GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Ostrovski
Şehri binlerce gözde terk ettim. Büyük kemerin altından geçerken hepiniz ordaydınız. Kapılar ardımdan kapandığında hayatın tek bir andan ibaret olmadığını anlamıştım.

Ostrovski, iki yanı ağaçlıklı yolda ilerliyorsun. Karşına beyaz tenli, koyu saçlı, güzelce bir kadın çıkıyor. Adı Elle. Unutma! Kadını takip ediyorsun. Seni metruk bir binaya götürecek. Orada yalnız olacaksınız. Aklına saçma fikirler getirme. Her önüne geleni düzeceğini sanıyorsun. Bu sefer olmaz. Geçkince. Sana uymaz. Çantayı kadına ver, o gereğini yapar. Arkana bile bakmadan çık binadan. Sonrası sana kalmış, paşa gönlün ne istiyorsa onu yap.
Dediğini yaptım. Caddenin ortasında o kadar çok bekledim ki sonunda dayanamayıp çantanın içindekileri karıştırdım, dememi bekliyorsunuz. Hayır, tam öyle olmadı. Buna yakın bile değildi olanlar.
Elle denen kadın geldi gelmesine. Peşinden gittim. Eve girdik. Kadın hiç de fena değildi. Arkasından merdivenleri çıkarken eteğinin her hışırtısıyla görünen diz oyuğu beni şeytana uydurmak için yeterdi. Ama verilen sözler vardı. Hâlâ ahlaki olarak verdiğim sözlere bağlıydım.
Gözleri üzerime takılı kaldı. Elbise askısı gibi her an ceketini çıkarıp üzerime asacak. Büyük göç yirmilerde başladı. Geri dönüş yeni. Döndüğüme pişmanım. Hiçbir şey eskisi gibi değil, olması da beklenemezdi. Ben bekledim. Tarihim yok. Bir geçmişim, geleceğim. Sadece şu an var.
Sade bir kahve içer misin?
Öyle sevdiğimi nereden bildin?
Evde şeker yok. Tek sebep bu.
Kalamam.
Ama içmelisin. Konuşacak şeyler var.
Küçük bir masa ve iki sandalyenin zor sığdığı mutfakta ikimize kahve yapışını seyrettim.
Sende mi onlardansın?
Küçük pencereden görünen mavide bir dal parçası asılı kalmıştı. İçeriye girmek istercesine cama dayanmıştı. Üzerinde açmak üzere olan beyaz tomurcuklar vardı. Kalbini olabildiğince aç. Açık tut, eski zamanlardaki gibi. Biri gelip işgal edene kadar.
Buyur. Afiyet olsun.

2
Karşıma geçip, oturdu. Kahvesine dokunmadı. Gözlerini cama dikip öylece durdu. Dudak kıvrımları iyice belirginleşmiş, yüzüne ermiş insanların huzuru sinmişti. Baktıkça bakasım geliyordu. Orada öylece kalmak, bu evle birlikte zamanda sonsuza yolculuk yapmak istiyordum. Bir ses karnımdan gırtlağıma yükselip dışarı çıktığında yerinden kımıldadı. O zaman odada benim de olduğumu hatırladı. Bana dönüp,
Kahveni içmemişsin hâlâ dedi.
Seni tanıyor muyum?
Bir şey söylemedi mi sana? Bana getirdiğin çantada ne var bilmiyor musun?
Sadece bir takım şiirler olduğunu biliyorum.
Kalbim, geç oldu ve kıyılarım yok. Gün, kurumaya bırakılmış, zavallı bir masa örtüsü gibi sallanırken, varlık ve uzamla çepeçevre.
Hatırladın mı?
Kardeşim. Benim kardeşim.
Ostrovski hatırlıyor musun?
İlkbahar ışığı çiçekleri ağzına doldurdu. Bütün haberleri vereceğim sana. Yeniden doğmak için kendi içimde.
Ya zihnimizden geçenler? Onlara ne olacak? Bir saat öncesi, o zamanki biz?
Kimsin sen? Birden bire karşıma çıkanı bütünüyle hazmetmek için sebebim var mı? İstiyor muyum?
Şehri binlerce gözde terk ettim. Büyük kemerin altından geçerken hepiniz ordaydınız. Kapılar ardımdan kapandığında hayatın tek bir andan ibaret olmadığını anlamıştım. Şimdiki gibi, an kendi içinde başka bir yerde var olmaya devam ederken, biz de buradayız.
Anlıyor musun Ostrovski?
Kahveye hiç dokunmadım. İşim bitti. Şimdi paşa gönlüm ne isterse onu yapabilirim. Çıkıp gidebilirim, aynı kemerden öbür tarafa. Ötesine.

Öykünün yazarı Özge Kılıçoğlu Kiner;
1969 yılında Tirebolu’da doğdu. İstanbul Kız Lisesi/Erenköy Kız Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Halen uluslararası ticaret ve uluslararası ticaretin finansmanı konularında serbest danışmanlık yapmaktadır.
İlk öykü kitabı Babam İntihar Etmemişti, 2016 yılında Notabene Yayınevi tarafından yayımlandı.
Öyküleri Notos Öykü, Sarnıç Öykü, 14 Şubat Dünyanın Öyküsü ve Kitaplık dergilerinde yayımlandı. Bir öyküsü 2011 İstanbul Mimarlar Odası öykü ödül yarışmasında birincilik kazandı ve diğer dereceye giren öykülerle birlikte kitaplaştırıldı. Bir başka öyküsü Aylak Adam Yayınevi’nden çıkan Öyküden Çıktım Yola adlı öykü seçkisinde yer aldı.
Galapera Öykü, Gergedan Kitapevi fanzinlerinde ve Yeşil Gazete’de yazı ve öyküleri çıktı.

İlgili haberler
GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Basma donlu mavi fil

Kapıya dayanmış kamyon, bir yolcu eksik gitti gideceği yere. Basma donlu mavi fil evi terk etmedi...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Yangın

Onu son gördüğümüzde bir kâğıdın üstüne ev çiziyordu. O evin önünden sahile uzanan kısacık bir yol....

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Rukiye

Bu dünyadan bir Rukiye gelip geçmiştir. Ölüm hep ona selam vermiştir. Ama artık tanışma vaktidir. Y...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Çamur

Benim varlığım yok, oyuncak arabamla yerde oynar gibi yapıyorum. Keşfedilmez bir hayal dünyam var ve...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: İncecik süzülmek gibiydi bıçak yaras...

Bir kadın kir izlerini üstünde taşımaktan kirleniyorsa, yaşadığı şeyin ne olduğunun önemi yoktu. Yüz...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Anne adayı on bir kadın

Yataktan kalkar kalmaz banyoya gitti. Çişini temiz kaba yaparken gülümsüyordu. Bir gün önce eczanede...