsun diyoruz. Başladıkları grevlerinin başarıyla sonuçlanması hepimizin kazanımı olacak. Tüm işçilerden direnişimize destek vermelerini ve bizi yalnız bırakmamalarını istiyoruz. 

***

“Barutçu Tekstil’de sendikal haklarımız için direndik kazandık; şimdi sıra Temel Conta işçilerinde”

Emel DİDİR

Eski Barutçu Tekstil işçisi 

14 yıl Barutçu Tekstil’de çalıştım. İş yoğunluğu, baskılar, tacizler... Düşük ücretler de eklenince bu sömürü düzenine dur demek için işletmede sendikal faaliyet yürütmeye karar verdim. 6 yıl mücadele ettim. İşveren bana tazminat vermemek için 25/2 maddesini gerekçe gösterdi; tazminatsız işten attı. Sendikadan dolayı çıkartamayacağı için bu gerekçeyi sundu. Biz 4 kadın işçi, 6 ay fabrika önünde eylem yaptık ve 6 ay sonunda haklarımızı fazlasıyla aldık. Şu an İzmir Bornova ilçesinde bulunan ve 13 gündür direnişte olan Temel Conta direnişçileri, sizler yarınlarımız için, çocuklarınız için onurlu bir mücadele veriyorsunuz ve bu mücadelenizi yürekten kutluyorum. Temel Conta işçilerine buradan seslenmek istiyorum: Yarınlar için, çocuklarınız için korkmayın. Haklarınıza ve direnişteki arkadaşlarınıza sahip çıkın. Sizler yalnız değilsiniz. Patronun sermaye gücü varsa, bizlerin de üretimden gelen gücü var. 

***

GEÇMİŞTE; BUGÜNDE VE GELECEKTE GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZ!

1963 yılındaki Kavel işçileri direnmiş, grev hakkını yasal olarak kazanmıştı. 1966 yılında Kavel işçilerinin kazanımından güç aldı 17 yaşındaki Safiye, 19 yaşındaki Münevver. Safiyelerin bir adım geri atmadıkları grevleri Petrol-İş Sendikasının ilk greviydi. 2024’te Temel Conta işçisi kadınlar Safiyelerin atmadıkları geri adımla bugün direnişteler. 1966’da Paşabahçe işçilerinin önüne Süleyman Demirel’in koyduğu kararda “memleket sağlığını bozucu nitelikte” olduğundan grevlerinin ertelendiği yazıyordu; onlar mücadeleleri ile grev yasaklarını çiğneyip geçtiler; DİSK bu kazanımın açtığı yolda kuruldu. Bugün Birleşik Metal-İş üyesi metal işçilerinin önüne Cumhurbaşkanı’nın grev yasağı kararı kondu.

2025’in direnişçilerine on yılları, grev yasaklarını, yasal zorbalıkları aşan; ekmek ve gül talebinde buluşan kadın işçilerin mesajı var!

1966’da Bakanlar Kurulu kararı ile “memleket sağlığını bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle grevleri yasaklanan Paşabahçe işçisi 87’nci gününde kazandıkları grevlerinden sesleniyor:

“En eskimiz 30 seneyi dolduranımız, vergiler dahil saatte 150 kuruş, günde 12 lira alır. Saatte 55, 80, 90 kuruş alanımız vardır. Hepimiz 2 bin 500 kişiyiz. Toplu Sözleşme Kanunu çıktı dediler. Biz de hak isteyebilecekmişiz. 3 sene evvel sözleşme yapıldı. Bize bir şey veren olmadı. Biz de 3 sene bekledik, ‘Şimdi verin’ dedik. Bizim işverenimiz Şahap Kocatopçu imiş, büyük adammış, zengin adammış. Ama sözleşme yapmak istemiyor. ‘Hakkınız yok’ diyor. Mahkemeye gittik, ‘Hakkınız var’ dediler. Ama, adam olmaz diyor. Biz de greve başladık.”

2006 yılında greve çıkan; 448 günün sonunda işverene toplu iş sözleşmesi imzalatan Novamed işçisi kadınlar:

“Çalışma şartlarımız ağırdı. Vardiyalıydık ve hareket halindeki bir bant üzerinde üretim yapıyorduk. Konuşmak yasaktı, ihtiyaç molalarımız çok kısıtlıydı; şartlara göre aldığımız ücretler yeterli değildi ve en önemlisi hamilelik sırası vardı. Çalışanların yüzde 80’i kadın olunca böyle bir sistem uygulanıyordu. Bir personel hamile kalıyor, altıncı ayında ikinci personele artık sıra sende deniyordu. İkinci kişi hamile kalmayı başaramazsa üçüncü kişiye sıra geçiyordu. İkinci kişinin hakkı yanıyordu. Bir daha sıra ne zaman gelirse… Biz de bu şartlara karşı sendika üyesi olduk.” 

7 Aralık 1964’te greve çıkan Berec Pil işçisi kadınlar 41. gününde kazandıkları direnişlerinden sesleniyor:

 “Ben Safiye Sarafoğlu 17 yaşındayım 3 yıldır Berec de çalışırım. Kazancım 10 günde 85 liradır. Ben de kömür dairesinde çalışırım. Ben de vücudumu arap sabunu talaş karışımı ile yıkarım. Erkek arkadaşlarımız sıcak suda yıkanır, biz ise soğuk suda… İşe arkadaşım Sevinçle gider geliriz. Pazar günleri onunla birlikte dantel öreriz. Ama çeyiz için değil para için yaparız bunu…”

“Ben Münevver Kaya 19 yaşındayım 6 yıldır Berec’de çalışırım. 10 günde 120 liradır kazancım. Sinemaya eğlenceye para ile gidilir. Biz hep borçluyuz. Kadın arkadaşlarımız hamile olunca onları ağır işe verirler. Ağır işte çalışsın da çocuğunu düşürsün diye. Çünkü eğer arkadaşımız doğum yaparsa izin vermek lazım…”

Fotoğraf: (Arşiv) Evrensel